Siyasi risk ve ekonomi
Geçen haftalarda doların düşük seyretmesini ekonominin iyiye gittiğine işaret olarak ileri sürenler AKP’de kongre kararının alınması ve Başbakan değişikliğinin kesinleşmesi karşısında yükselen dolar kuruna ve ülke riskinin artışına ne diyecekler, merak ediyoruz.
Mutlaka bir gerekçe yaratarak bu artışların sorun olmayacağını söyleyeceklerdir.Zaten Cumhurbaşkanı ekonomi başdanışmanı Cemil Ertem vakit kaybetmeden bir açıklama yaptı ve şunları söyledi: “Dolarda gelişmekte olan para birimlerinden büyük ayrışma yok. Kongre kararıyla Türk lirası hızla eridi ama gece sığ bir piyasa vardı. Bu sabah ise düzeltmeyi gördük. Akşam en kötü durumda bile Güney Afrika randı ile arasındaki fark yüzde 1’den azdı. Akşamki kararı piyasalar esasında yalnızca AK Parti’nin iç meselesi olarak algıladı. Siyasi belirsizliği önemli ölçüde ortadan kaldıracak. Piyasaların bunu şu saatten sonra olumlu karşılaması gerektiğini düşünüyorum. Şu an dolarda geriye gidiş var. ABD’den gelen haberler de doların geri gitmesini sağlayacak haberler.”
Bu açıklama karşısında hayretler içinde kalmamak mümkün değil. Siyasette yaşanan son gelişmeler Türkiye’nin risk primine de yansıdı. AKP’de bu ay içinde olağanüstü kongre kararının ardından Türkiye’nin 5 yıllık CDS’leri (kredi iflas takası primi) 267 baz puan ile 4 haftanın en yükseğine yaklaştı.Ama yine de böyle açıklamalar yapılabiliyor. Yoksa yeni dönemde ekonomini dümenine Cemil Ertem mi,geçecek?
CUMHURBAŞAKANI DURMAYACAK
Fransa’da yayın yapan Le Monde gazetesi de, Türkiye ile AB arasındaki yakınlaşmanın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu arasında görüş ayrılığına neden olduğunu belirtti. Yani Cumhurbaşkanı bu yakınlaşmayı doğru bulmuyor.
Öte yandan bu kargaşa içinde Cumhurbaşkanı Merkez Bankası Başkanı ile de görüşerek ekonomik çevrelere dümen bende mesajını veriyor.
Cumhurbaşkanı’nın hedeflediği yolda duracağı veya durdurulabileceği mümkün değil. Kimine göre geri vitesi yok. Bu nedenle onun dediği olmadığı sürece siyasi riskin ve buna bağlı olarak ülke riskinin artması kaçınılmaz.
Böyle olunca da Cumhurbaşkanı tek başına ekonomiyi etkilemeye ve sarsmaya devam edecek. Ancak burada ekonomik gerçeklerden uzak bir durum var. Daha yalın ifade ile bir tuhaflık var...
İYİYE GİTMİYORUZ
Bizce bu yönetim tarzına hasta olan ekonomimizin dayanması mümkün değil. Bundan sonra, oluşan hasarı Körfez paraları da telafi edemez.
FED’in Haziran ayında faiz artırımına gideceği güçlü bir tahmin olarak ortaya kondu. Küresel ekonomide durgunluk kronik bir hal almış durumda. Türkiye’nin da dahil olduğu gelişmiş ülkelerden para çıkışı var. Siyasi risk arttıkça ülke riski nedeniyle Türkiye’den para çıkışı daha da hızlanacak. Ama tüm olumsuz gelişmelere rağmen Cumhurbaşkanı bildiği yoldan yürüyecek.
Tüm gelişen olaylara muhalefet de trene bakar gibi bakacak! Bir seçenek olmak için kıllarını kıpırdatmayacak.
Allah sonumuzu iyi getirsin, demekten başka bir söz söyleyecek durumda değiliz. Tünele girdik, kimden medet umalım, bilemiyoruz. Gençler neredesiniz?...