Sizi, cinayetle suçluyorum!

Sayın başkan, muhterem avcımız.
Çukur açmışsınız hakkımda benim,
Hem de derin mi derin.
Açabilirsiniz elbet, hukukunuzdur.
Nihayet, özel görevli zatı azminiz ile
Her şeyin üstündesiniz.
Uçuyorsunuz uçmaklara. Uçun uçun!

Alınmayınız hemen, rica ederim.
Tuzak kurmuşsunuz, taammüden,
Hem de yolumun çatına,
“Spesiyal” bir iş yemeği hayratına.
Hani, canı helaldir falan, diye,
Katlime içtihat etmişsiniz.
İnsafınız kurusun, yahu!
Siz beni suya inen ahu mu sandınız?

Yine de diyorum ki, kapatın,
Ehli ruhsatınızla açtığınız çukuru,
Dalgın tavuşanlar içine düşüyor.
Ayıptır söylemesi efendi zademiz:
Gizli gizli dinamit bıraktığınız,
Mühimmat çukurunu, ziyadesi ile
Biz kapatacağız yoksa.
Demir dökerek, hani ya
Devri Abdülhamit tecrübesi.

Biraz dikkate alın tavsiyemi, lütfen.
Silindiğiniz kıymetli kağıtları,
Deliğe atmayınız, tıkıyor.
Vallahi tıkıyor ve taşıyor ataletiniz,
Küresel zina mahfillerine.
Uyarı notunu okuyunuz evvel:
“Oturum mahallini, her hacette,
Bulmak istediğiniz gibi bırakınız!”
Biliyorsunuz nicedir giderilemiyor,
Gaz hali, ecnebi patronajın.
Adalet tesisatçısı çalışıyor,
Sorun yok, cebri rapor var,
Diyorsunuz, tıkanırsa biz açarız.
Hadi açtınız diyelim, ön giderini,
Direk, yukardan inerek.
Peki, tıkanan dönmeleri kim açacak?

Sayın başkan, değiştirip kılığınızı,
Kimliğinizi ol mahalde unutarak,
Diyelim ki ufak ufak kirişi kırdınız.
Bizim bağımıza, ulu avcımız,
-İçtenliğimden kuşkunuz olmasın.-
Balkan rüzgarı eser, ılık ılık.
Sonunda tilkili dükkana varacaksınız.

Ben size hakaret etmiyorum, başkan,
Sizi cinayetle suçluyorum.
Uzanırken abes testinize siz,
Birden göreceksiniz,
Okkır’ın, Tatar’ın, Geray’ın kanını.

Kıyama dururken, şaşırmayın:
Bağlanan ellerin arasından sızar.
Secdeye baş koyarken siz,
Tıkar boğazınızı o kan.

Ben size hakaret etmiyorum, başkan,
Sizi cinayetle suçluyorum,
Sübhane hakkıyel azim ile!