Şoklara karşı savunma hattı kuralım

Piyasalarda Kırmızı Pazartesi yaşandı. Marquez'in meşhur romanındaki hadise meydana geldi. Enflasyon konusunda şahin duruş sergileyen ve sıkı para politikasını agresif faiz artışlarıyla sürdüren Naci Ağbal'ın görevden alınmasıyla birlikte bir sarsıntının yaşanacağını herkes bekliyordu. Beklendiği gibi sığ işlem hacimlerinin olduğu Asya piyasalarında dolar/TL kurunun 8.40'lara kadar çıktığı görüldü. Yine 5 yıllık kredi temerrüt takası 156 baz puan yükseldi ve 466 baz puan seviyesine çıktı. Dün sabah Türk piyasaları açıldığında ise kur 8 TL'nin altında dengelendi. Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun enflasyon ve faiz ilişkisi konusunda genel iktisat teorisinin tersi görüşte olması da TL üzerindeki spekülasyonda etkili oldu. Esasen olağanüstü bir faiz artırımı yapılmayacağı ve enflasyonla mücadeleden taviz verilmeyeceği Başkan Kavcıoğlu'nun hafta sonu yaptığı açıklamada ifade edilmişti. Ancak bu yeterli olmadı. Ağbal'ın görevden alınmasıyla bütün bir hafta sonu yabancı ekonomistler ve uzmanlar TL'de yüzde 15'lik bir değer kaybı yaşanabileceğini, kasım ayındaki seviyelere tekrar dönülebileceği yorumları yaptılar. Herkes bir nevi pozisyonunu almış gibiydi. Dün dolar kurunun yüzde 10 düzeyinde arttığı, borsanın da bir o kadar oranda değer kaybettiği görüldü.

PİYASALARA MEYDAN OKUMADIK!

Sabah saatlerinde Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan yazılı bir açıklama ile fiyat istikrarı ve finansal istikrar vurgusu yaparak, “Enflasyonda kalıcı düşüş sağlanana kadar” ilkesini yineledi. Elvan buna ilaveten, “serbest piyasa mekanizmasından taviz verilmeyeceğini” ve “liberal kambiyo rejiminin uygulanmaya devam edeceğini” ifade etti. Hemen ardından AK Parti Ekonomi İşleri Başkanı Nurettin Canikli de, “Bundan sonra da piyasa kurallarının ve sermaye hareketlerindeki liberalizasyonun kararlılıkla uygulanması kırmızı çizgiler olmaya devam edecektir” taahhüdünü yineledi. TBMM Plan Bütçe Komisyonu Başkanı, AK Parti Milletvekili Cevdet Yılmaz da Bakan Elvan'ın “liberal kambiyo” mesajlarını İngilizce olarak Twitter hesabından paylaştı. Pazar akşamüstü Eurasia Group'a ait bir piyasa notunun başlığı “Türkiye'de sermaye kontrolleri temel durum/beklenen en yüksek olasılık” şeklindeydi. Anlaşılan o ki sabah gelen açıklamalar bu nota ilişkindi. Diğer yandan Canikli'nin açıklamasında Naci Ağbal'ın görevden alınmasının nedeni de şu ifadelerde anlam buldu: “Hükümetin, optimal pozitif reel faiz seviyesinin belirlenmesinde para politikası araçlarını rasyonel kullanmadığını ve bu nedenle de ekonomiye büyük bir mali yük getirdiğini düşündüğü Merkez Bankası başkanını değiştirmesi piyasalara meydan okumak değildir.”

İnsan sormadan edemiyor. O halde bu başkan değişimi aniden hafta sonu yapılacağına AK Parti Kongresi sonrası bir toplantı ile piyasalara doğru mesajlar verilerek yapılamaz mıydı?

TAHVİL FAİZİ ÜÇ KATINA ÇIKTI

Geçelim Türkiye gibi enflasyonu yüksek, kronik cari denge sorunu yüzünden dış sermaye akımları ile büyümesini finanse etmeye çalışan ve yüklü ve pahalı dış borç ödemesi ile denge bulmaya çalışan bir ekonomiyi bugün Amerikan Merkez Bankası FED bile balonlaşan ve ilahlaşan finansal piyasaları ürkütmemek için ince eleyip sık dokuyor. Bugün FED'de şok bir başkan değişimi olsa piyasalar ABD varlıklarına samuray kılıcı ile saldırırlar. ABD'nin 10 yıllık Hazine tahvil faizleri geçen yıl ağustos ayında yüzde 0.5'ler seviyesindeydi. Dün itibarıyla yüzde 1.68 düzeyinde. Geçen hafta 1.70'in üzerindeydi. Üç katına çıkmış durumda. Türkiye'nin on yıllık tahvil faizleri ise ağustosta yüzde 14'ler seviyesindeydi. Geçen hafta itibarıyla yine yüzde 14'ler seviyesinde. Dün ise yüzde 19'un üzerine çıktı. Gösterge olması açısından 2 yıllık tahvillerimize baktığımızda şok öncesi yüzde 16.37 seviyesindeyken dün yüzde 20'nin üzerine fırladı. Ağustos ayında yüzde 13.8'ler seviyesindeydi. Tahvil faizleri geçen yıl bir süre baskılandığı için haziranda yüzde 8'lerdeydi.

ÇİFT KUR SİSTEMİ İLE NEREYE KADAR?

ABD ve Türk tahvil faizlerini karşılaştırmamızın nedeni şu: Türkiye'de toplam mevduatlar içerisinde döviz mevduatlarının oranı yüzde 55'lere yakın. Yani Türk para piyasalarında Ege Cansen'in hep ifade ettiği üzere çift kur sistemi hakim. İster istemez ABD'de kelebek uçsa bizim burada rüzgarı hissediliyor. Şu haliyle liberal kambiyo rejimi içerisinde kalarak TL'nin değerini korumak için kısa vadede faiz ilacından başka araç yok. Ancak o ilaç da kortizon gibi, eğer dış koşullar da elverişli ise, fazla alındığında kurun hızla düşmesine neden olup ithal tüketimi artırırken, işletmelerini kredi ile çeviren KOBİ kesimi için de ilave maliyet kalemi yaratıyor. Faizi bir defa verdiniz mi bünye hep onu istiyor. Çift kur sistemi yüzünden Merkez Bankası'nın faiz silahı kalıcı etki yapmıyor. Orta vadede enflasyon üzerinde etki gösterecek faizin kısa vadedeki yıkıcı etkilerine katlanacak, ucuz döviz cephesinden gelecek olumsuzlukları da soğuracak adımlar atılamıyor. Bu yüzden Türkiye'nin üretim, yatırım, istihdam ve ihracat sac ayaklarına dayalı yeni ekonomi yol haritasını hayata geçirebilmesinin önünde yüksek faiz bir engel teşkil ediyor.

İDARİ TASARRUF KUR ŞOKU YARATIYOR

Küreselde 15 trilyon dolardan fazla para negatif tahvilli faizlerde bekliyor. Büyük merkez bankaları parasal genişlemeyi sürdürüyor. Küresel tedarik zinciri değişiyor. Konteyner ve hammadde krizi yanında emtia fiyatları yükseliyor. Dünya borsalarındaki balon, coin yatırımı gibi esasında piramit sistemler sadece izleniyor. Salgın sonrası dönemde Türkiye, yukarıda vurguladığımız ve hükümetin reform paketinin odağında yer alan dört sac ayağına dayalı ekonomi rotasını dış sermaye akımlarının kaderine terk edemez. Yöntemi eleştirilebilir ancak politikacının kendince haklı gerekçelerle idari bir tasarrufta bulunmasının sonucu bir kur şoku oluyorsa Türkiye artık liberal kambiyo rejimini gözden geçirmelidir. Türkiye'nin makro dengelerinde herhangi majör nitelikte bir değişim olmadığı halde hızla değerlenen kur da hızla düşen kur da ülkedeki öngörülebilirliği bozmaktadır.

IMF BİLE PES ETTİYSE....

Türkiye'nin, 80'den sonra eklemlendiği 2000'den sonra iyice perçinlendiği küresel finansal düzendeki sermaye akımlarına göre ekmek teknesini yüzdürmesi yukarıda dikkat çektiğimiz gelişmelerle artık mümkün olmamaktadır. Türkiye'nin jeopolitik konumlanışı da buna müsaade etmemektedir. Türkiye izleyeceği üretim ekonomisi rotasında radikal bir takım reformist adımları uygulamaya koymayı düşünmelidir. Burada bir çatışma çıkacağı açık. Bu anlamda kurşun atarken kurşun yemek de işin doğasında var. Hazineci Hakan Özyıldız 21. Yüzyıl için Planlama Güz Seminerlerinde yaptığı sunumda IMF'nin son çalışmasına ve ülkelere yönelik tavsiyelerine dikkat çekerek, şu önemli tespiti yapmıştı: “IMF şunu söylüyor; döviz giriş ve çıkışlarına ayrı ayrı ele alın buna karşı değilim. IMF, kuruluş amacı doğrultusunda kambiyo kontrollerine en çok karşı çıkan kurum. Bana göre bu, dünya ekonomisinde kıyametin yaklaştığının göstergesi, IMF bunu kabul ediyorsa.” 80 sonrası oluşturulan toplumda bir kriz lambası olarak görülen döviz kurlarındaki aşırı dalgalanma ekonomi üzerinde bozucu etki yapıyor. Bu anlamda TL'deki kısa vadeli sert dalgalanmaları önleyecek bir kontrollü bir kambiyo rejimi düşülmelidir.