Sokrates haklı mı?
Sokrates M.Ö. 470-399 yılları arasında yaşamış ünlü bir Yunan filozofudur. Felsefede Sokratik metot olarak bilinen akıl yürütme biçimini oluşturmakla ünlüdür. “Tek bildiğim şey hiçbir şey bilmediğimdir” sözü onundur ve siyasette, sendikacılıkta, akademik yaşamda varlığını sürdürmek isteyenlerin kulaklarına küpe olması gerekecek önemdedir. Sokrates’e göre bilmemiz gereken şey yaşamın nasıl sürdürülebileceği düşüncesidir. Bu nedenle asıl önemli olan iyi, doğru, adil olan nedir sorularının cevaplandırılmasıdır. Sokrates bu soruların yanıtlarını bildiğini düşünmüyordu. Bu soruların yanıtlarını bulmak için Atina sokaklarında sürekli olarak insanlara sorular soruyordu. Sokrates’in felsefesi ölçülülük ve insanın kişilik sahibi olması amacına yönelikti. İnsanın doğru, dürüst, iyi ve kişilik sahibi olabilmesi için kendini tanıması gerektiğine inanıyordu. İnsan ancak kendi içine yolculuk ederek erdem sahibi olabilir, kendi sınırlarını tanıyabilir. İnsan için en büyük erdem özdenetim, gönül yüceliği ve minnet etmeden inandığı şeyi yapmaktır. Sokrates insanların bu niteliklere ancak kendi içlerine yolculuk yaparak, kendilerini sorgulayarak ulaşabileceğine inanıyordu.
KENDİNİ SORGULAYABİLMEK YÜCELİKTİR
Siyasette, sivil toplum örgütlerinde ve özellikle sendikacılıkta yönetenlerin kendilerini sorgulayabilmeleri çok önemlidir çünkü bu kurumlar insanların yaşamları ve gelecekleri ile çok yakından ilgilidir. Hiçbir şey bilmediğini bilmeyen bu nedenle öğrenmek gereğini duymayan, kişiliğinin ve yeteneğinin sınırlarından habersiz olan yöneticilerin ne siyasette ve ne de sendikacılıkta temsil ettikleri kurumlara ve o kurumlardan çözüm bekleyen insanlara hiçbir yararı olmaz. Bilgi fukaralığı, kendini tanımazlık insanı cahil, cehalet ise insanı zalim yapar. Zalim insan temsil etmek iddiasında olduğu insanlara mutluluk değil korku ve endişe verir. Kendisini vazgeçilmez olarak görmeye, ileri aşamalarda da kendisini tanrının gölgesi olarak görmeye başlar. Böylelerinin demokratik ortamlarda uzun ömürlü olmaları beklenemez. Siyaset ve sendikacılık tarihi nice vazgeçilmez sanılan insanların bir gecede yıkılıp gittiğine çok tanık olmuştur.
SÖZÜMÜZ CHP YÖNETİCİLERİNE
Ülkemiz 2002 yılından bu yana 1950’den beri var edilmeye çalışılan demokrasinin ve ülkeyi çağdaşlaştıran Atatürk ilke ve devrimlerinin yıkılmaya çalışıldığı bir sürece tanıklık etmektedir. Ekonomik olarak güçsüz olan seçmen çoğunluğuna sağlanan dönemsel çıkarlarla iktidarda kalmayı deneyenler korku esasına dayanan bir düzene sahiplik etmeye kararlı gözükmektedir. Bu düzenin değişmesini isteyenler yönelecekleri bir alternatif siyaset bulamamanın bunalımını yaşamaktadır. Seçmenin karşısında umut olamayan bir ana muhalefet partisi vardır. Bu partinin yöneticileri neden umut olamadıklarının bilincinde asla olamamıştır çünkü kendilerini Sokrates gibi sorgulamak yeteneğinden yoksundur. Bu nedenle kişiliklerini yüceltemiyor, düşünce ufuklarını genişletemiyor, yetersizliklerini anlayıp yeni projeler üretemiyor, halkın elinden tutamıyor ve umut olamıyorlar. Kişinin noksanını bilmesi erdemdir sözünden haberi olmayanların yanlış yapması kaçınılmazdır ve CHP yönetimi yanlış üzerine yanlış yapıyor. Bunun son örneği İstanbul operasyonudur ve nerede yanlış yaptıklarını anlamak için parti üyeleri ile konuşmaları yeterlidir.
SENDİKACILAR DA YANLIŞ YAPIYOR
Sendikacılık işçilere onurlu bir yaşam sağlamak için vardır. Sendikalar ve sendika yöneticileri de o onurlu yaşama yakışan kurumlar ve kişiler olmak zorundadırlar. Hele sendikacılar siyaset rüzgârının önünde eğilmemek, işverenlerin karşısında dimdik ayakta durmak için hem kendilerini hem de üyelerini eğitmek zorundadırlar. Eğitilmiş insan, kendini sorgulayarak noksanlarını ortaya koyan insandır ve erdemlidir. Erdem sahibi insanlar kişilik sahibidir, omurgalıdır, üyeleri ve halkı için bir kahramandır. Tıpkı ne Padişahın ve ne de emperyalistlerin önünde eğilmeyen Mustafa Kemal gibi olmak ve halkı tarafından kahraman olarak kabul edilmek zorundadırlar.
Ne sendikacılar ne de siyasiler kendilerini sorgulamadıkları, kendi içlerine yolculuk yapmadıkları, kendilerini tanımadıkları için siyasetimiz ve sendikacılığımız çirkinleşmektedir. Sokrat haklıdır ve bu çirkin insanlar, güzelleşmek için, biraz Sokrates’den ders almak. Biraz Sokrates’ı öğrenmek zorundadırlar.