Soma ve ‘Yeni Ortaçağ’

Soma, bütün Türkiye’yi derinden sarstı. Soma’nın bütün gövdesiyle ülke gündemine oturmasına yol açan kuşkusuz facianın büyüklüğüdür. Ama Soma’nın büyüklüğü, ülkemize dayatılan toplumsal sistemi en çıplak biçimde gözler önüne sermesindedir. Soma’da mercek altına alınan, üretim ilişkilerinin niteliğinden haklar yapısına, en kalıcısından en gündeliğine kadar ülkemizi saran toplumsal ilişkiler ağıdır. Ülkemizde ancak Cumhuriyet’le başa çıkılabilecek ne varsa, hepsi Soma’da mevcuttur. Soma, 200 yıldır sürdürmekte olduğumuz çağdaşlaşma mücadelesinin çözmeyi hedeflediği Türkiye sorunsalıdır.

Taşeronluk ‘asri feodalizm’dir

Emperyalist sistemin özellikle son otuz yıldır bütün dünyaya sanki bir doğa yasasıymış gibi dayattığı özelleştirmenin yol açtığı yıkımın göz göre göre katliama dönüşmesinin örneğidir, Soma. Taşeronluk, kapitalizmin ilk birikim dönemindeki vahşi biçiminden çok, kapitalizm öncesi ilişkilerin, çöken kapitalizm tarafından “asri feodalizm” olarak hortlatılmasıdır. İnsan hayatının, geçimini sağlamaktan katılacağı mitinge, vereceği oya kadar çıplak dayatmalarla ipotek altına alınmasıdır. Bu, feodal bağımlılık ilişkilerinin bir rant kaynağı olarak ihyasıdır. Ağalığın köylerden bütün ülke sathına ve toplumsal ilişkilere yayılmasıdır. Memleketi mülkü, milleti tebaası, kanunları buyruğu, devlet görevlilerini kahyası, güvenlik kuvvetlerini emireri, yurttaşları istediği gibi tokatlayabileceği yanaşmaları sanan siyaset ağaları, bu dönemin türedileridir.

Bilim ve teknolojisiz büyüme sahtedir

Bilim ve teknolojiyi edinmeyi ve üretmeyi içselleştirmeyen bir iktisadi büyüme, sahtedir. Gökdelenler, duble yollar ve alışveriş merkezleri, bu sahteliğin örtüsüdür. Borçlanmaya esir olarak yürütülen bir “büyüme”, ülkeyi tutsak eder. Ülkeyi bu yolla emperyalist sisteme bağlamanın enstrümanlığını yapanlar, burada edindikleri ezberi kendi halklarına karşı kullanmışlardır. Bu kez de onlar, kendi halklarını borçlandırarak tutsak alma yoluna gitmişlerdir. Maden işçisinin önünde, bankaya olan kredi borcunu ödeyebilmek için, her koşula razı olarak ve hayatı pahasına madene girmekten başka bir çare bırakmamışlardır. İşyerlerine belki duble yollardan gelip, AVM’lerde alışveriş yapan maden işçileri, madene girdikleri andan itibaren, teknoloji ve çağdaşlığa en çok gereksinim duyulan yerde en ilkel ve güvensiz koşullara mahkum edilmiştir.

Gerekçe emperyalist sisteme aittir

Ülkemizde taşeronluğun yaygınlaşarak bugünkü boyutlarına ulaşması, AKP iktidarının eseridir. Gerekçesi, emperyalist sisteme aittir. Gerekçe, işgücü piyasasının sürtünmelerden arındırılıp esnek hale getirilmesinin verimliliği arttıracağı biçimindedir. “Sürtünme”nin en önemli kaynağı da, iş güvencesidir. Nasıl iki kilo elmaya ihtiyaç duyan biri daha çok elma almıyorsa, iki saatlik bir işgücüne gereksinim duyan işveren de, iki saatlik işgücünü, bunun ötesinde bir yüklenimde bulunmadan satın alabilmelidir. Özelleştirme de, taşeronlaştırma da, sendikasızlaştırma da, sendikaları etkisizleştirme de, geçici işçiliğin yaygınlaştırılması da, bu amaca ulaşmanın birbirlerini güçlendiren araçlarıdır.

Yeni Ortaçağ

Bu yol aynı zamanda, çalışanları, verecekleri oydan, katılacakları mitinge, kime ne deyip ne demeyeceklerine kadar, her konuda bağımlı hale getirmenin etkili bir yöntemidir. Böylelikle işgücü piyasasının dışında, çalışanların özgürlük alanlarının alışverişin konusu haline getirildiği yeni “piyasa”lar kurulmuştur. İnsan hayatının alınıp satıldığı bu yeni “piyasa”larda, tüketim malı piyasalarının aksine ucuzluk da sağlanmıştır. Bu ilişkiler, emperyalist sistemin bütün dünyada hortlatmaya çalıştığı “Yeni Ortaçağ’ın” insan-insan ilişkileridir. Onun için bu sisteme ilişkin toplumsal rızayı sağlamada, feodalizmin her şeyi fıtrata dayandıran ideoloji ordularının sahaya sürülmesi de bir rastlantı değildir.

Milletimizin yüreğini kavuran Soma Faciası’nın gözler önüne serdiği manzara, işte budur. Bu resmi oluşturan bütün fırça darbelerinin ortak doğrultusu, insanı insani özünden yoksun bırakmaya yönelik olmalarıdır. Karşımızda duran, tarih boyu gericiliktir. Bugün en gündelik sorunu bile çözmek, bir sistem ve dolayısıyla iktidar meselesi haline gelmiştir. Soma, Türkiye’nin önünde yeniden Atatürk Devrimi yoluna girerek milli demokratik devrimini tamamlamaktan başka yol bulunmadığını bir kez daha göstermiştir.