Son akşam yemeği
Sen dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından ve dehalarından birisin Leonardo da Vinci! Üstelik hem filozof, astronom, mimar, mühendis, matematikçi, anatomist, botanist, jeolog, kartograf, hem de müzisyen, heykeltıraş, yazar ve ressamsın. Onlarca eserle birlikte, tüm dünyanın önünde şapka çıkardığı, “Mona Lisa” ve “Son Akşam Yemeği” resimlerini bıraktın bizlere. Hem de her bir resmin ders alınacak öyküsüyle birlikte.
Bugün, senin “Son Akşam Yemeği” resminin öyküsünü, Brezilyalı ünlü yazar Paulo Coelho’dan alıntılayarak aktarayım okurlarıma.
Dük Lodovico Sforza, Hıristiyan inanışına göre Hazreti İsa’nın çarmıha gerilmeden önceki akşam, havarileriyle yediği son yemeğin resmini yapmasını ister Leonardo’dan. Tabi ki o da kabul eder.
1495 yılının Ekim ayında, Leonardo, ‘Son Aksam Yemeği’ adını verdiği resmini yapmaya başladığında büyük bir sorunla karşılaşır. “İyi”yi İsa’nın bedeninde, “Kötü”yü de İsa’nın havarisi olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda’nın bedeninde tasvir etmek zorundadır. Ama nereden bulacak ki İsa ve Yahuda’ya benzer, modellik yapacak birilerini? Leonardo resmi öylece bırakarak bu kişileri aramaya başlar.
Bir gün bir koronun verdiği konser sırasında, korodakilerden birinin İsa tasvirine çok uyduğunu fark eder ve hemen onu poz vermesi için atölyesine davet eder. Adam kabul eder ve Leonardo onun sayısız taslak ve eskizini çizer. Sonra da bunları yıllarca süren bir çalışmayla resmine aktarır.
İYİ VE KÖTÜNÜN YÜZÜ AYNIDIR
Aradan üç yıl geçmiş ve ‘Son Akşam Yemeği’ neredeyse tamamlanmıştır. Ancak bir eksik vardır! Henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştır Leonardo. Bir taraftan da Manastırın kardinali, Dükün baskısıyla, resmi bir an önce bitirmesi için Leonardo’yu sıkıştırıp durmaktadır. Leonardo günlerce, her yerde, Yahuda benzerini arar. Nihayet bir gün yolda yürürken, paçavralar içinde, vaktinden önce yaşlanmış, sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmış genç bir adam görür. İşte Yahuda der! Hemen yardımcılarına adamı zorla da olsa kiliseye taşımalarını söyler.
Kiliseye vardıklarında yardımcılar adamı ayağa kaldırırlar. Tabi zavallı adam, bu başına gelenleri bir türlü anlayamamıştır. Leonardo adamın yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme aktarmaya başlar hemen. İşini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş adam gözlerini açar ve o harika duvar resmini görür. Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle der:
“Aaa, ben bu resmi daha önce gördüm!”
Leonardo şaşırır ve sorar;
“Ne zaman?”
“Üç yıl önce”, der adam.
“Elimde avucumda olanı kaybetmeden önceydi. O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum. Pek çok hayalim vardı. Bir ressama İsa’nın yüzü için modellik bile yapmıştım.”
Paulo Coelho, bu inanılmaz tesadüfü; “İyi ve Kötü’nün yüzü aynıdır. Her şey insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır” şeklinde yorumlamıştır.
Haydi, ışıklar yoldaşın olsun büyük usta Leonardo!