Son söz milletindir -(TAMAMI)

Taksim, içinde “millet”e yer vermeyen bütün denklemleri geçersiz kılmıştır. Çok yakın bir geçmişte artık sıranın Atatürk’ün ve Türk Milleti’nin Anayasa ve hukukun dışına sürülmesine geldiğini sananlar, bugün Taksim’e yeniden girebilmek için Atatürk resminin ve Türk bayraklarının arkasına sığınmaktadırlar.

Denklem değişmiştir

Ülkemiz, son bir yıldır sistemin taşlarını yerinden oynatan bir süreçten geçmektedir. 19 Mayıs 2012’de Tünel-Dolmabahçe’de kıvılcımı çakılan süreç, Ulus’ta, Hatay’da, Silivri’de, Tandoğan’da, Sıhhiye’de milletin “gaz ve barikatla imtihanı”ndan geçerek, Taksim’e ulaşmıştır. Bu süreci birleştiren ortak öğe, milletin kendi gücü dışında hiçbir mevcut toplumsal güç odağına yaslanmamasıdır. “Milletsiz denklemler”in hepsini iflasa sürüklerken, milleti temel alanların gücüne güç katan etken, budur.

Milletin bölünmesini derinleştirme çabası boşunadır

Erdoğan-Gül ikilisinin izlediği siyaset, ister Büyük Ortadoğu Projesi Eşbaşkanlığı’nın, isterse Powell’ın iki sayfa dokuz maddelik gizli sözleşmesinin gereği olsun, daha en başından itibaren milleti değişik eksenlerde bölme üstüne kuruludur. Bunların milleti birleştirmeye yönelen tek bir icraatları dahi yoktur. Bugünün dünden farkı, milletin bütün gövdesiyle mücadele sahnesine çıkması sonucu, artık söylem düzleminde bile bu bölücülüklerinin üstünü örtemez hale gelmiş olmalarıdır. Çünkü mevzilerini korumak için milletin bölünme ve ayrışmasını derinleştirme dışında başka bir çareleri yoktur. Ama bu çaba beyhudedir. Çünkü milletin kendisinin her türlü denklemin ana bileşeni haline gelmesi, AKP içindekiler de dahil, ayağı Türkiye toprağına basan herkes için karşı konulmaz bir çekim merkezi yaratmıştır.

Denklem değişikliğinin yol açtığı değişim

Bir mücadelenin etkisinin şaşmaz ölçütü, o mücadelenin siyasal ve toplumsal güçlerin konuşlanmasında yarattığı değişimdir. Taksim, ülkede de, bölgede de, dünyada da, bütün siyasal ve toplumsal güçlerin konumunu etkilemiştir. Çünkü Türkiye’de artık “hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” zihinlere kazınmıştır. “Milletsiz denklemler”e göre belirlenmiş tutumlar her cephede hızlı bir dönüşüme uğramaktadır.

Bölgemizde komşularda barışın ve komşularla barışın önündeki engeller büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Emek düşmanı bölünme anayasasının önü tıkanmıştır. Gerçek barışın güvencesi olan milletin birliğinin önü açılınca, terör şantajına dayanan “sahte barış süreci” sürdürülemez hale gelmiştir. Her türlü bölünme unsurunu bertaraf eden “millet gücü”nün nasıl yaratılabileceği, eylemli olarak sergilenmiştir. Taksim Direnişi’nin kapıyı çaldığı saatlerde, Erdoğan’ın milli güçlerin arasına kama sokma gayreti içinde kullandığı “İşçi Partisi Genel Başkanı’nın Silivri’den sol parmağıyla CHP’ye, sağ parmağıyla MHP’ye yön verdiği” yolundaki sözler, Taksim’le birlikte gerçek anlamına kavuşmaktadır.

Üç sonuç

Emperyalizm, “yedek güçleri”ni ve B, C, D planlarını kuşkusuz bugünler için hazırlamaktadır. Ama bu planların ortak çıkmazı, hepsinin milleti şu ya da bu ölçüde etkisizleştirmeye dayanmasıdır. İktidara kritik dönemeçlerde payanda olma görevleri, hep “milletsiz denklemlere” göre planlanmıştır. Onun için bugün yapılacak payandalık, payanda olanların da payanda olduklarıyla aynı bozgunu paylaşmalarından başka bir sonuç vermez.

Denklem değişikliğinden çıkarılacak üç önemli sonuç vardır: 1- Erdoğan, Gül ve Gülen, millete ve ülkeye boş yere daha çok zarar vermeden, İşçi Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’in çağrısına uyup, Türk Milleti’ne teslim olmalıdır. 2- Muhalefet içinde iktidara payanda olma çabası içindekiler, iktidarla aynı bozgunu paylaşmak yerine, bütün gayretlerini milli güçlerin birleşmesine yöneltmelidir. 3- Milletin öncüleri, bu süreçten milletin örgütlü iktidar seçeneğini yaratarak çıkmalıdır. Son söz milletindir.