Songül’ün doğmamış bebeği
“Sanki yıllar hiç geçmemiş gibi geliyor. Oraya bir daha hiç gidemedim, ne zaman Bulvar’a girsem ayaklarım titriyor, yürüyemiyorum. Düşünmesem bile rüyalarıma giriyor.”
Ürkek tavırlarla bu sözleri söyleyen genç kadın, ağlayarak devam ediyor:
“İnşallah zaman her şeye ilaç olacak. İnşallah bir bebeğimiz olacak”
Acısı ile baş etmeye çalışan bu genç kadının adı Songül Yılmaz Bektaş.
Bundan tam yedi yıl önce 6 aylık bebeğine hamileydi. Bir Pazar akşamı eşi ile beraber Ankara Güvenpark’ta oturmuş üç ay sonra doğacak çocukları için gelecek planları yapıyorlardı.
Sadece büyük bir gürültü ve korkunç bir acı duydu. Gözlerini açtığında bir hastane odasındaydı. Yakınında bir bomba patlamış, günlerce yoğun bakımda yaşam mücadelesi vermişti.
Aylardır yaptığı gibi, alışkanlıkla elini karnına, bebeğine götürdü….
Bomboş… Dünyanın en yüce duygusu ile içinde taşıdığı bebeği yerinde yoktu… Eli adeta bir ölüm boşluğunda cansız sallanıyordu…
Çaresiz gözlerle çevresindekilere baktı. “Bebeğim nerede” diye sormak istedi, kelimeler boğazına düğümlendi.
Doktorlar, “başka çaremiz yoktu Songül” dediler, “bombanın etkisi ile sen ağır yaralanmıştın ve bebek de karnında ölmüştü”.
Bebeğini kaybetmiş olmanın acısı, vücudundaki korkunç yaraları unutturdu Songül’e. “Canından can gitmiş” derler ya hani, işte tam da öyle olmuş, en sevdiği parçası zorla koparılıp alınmıştı.
Songül’ün karnında öldürülen bebeği Çorum’un Alaca ilçesinde bir köy mezarlığına defnedildi. Daha dünyadan bir tek nefes alamadan kara toprağa verilen bu el kadar yavrucak, terör saldırısının en küçük kurbanı olarak kayıtlara geçti.
Songül’ün bebeğini kim öldürdü biliyor musunuz?
HDP’nin silahlı kanadı PKK.
Sadece Songül’ün bebeği değil, 36 sivil insan, bir Pazar akşamı Güvenpark’ta alçakça katledildiler.
Bombayı patlatan katilin adı Seher Çağla Demir’di. Balıkesir Üniversitesinde okurken HDP (o zamanki BDP) tarafından devşirildi. Parti bayrakları sallayarak 1 Mayıslara, 8 Martlara, başka eylemlere katıldı. Yeterince “piştikten” sonra bomba eğitimi alması için Suriye’deki YPG’ye gönderildi. Sonra Türkiye’ye döndü ve bu insanlık dışı cinayeti işledi.
Ne PKK’nın siyasi kanadı HDP’den ne de onun yalakası solculardan bu cinayete dair herhangi bir ses çıkmadı. Ağababaları PKK’yı korumak için her türlü rezilliğe hazırdılar.
Yetmedi…
Kılıçdaroğlu’nun “demokrasi kahramanı” ilan ettiği, Akşener’in kahvaltıya çağırdığı Selahattin Demirtaş, yazdığı kitaba katilin adını verdi. 8 Mart yürüyüşlerinde dallı güllü bayraklar altında katil Seher için sloganlar atıldı.
Songül’ün bebeğinin bir adı zaten hiç olmamıştı. Kendi adı da hiç anılmadı. Ama insan düşmanı faşistler, Seher adlı katilden bir “efsane” yaratmayı başardı.
Şu günlerde Kılıçdaroğlu PKK’nın uzantısı HDP’yi ziyaret edecek. Orada da Songül’den, bebeğinden veya öldürülen binlerce diğer insandan söz edilmeyecek. Bunun yerine Türkiye Cumhuriyeti’ni nasıl mezara gömeceklerinin pazarlığı yapılacak. HDP, terör ağası katillerin talimatlarına uyarak Kılıçdaroğlu’na desteğini açıklayacak. Mutlu mesut birliktelik bir kez daha tescillenecek.
Sonra Kılıçdaroğlu ve Akşener meydanlara çıkacak Atatürkçülerden, milliyetçilerden, vatanseverlerden, Ülkücülerden bu kan ittifakına oy vermelerini isteyecek…!