“Sorgulamaya açık bireyler yetişmeli” ama nasıl?

Aşağıdaki gazete haberini birlikte okuyalım:

"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yeni eğitim öğretim yılı için mesaj yayımladı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Eğitime yatırım ülkenin parlak geleceğine yatırımdır. Eğitime gönül vermiş vatandaşlarımızın da desteğiyle, eğitim alanında ülkemizde son yıllarda sevindirici gelişmeler meydana gelmekte, çalışmalar devlet-vatandaş işbirliğiyle bir seferberliğe dönüşmektedir" dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, 2013-2014 eğitim-öğretim yılının başlaması dolayısıyla yayımladığı mesajında, eğitim-öğretim yılına başlarken, geleceğin teminatı çocukların, onlara en iyi imkânları sağlamaya çalışan ailelerin ve büyük fedakârlıklarla, yurdun her köşesinde hizmet veren öğretmenlerin heyecanını ve coşkusunu yürekten paylaştığını belirterek, "Okulöncesinden üniversiteye eğitimin her adımında, çocuklarımızın ve gençlerimizin çağın gereklerine uygun şekilde yetiştirilebilmesi, teknolojik yeniliklerin onlar için ulaşılabilir olması ve hepsinin aynı şartlarda eğitim imkânlarından yararlanabilmesi için çalışıyoruz. Amacımız, hayat boyu eğitimi benimseyen, modern dünyada söz sahibi olabilen, eğitiminden aldığı güçle yoğun rekabet ortamının şartlarına uyum sağlayabilen bireyler yetiştirebilmektir" ifadesini kullandı. Nitelikli insan gücünün artmasının, bilgiyi üreten ve paylaşan nesiller yetiştirilmesinin, çocukların ve gençlerin yetenekleri doğrultusunda yönlendirilebilmelerinin, ülkenin başarısı, gelişmesi ve ilerlemesi için büyük önem taşıdığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül şöyle devam etti:

"Kuşkusuz bu süreçte, çocuklarımız ve gençlerimizin ruhsal ve fiziksel sağlıklarının ön planda tutulduğu, araştırmaya, sorgulamaya açık, ezbercilikten uzak, insanlara ve farklı düşüncelere saygılı, demokrasiye inanan, hoşgörülü ve ahlaklı bireyler yetiştirmeye yönelik bir eğitim anlayışı benimsenmelidir. Eğitime yatırım, ülkenin parlak geleceğine yatırımdır. Eğitime gönül vermiş vatandaşlarımızın da desteğiyle, eğitim alanında ülkemizde son yıllarda sevindirici gelişmeler meydana gelmekte, çalışmalar devlet-vatandaş işbirliğiyle bir seferberliğe dönüşmektedir.

Bu vesileyle, eğitimin her kademesinde, Türkiye'nin geleceğini emanet ettiğimiz, sevgi, sabır ve özveriyle görevlerini yerine getiren öğretmenlerimize de bir kez daha şükranlarımı sunuyorum."](Milliyet, 16.09.13)

***

Cumhurbaşkanı Gül'ün ezberlenmiş mesajını okudunuz. Cumhurbaşkanı, sanki AKP tarikatı hükümetinin yönettiği, Gülen tarikatının iktidara ortak olduğu Türkiye'nin değil de Finlandiya'nın cumhurbaşkanı! Cumhurbaşkanı vatandaşlarıyla dalga geçiyor sanki. Cümlelerini tekrar okuyalım:

1. "Okulöncesinden üniversiteye eğitimin her adımında, çocuklarımızın ve gençlerimizin çağın gereklerine uygun şekilde yetiştirilebilmesi, teknolojik yeniliklerin onlar için ulaşılabilir olması ve hepsinin aynı şartlarda eğitim imkânlarından yararlanabilmesi için çalışıyoruz."

- Bu cümlenin neresi doğru Allahaşkına? Türkiye Cumhuriyeti, 3 Mart 1925 tarih ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nu (Öğretim Birliği Yasası) çıkartmış, medreseleri kapatmış, bütün okul türlerini laik okullar çatısı altında birleştirmiş; din hizmetlerinde görevlendirilmek üzere İmam-Hatip Okulları'nı açmıştı.

Cumhuriyet'in eğitim-öğretim ilkeleri daha o zamanlar şöyle saptanmıştı:

1. Eğitim ve öğretim ulusal olmalıdır.

- AKP'nin iktidara gelmesinden bu yana, Cumhuriyet'in eğitim ve öğretiminin ulusal niteliğini kemirerek yok eden yasaların tamamını Cumhurbaşkanı onaylamıştır.

2. Eğitim ve öğretim bilimsel olmalıdır.

- AKP tarikatı hükümeti, okullarda Darwin'in Evrim Yasası'nı yasaklamış ve yerine Adnan Hoca'nın "Yaradılış" iddiaları ile dinsel dogmaları getirmiş ama bunlara karşı Cumhurbaşkanı'nın gıkı çıkmamıştır.

3. Eğitim ve öğretim laik olmalıdır.

- 1950'den sonra en sağcı hükümetlerin bile dokunmaya cesaret edemediği laiklik ilkesi AKP tarikatı iktidarı tarafından tarumar edilmiş ama bu yıkıma karşı Cumhurbaşkanı parmağını oynatmamıştır. Hükümetin anayasa ve yasalara aykırı, Yüce Divanlık bir uygulaması olan eğitim ve öğretimin imam-hatipleştirme uygulamasına yol açan 4+4+4 yasasını anında onaylamıştır.

Cumhuriyet'in bütün okulları 3 Mart 1925 öncesine göre yeniden örgütlenmiş; din dersleri en önemli ders, din dersi öğretmenleri en önemli öğretmen ve AKP'nin parti komiseri haline getirilmiş ama Cumhurbaşkanı bu feci oluşumu görmezden gelmiştir.

4. Eğitim ve öğretim karma olmalıdır.

- İlk ve ortaöğretim okullarında karma eğitim-öğretime son verme girişimleri olmakta, bazı okul müdürleri kız ve erkek öğrencilerin aynı merdivenden inip çıkmalarını ahlaka aykırı görmektedir. Ama bu türden yobazlıklara karşı Cumhurbaşkanı herhangi bir uyarıda bulunmamaktadır.

5. Eğitim ve öğretim uygulamalı olmalıdır.

- Mevcut hükümet, Cumhuriyet'in sadece bu ilkesini uygulamakta ve okullarda (sözde isteğe bağlı olarak) mescitler açmaktadır. Cumhurbaşkanı, bu konuda da anayasal görevini yapmamaktadır.

***

Başta İslam olmak üzere tek tanrılı dinlerin şeriatlarının özgür düşünceyi betonlaştırdığı artık bilinen bir gerçek. "Dindar nesil projesi" doğrultusunda, geçen yıl 758 olan imam-hatip okulu sayısının bu yıl 1319'a çıkartıldığı da gerçek. Milli Eğitim Bakanı olan zatın okulların açıldığı gün, bir okulda, Hizbi İslami lideri Hikmetyar'ı ve cihadı öven şiirler içeren kitaplar dağıttığı bir başka gerçek.

Böyle bir durumda, "Sorgulamaya açık bireyler yetişmeli!" demek, cumhurla alay etmekten başka ne olabilir?