Sorumluluktan kurtulamazsınız

15 Temmuz bir sebep değil bir sonuçtur. Yıllarca süren bir ortaklığın, devletin kuruluş felsefesini yok etmek uğruna, dış güçlerin, yabancı istihbarat örgütlerinin oyuncağı olmuş bir din dışı yobazın devlet içinde örgütlenmesine göz yumulmasının sonucudur.
14 yıllık AKP iktidarı dönemi, iktidarın, yeminli düşmanı olduğu laik cumhuriyeti temel değerlerinden uzaklaştırıp, Türkiye’yi bir İslam devleti haline getirebilmek arzusu; dış güçlerin ise hala içlerine sindiremedikleri, bu cumhuriyeti kuranların yırtıp attıkları Sevr’i yeniden hayata geçirmek için bilerek veya bilmeyerek yaptıkları işbirliği sürecidir.
Dış güçleri anlamak mümkündür. Birinci Dünya Harbi galiplerin, mağluplara Paris'in banliyölerinde dikte ettikleri teslimiyet antlaşmalarından tek hayata geçiremedikleri SEVR’in rövanşını almak ihtirasıdır.
AKP iktidarı bugün Anayasaya aykırı bir sonuç elde etmek için yapılan bir ortaklığın sonunda, aldatılmış olmanın ezikliğini yaşamaktadır.
Suça yardım yataklık ettikten sonra, pişmanlık ifadeleri olsa olsa, yargı indinde “hafifletici” sebep olur.
“Rabbim bizi affetsin, milletim beni affetsin” sözleri ise tam bir suç ikrarıdır.
Siz hiç bir insanı öldüren sanığın “Pişmanım sayın yargıç” dediği için beraat ettiğini duydunuz mu?
Durum aynen odur.
Son günlerde TV kanallarında izlediklerimiz Tayyip Erdoğan ve iktidarını, hukuk indinde olmasa bile, kamu vicdanında aklama çabasıdır.
Süleyman Demirel’de destek vermişti, Tansu Çiller’de onun istediği isimleri bakan yapmıştı, gibi söylemler, iktidarın fiilini suç olmaktan çıkartmaz.
Biran için bu söylenenlerin hepsinin doğru olduğunu kabul etsek bu Tayyip Erdoğan ve AKP’nin sorumluluğunu azaltır mı, ya da ortadan kaldırır mı?
Bırakın hukuken sorumluluktan kurtulmayı, siyaseten bile kurtulunulmaz.
Daha dün TBMM de Fethullah Gülen’den FETO diye hitap edenlere, AKP’lilerin ne çirkin sözlerle saldırdıkları hatırlardadır.
Abdullah Gül değil midir, bütün dış temsilciliklere verdiği yazılı talimatla, Gülen okularına her türlü manevi desteğin verilmesini, protokole dahil edilmelerini isteyen.
AKP’ nin Bakanları gittikleri yabancı ülkelerde Fethullah Gülen’in okullarını ziyaret etmiyorlar mıydı?
Fethullah Gülen’in siyasi partiler içindeki uzantılarından hesap ne zaman sorulacak?
Hiç sorulmayacak, düne kadar ortaktılar, muhalefetin içinde de bunlardan olduğu için, onlarda bu konunun üstüne gidemezler. Yani hepsi oradaydı.
Darbeye karışan Generallere, rütbeli subaylara bir bakın, bunlar kimin zamanında terfi almışlar.
Bu subaylar da çıkıp, aynen AKP yöneticileri gibi “aldatıldık”,”kandırıldık” derlerse sorumluluktan kurtulacaklar mı?
Bugün sade Hava Kuvvetlerinin eski gücüne gelebilmesinin en az on yıl alacağı söyleniyor, Deniz Kuvvetleri içinde aynı şeyi söylemek yanlış olmayacaktır.
Bunun hukuken ve siyaseten hesabını kim verecek?
Türk Silahlı Kuvvetlerin kolunu kanadını kıran Ergenekon davasının savcısıyım diyen, Tayyip Erdoğan değil miydi?
Balyoz, Askeri Casusluk davalarını sessiz ve ellerini ovuşturarak mutlu seyredenler AKP İktidarı mensupları değil miydi?
Siz bakmayın “ey Amerika, ey AB” dediklerine, onların istediklerini yapıyorlar.
Tayyip Erdoğan, kendisinin önünü açtığı kadroların, başarısız darbe girişiminden sonra, TSK’nın emir komuta zincirini ABD’nin ve AB’nin istediği biçimde şekillendirme fırsatı buldu, bunu gerçekleştiriyor.
Bunu da, Silahlı Kuvvetlerin sivil otoriteye bağlanması diye yutturuyorlar, kifayetsiz muhalefette, sanki 15 Temmuzdan önce sivil otoriteye bağlı değilmiş gibi, bunun üstüne atlıyor.
Silahlı Kuvvetleri çok tehlikeli bir biçimde emir komuta zincirinin bozulduğunu fark bile edemiyor, belki de ediyor da, içindeki TR 705 gibilerin telkiniyle, ABD’nin ve PKK’nın işine gelen bu yanlışa sessiz kalıyor.