Sosyal medya sendikacılığı

Uzun zamandan beri işçi ve memurların siyasal bilinçsizliğinden, siyasal olaylar konusunda yeteri kadar bilgi sahibi olmadığından yakınır dururuz. Çok partili yaşama geçtiğimiz günden günümüze, özellikle işçilerin sağ partilere oy verdiğini ve emekten yana partileri, oy vermeleri gereken sol partileri ıskaldıklarını vurgularız. Siyaseten sola yaslanmaları gerekirken sağa yaslanan işçileri suçlarız. İşçilerin çoğunlukla sağdaki tutucu partilere oy vermesinin sorumlusu kimdir? İşçilerin kendileri mi yoksa onları eğitmeyen işçi sendikaları ya da onları aydınlatma zahmetine katlanmayan soldaki siyasi partiler mi? Son bağlamda sağda siyaset yapan tutucu partilere oy veren işçileri suçlamanın haksızlık olduğu kanısındayım. Çünkü tarlasına hiçbir şey ekmediğin, onu eğiterek aydınlatmadığın, kimin ondan yana kimin ona karşı olduğunu anlatmadığın işçi, inançlı bir müslüman olmanın da katkısı ile, din sömürüsü yapan siyasi partinin ardına takılmaktan başka bir şey yapamayacaktır.
TEKGIDA-İŞ SENDİKASI'NIN BAŞARILI ÖRNEĞİ

Bir süre önce görüştüğüm sendikacılığımızın en önemli isimlerinden Tekgıda-İş Sendikası'nın Genel Başkanı Mustafa Türkel, “Hocam hükümetin gölgesine sinmiş Türk-İş’i, eğitim yapmayan sendikaları suçlayarak işçilerin oy verme davranışını değiştiremezsin. Yeni yöntemler önermek zorundasın” diye beni eleştirmiş ve Tekgıda-İş Sendikası'nda başlattığı yeni bir uygulamadan söz etmişti: “İşçi eğitimini birebir düzeyinde ve sosyal medyanın bütün olanaklarından faydalanarak yapmaya başladık. Örgütlendiğimiz tüm işyerlerinde işyerlerinin özelliklerini ve işyeri içinde kadın-erkek işçi ayrımını da gözeterek, sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmeler konusunda onları bilgilendirmeye çalışıyoruz. Bu yoldan 25 bin üyemize ulaşabiliyoruz.”
Sayın Türkel’in önerisi üzerine sendikanın sosyal medya hesaplarına ulaşarak işçilere gönderdikleri mesajları inceledim. Tam anlamı ile işçiye yaşadığı ortamın gerçeklerini anlatan mesajlarla karşılaştım. İş kazalarından, grev ertelemelerinden, işçi direnişlerinden, özel istihdam bürolarından tutunda hükümetin hazırladığı yasa tasarılarına ve iş yaşamına ilişkin uygulamalarına kadar her konuda bir bilgi bombardımanı ile işçileri çalışma yaşamı ile ilgili konularda aydınlatmaya çalışıyorlardı. Bu girişim sendikacılığımızda müthiş bir yenilikti.
YAYGINLAŞMALI
Sayın Mustafa Türkel’in sendikasında başlattığı bu uygulama mutlaka başka sendikalar tarafından örnek olarak alınmalı. Bir adım daha ileri giderek derin bir uykuya dalmış Türk-İş yöneticileri bu modeli kopya ederek üyesi olan sendikalara ülkede ve uluslararası alanda yaşanan çalışma yaşamına ilişkin gelişmeleri aktarmalıdır. Türkiye dışında çok dinamik bir sendikâl dünya var. Bu dünyanın gelişmeleri ve mücadeleleri ülkemiz sendikaları tarafından bilinmemektedir. O gelişmelerin mutlaka örnek alınacak yanları vardır. Türk-İş, üyesi sendikalar ve bu sendikaların şubeleri ile, kuracağı iletişim ağı ile bu haberleşmeyi sağlayabilir ve bugüne kadar işlediği günahların bir kısmını böylece affettirebilir.
BİLGİ GÜÇTÜR
Bir ülkede işçilerin sendikalaşma oranı düşük ve hele ülke ve dünya sorunları konusunda hiçbir bilgileri yoksa o ülkede sendikaların etki yaratma ve başarılı olma güçleri sıfır demektir. Oysa işçi sınıfının potansiyel gücü çok yüksektir ve ülkenin genel gidişine, ekonomisine, siyasal yaşamına yön verecek güçtedir. Yeter ki sayıca çok ve bilinç düzeyi yüksek olsun. Ülkemizde işçilerin örgütlenme oranı çok düşük ve genel bilinç düzeyi de çok aşağılardadır. Bu nedenle ülke sendikacılığı dizlerinin üstünde hep yalvaran konumundadır. Hükümetlerin, işverenlerin karşısında masaya vuracak güce asla erişememiştir. İşçi sınıfının edilgenliği bundandır. Acaba sosyal medya sendikacılığı dönemine geçiş işçi sınıfının kurtuluşu olabilir mi? Bu sorunun sendika yöneticileri ve işçi sınıfının ideolojik aydınları tarafından düşünülmesinde sayısız fayda olduğunu sanıyorum.