Şov mast go on

ABD’nin eğlence ve tiyatro merkezi Broadway’de söylenmiş: “Show must go on”

Her ne olursa olsun ve her ne pahasına olursa. Zaten ABD filmleri de bireysellikten hareketle bu temayı işlemez mi? Kahraman her ne pahasına olursa olsun oyuna devam eder. Her ne pahasına olursa olsun kazanır. Kazanmak şovun da bir parçası.

Oysa Atlantik’ten bizim o taraflara geldik mi -Avrupa da kısmen dahildir- reddetmek daha yücedir, şereflidir. İnsanın iradesi ortaya çıkar. Hayata, doğaya kafa tuttuğunu hisseder insan. Reddetmek bazen en erdemli olanıdır.

Ancak bunu yapmayıp, şovun devam etmesi uğruna bardak devirenler, kameralara bağıranlar var. O canlı yayın için editör emeğini, ışıkçıyı, kameramanı, çaycıyı, stajyer muhabiri hiçe sayarak.

Ne yazık ki bu merkez denilen medyada bir gelenek halini aldı. TRT’nin kendisini değil haberi öne çıkaran ve kusursuz Türkçe konuşan sunuculuk geleneğinin yerini anchorman dedikleri yorumcu, sunucu daha doğrusu reyting avcıları aldı.

Çeşitli türleri var bu durumun:

Konuklu programlarda fikri derinleştiren sorular sormak yerine, karşısındakini rakip yerine koyarak sıkıştıran öldürücü, sert sorular sormak. Artık yapmayan ayıplanıyor.

Konukları birbirine düşürerek ve kışkırtıcı tutumla gerilimi yükseltenler.

Haber sunmak yerine, olur olmadık şekilde haberi yorumlayanlar hatta habere tepki gösterenler. İnsan hayret ediyor. Hiç mi program editörüyle bir araya gelmediniz diye?

ANCAK DEDİK YA “SHOW MUST GO ON”

İki üç beğeni almak uğruna, sosyal medyada bir iki gün gündem olmak için yapılan bu davranışlar içler acısı. Medya maymunluğu denilen şey tam olarak bu olsa gerek.

En son örneğini FOX Tv ekranlarında yaşadık. FOX TV deyince aklıma hayatını kaybeden Venezuela’nın eski Cumhurbaşkanı Hugo Chavez’in Eylül 2009’da Fox News’le nasıl dalga geçtiği geliyor aklıma istemsiz. Chavez, İran’la görüşmeye gitmesini soran muhabire ABD’nin yaptığı vahşetleri soruyor tek tek.

Selçuk Tepeli, bütün yapım emeğini ve izleyicilerin vakit ayırmasını hiçe sayarak sunduğu haberin yarısında su dolu bardak fırlatıyor kameralara.

Tepeli, Birand’lardan gelen enkırmenliğin fişini çekiyor bir yerde. Çünkü bu tür “kolej numaraları”nı kimse yutmuyor artık.

Mesele ülkedeki sorunları eleştirmesi hatta bunu haber sunarken yapması da değil esasında.

Mesele, medya maymunluğunun çökmüş rant sisteminin içinde kalmaya çalışırken tutulduğu histeri krizi.

Tepeli’nin bu kısacık anda bize gösterdiği bu.

Peki neden önemli? Bir devrin sonu geliyor da ondan. İnsan bir yorumdan ibaret fikri, olgunun yerine algıyı seçen, özü dışlayıp yalnızca biçimi kutsayan bu “hakikat ötesi” anlayış tükeniyor da ondan. Ve her tükeniş gibi bütün enerjisini boşluğa yayıyor ve bu Amerikan draması kameralara bardak fırlatarak bitiyor.