Soylu için yapmamıştık, bari Filistin için yapalım

Bir grup ABD’li senatör, soykırımcı İsrail’in davasına bakan Uluslararası Ceza Mahkemesi yargıçlarını tehdit etmiş. Tehdit mektubunda “İsrail aleyhine bir karar alırsanız sizin ve aileniz için iyi olmaz, İsrail’in canını yakarsanız biz de sizin canınızı yakarız” diyorlar.

Dünyanın her yerinde bir davanın yargıçlarını tehdit etmek ağır bir suçtur. Amerikan yasalarında da öyledir ama, Siyonizmin her köşeyi tuttuğu ABD’de bu haydutlara dava açacak bir savcı çıkacağını sanmıyorum.

Ancak suç uluslararası mahkemeye yönelik işlendiğine göre dünyanın her ülkesinden savcılar, bu arsız çete için harekete geçebilir. Hatta geçebilir değil, geçmelidir. Çünkü bu bir insanlık ve hukuk görevi. Türkiye’deki savcıların da res’en soruşturma başlatma yetkisi olduğuna eminim. Şimdi hepimiz o yiğit savcıyı bekliyoruz.

YAPTIRIM UYGULANMALI

Öte yandan bu Siyonist çeteye dava açılması yetmez. Uluslarası haydutluk yaptıkları için yaptırımlar ile de muhattap olmaları gerekiyor. Gazze soykırımına karşı duran ve Filistin’i destekleyen ülkeler, bu senatörleri derhal istenmeyen adam ilan etmeli, seyahat yasakları getirmeli ve mallarına el koymalı. Bütün ülkelerin bunu yapması gerekiyor ama, biz kendi ülkemiz için kendi hükümetimize söylemiş olalım.

Hatırlarsanız ABD, Süleyman Soylu ve bazı bürokratlara yaptırım uygulamış, Türk dışişleri o zaman bu yaptırımlara mütekabil bir yanıt vermemişti. O dönem bize basit bir konu gibi gelse de ABD’liler “zafer kazandık, biz adamların bakanını vurduk onlar bize bir şey yapamadı” yorumları yapmışlardı. O zaman veremediğimiz cevabı, bugün son derece haklı bir sebebe dayanarak verme fırsatı önümüzde duruyor.

ÖLDÜRÜLEN ÖĞRETMENE IRKÇILIK İFTİRASI

İstanbul’da okul müdürü İbrahim Oktugan’ı öldüren 17 yaşındaki katil, cinayeti 10 bin liraya aldığı silahla işlemiş. Çarşı pazar iyi maşallah, isteyen istediği yerden istediği silah alabiliyor.

Tekrar ediyorum, Türkiye’de vali beyler kedi-köpek peşinde koşacaklarına, oyuncaktan operasyonlar düzenleyeceklerine silahlanma sorununa bir çözüm bulsunlar.

Irkçı takım, katilin “Arapça konuştuğum için beni ve annemi azarladı” diye anlatmasının üzerine atlamış. Akılları sıra merhum okul müdürü İbrahim Bey’i ırkçı gösterecekler, bu sayede bir de katile ceza indirimi sağlayacaklar!

Aklınızı başınıza toplayın. Türk okullarında yüzbinlerce öğretmen, binlerce yönetici var, yüzbinlerce yabancı asıllı öğrenci bu okullara devam ediyor ve kayıtlara geçmiş bir tek ırkçılık ayrımcılık vakası yok. Sırf kendi zehirli fikrinizi yaymak için öğretmenlerimize bu şekilde iftira atamazsınız. Türkiye sizin tüm çabalarınıza rağmen nefret iklimine teslim olmadı, olmayacak.

ÖZGÜR BEY HANGİ SOKAĞI DİNLİYOR?

Özgür Özel "Twitter’ı dinlemek yerine sokağın sesini dinlemek daha organik ve gerçekçi siyaset üretmeye katkı sağlıyor." demiş. Özgür Bey, sağduyulu tespitleri ile bizi gerçekten şaşırtıyor. Bravo.

Ama sanırım kendi dediğini kendisi pek uygulamıyor. Öyle olsaydı eğer, her gün en az bir kere “Osman Kavala’yı serbest bırakın” der miydi hiç? Belli ki sokakta insanların ne konuştuğundan pek haberi yok.

ÇİN FIRSATI KAÇIYOR

Tüm Batı basını Şi Cinping’in Avrupa seyahatini konuşuyor. Cinping, Sırbistan ve Fransa’dan sonra Macaristan’a geçti. Özellikle Sırbistan ve Macaristan ile ciddi anlaşmalar imzalandığı, Fransa’nın da ABD’ye rağmen Çin fırsatını kaçırmak istemediği konuşuluyor. Herkes nakit zengini Çin’in ziyaretinden memnun.

Peki biz ne yapıyoruz? ABD’den İngiltere’den gelecek kalıcı olmayan, yüksek faizli sıcak paranın peşinde koşuyoruz. Batılıların bin tane tehditle ve iç işlerimize karışmak şartı ile verdiği sadakanın peşinde koşacağımıza Çinli teknoloji şirketlerini, Çinli yatırım fonlarını Türkiye’ye çekmenin yollarını arasak ya!

Hükümet ne zaman Çin ile işbirliği yapmaya kalksa Çin’deki insan hakları ihlalleri gündeme getiriliyor. Sanki Batılıların insan hakları sicili çok temizmiş gibi! Türkiye bu konuda tam otuz yıl kaybetti. Bir otuz yıl daha kaybetmeye değer mi? Hatta daha acı bir soru soralım: Yeni yüzyılda dünya liderliğine yükselen bir ülkeyi göremeden Türkiye Yüzyılını inşa etmek mümkün mü?