Sözde eleştiri, güya muhalefet (2) -(TAMAMI)

Kimilerine göre muhalefet zayıf olduğu, gerçekten muhalefet yapamadığı için AKP saçmalayarak semirmekte ve lideri Erdoğan her geçen gün diktatörlüğün şanlı yolunda emin adımlarla yürümektedir. Öyleyse, AKP’nin faturasını gönder CHP’ye! Ama CHP, Kıbrıs, Irak’ın işgali, Kürtçü ayaklanma, Arap Baharı ve Suriye iç savaşı gibi temel sorunlarda AKP’nin ham hayallerine, saldırgan iç ve dış politiksına arka çıkmadığı zaman da İttihatçı ve Kemalist geleneği sürdürmekle suçlanmaktadır.

Bugün, E. Fuat Keyman’ın 7 Ekim 2012 tarihli Radikal İki’de yayınlanan “2023’e Doğru” başlıklı yazısını konuk edeceğim. Bu yazıcının da sözcüklerin arkasına saklanarak nasıl “tutmalaşıldığı”nı göstereceğim:

E. FUAT KEYMAN YAZIYOR: “Türkiye = AK Parti ve tek ve güçlü lider Erdoğan... Erdoğan’ın konuşmasında, bu denklemin içini dolduracak önemli ipuçları vardı. Birincisi başkanlık, yarı başkanlık ya da partili cumhurbaşkanı sistemi Türkiye’ye gelecek. Türkiye, AK Parti ve Erdoğan liderliğinde, bu sistemlerin biri altında ‘ekonomik olarak istikrarlı ve rekabetçi güçlü yürütme demokrasisi’yle yönetilecek. Güçlü yürütme demokrasisinde, ekonomik istikrar ve büyüme gereksinimi demokrasiden önce gelecek. Demokrasinin güçlenmesi Büyük Türkiye idealini engelleyici nitelikte olmayacak. Yargı ve yasama, güçlü yürütmenin işleyişine engel olmayacak. [...] Güçlü yürütme demokrasisi, AB ilişkilerine ve AB çıpasına önem vermeyen bir demokrasi olacak. Artık, Avrupa entegrasyonunun, AK Parti ve Erdoğan liderliği için, Türkiye’nin 2023 vizyonunda yeri ve önemi yok gibi. [...] Türkiye, güçlü yürütme demokrasisine, Erdoğan’ın liderliğinde AK Parti’nin egemen parti konumunda adım adım gidiyor. AB çıpasız, güçlü liderlik ve güçlü yürütmeli bir sisteme doğru ilerliyoruz. Zayıf muhalefet sorunu sürdükçe de, bu devam edecek. AK Parti 4. Kongresi dolaylı olarak bir kere daha gösterdi ki, esas tartışmamız gereken soru, ‘güçlü ve alternatif muhalefetin nasıl yaratılacağı.’

Kim bu adam?

Yazının altında “İstanbul Politikalar Merkezi ve Sabancı Üniversitesi” yazıyor. Demek ki birincisinde uzman ve yönetici olarak çalışan, ikincisinde öğretim üyeliği yapan bir entelektüel. Entelektüel ama müflislerden! Adalet ve Kalkınma Partisi’ne, bir yanaşma, bir tutma, bir yandaş, bir ücretli askerin “AK Parti” demesi anlaşılır bir şey. Yazıcı “AKP” demeyi azgın muhalefetin simgesi sayıyorsa, partinin adını tam olarak yazacak. Bay Keyman “AK Parti” demeyi tercih ediyor ve AKP’nin başbakanının yapıp-ettiklerini, gelecekteki projelerini tasvir ederken ağzının suyu akıyor.

“Güçlü yürütme demokrasisi” diye bir şeyden söz ediyor. Güçlü ya da güçsüz, Yürütme (hükümet), Yasama (Meclis, parlamento) ve Yargı (mahkeme, adalet) erklerinin üzerinde olursa, buna nasıl demokrasi denir? Yürütme, gerçek demokrasilerde, Yargı ve Yasama’nın denetimi altındadır. Gerçek demokasilerde, Yasama ve Yargı erkleri Yürütme’den daha güçlüdür. Gerçek demokrasilerde, Yargı erki, Yasama ve Yürütme’den daha güçlüdür.

Anglosakson geleneğinde “Hukukun üstünlüğü”, Avrupa’da ise “Hukuk Devleti” ilkesi vardır. Değerli Anayasa Hukuku Profesörü Erdoğan Teziç’e “Bu iki gelenekte ‘Güçlü Yürütme Demokrasisi’ diye bir şey var mıdır?” diye sordum. “Anayasa Hukuku kitaplarında böyle bir kavram yoktur” dedi.

Peki nereden çıktı, çıkıyor bu kavram?

Bunları bilmiyor musun bre Fuat Keymen? Bal gibi biliyorsun ve utanmadan azgın yürütme diktatoryasını bize ‘demokrasi’ diye yutturuyorsun.

Muhalefetsiz Türkiye

E. Fuat Keymen yazıyor: “Bugün tüm yaşanan terör ve şiddete, darbe davalarına ve eleştirilere rağmen, AK Parti yüzde 52 civarında bir oya sahip. AK Parti’ye toplumsal destek giderek artıyor. [...] Parlamentoda olan dört siyasi parti içinde, AK Parti rakipsiz ve alternatifsiz. AK Parti küresel, bölgesel, ulusal başka bir ligde oynayan ya da oynama iddiasında olan bir partiyken CHP, MHP ve BDP bir başka ligde oynuyorlar. AK Parti ile diğer partiler arasında vizyon, misyon. Güç ve iddia temelinde lig farkı var. AK Parti ve Erdoğan biliyor ki, ekonomi ve hizmet ayağı bozulmadığı sürece, rakipsiz ve alternatifsiz olmayı sürdürecektir.”

Ben soruyorum: Son yıllarda, bilim ve siyasal ahlak yoksunu böylesine bir yazı okumadım. “İddiasında olan” ne demek? Aslında vehim içinde olan, kendini bir şey sanan kağıttan kaplan anlamına gelmiyor mu? AKP’ye gerçekte sahip olmadığı nitelik, nicelik ve güç yükleyerek Bay Keymen gibi insanlar Türkiye’ye büyük bir kötülük yapıyorlar. 1993 yılında “Türkiye’nin emperyal bir vizyon taşıyacak bir gücü vardır. Hatta eğer Türkiye 2000’li yılların dünya ailesinde saygın bir üye olarak yer almak istiyorsa (ki istemelidir) emperyal bir vizyon üstlenmeye mahkumdur” (2. Cumhuriyet Tartışmaları, s.430) diyecek kadar hayal âleminde yaşayan ve bu nedenle Suriye ve Rusya ile savaşacak duruma gelen R.T. Erdoğan’ı Bay Keymen türünden insanlar azdırıyor.

Böylesine bir ortamda bir iktidar partisinin oylarının artması sosyolojik açıdan normal midir? Bunun yanıtını böylesine çarpıcı olguyu saptayan kişi cevap verecek? Ama o bunun toplumsal nedenlerini araştırma zahmetine bile kalkışmıyor. Böylesine bir çarpıklığı iktidar partisinin hanesine bir övgü vesilesi olarak yazıyor.

Türkiye 2015 genel seçimlerine mevcut Siyasal Partiler ve Seçim Yasası ile girecek. AKP, yüzde 10 seçim barajının uygulanmadığı bir genel seçime giremez! Rakipsiz ve alternatifsiz olduğu sanılan ve iddia edilen AKP, yüzde 10 barajının arkasına sığınmış bir kağıttan kaplandır.