Spor Bakanlığı’nın yeni hizmeti: Umre...

26 Şubat’ta, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı arasında, “Değerler Eğitimi” işbirliği protokolü imzalandı. Bakan Akif Kılıç, “Spor Genel Müdürlüğü ile Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu gibi bakanlığa bağlı kurumlar, uzun bir süredir Diyanet İşleri Başkanlığı ile çalışmalara imza atıyor.

Çalışmalarımızın gelişmesi ve çoğalması adına bu faaliyetleri Bakanlık koordinesiyle hayata geçiriyoruz. Şunu da gördük ki kamplarımızda ve yurtlarımızdaki gençlerimizden yoğun bir talep var. Bu talebi karşılamak da bizim sorumluluğumuz” dedi.

Kaynağından bilgi almak için aradığım, Bakanlığın Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü yetkilileri cevap lütfetmediler. Sık rastlanan bir durum oldu; kimi bürokratlar, oturdukları koltukların kamuya ait olduğunu ve kamuyu bilgilendirme yükümlülüklerini unutuyorlar ya da olup biteni gizleme ihtiyacı içindeler.

Ulaştığım protokol metninde, amaç; Bakanlığa bağlı, yurt, spor tesisi, kamp ve gençlik merkezlerinde Diyanet personelinin, “din ve değerler eğitimi vermesi, din hizmeti sunmasına ilişkin usul ve esasları belirlemek” olarak belirtiliyor.

Tarafların yükümlülüklerini belirleyen 6.maddedeki, Bakanlığın yükümlülükleri arasında; “Kur’an eğitimi kursları, din ve değerler eğitimi kursları, Arapça, Osmanlıca vb. dil kurslarına katkı sağlayacak müftülük personelini talep etmek”, “Kutlu doğum haftası, camiler haftası, milli/dini gün ve geceler gibi etkinliklerin Bakanlığa bağlı tesislerde(spor tesisleri dahil) müftülüklerle işbirliği içinde yapılmasını sağlamak”, “Tarihi camilere, kültürel ve dini mekanlara gezi düzenlenmesi konusunda müftülüklerle işbirliği yapmak” gibi başlıklar yer alıyor.

Aynı maddenin “C” bendindeki “Ortak Yükümlülükler” arasındaysa; “Gençlerin manevi gelişimine katkı sağlamak amacıyla, eşgüdüm içerisinde gençlere yönelik umre programları düzenlemek” dikkati çekiyor. Fark edileceği üzere, hepsi gençliği ve sporu yakından ilgilendiren, bakanlığın aslî görevi sayılacak işler(!)

Türkiye’de, 2010 yılında “Değerler Eğitimi” başlığıyla tedavüle sokulan şeyin aslı evrensel bir eğitim programı. Living Values Education/ Yaşayan Değerler Eğitimi Programı, çocukların ve genç yetişkinlerin on iki temel kişisel ve sosyal değeri keşfetmelerine ve geliştirmelerine yardımcı olmaları için eğitimcilere farklı deneysel çalışmalar ve pratik yöntemler sunmakta. Bu değerler; mutluluk, dürüstlük, alçakgönüllülük, işbirliği, özgürlük, sevgi, barış, saygı, sorumluluk, sadelik, hoşgörü, birlik olarak belirlenmiş. 1995 yılında, “Daha İyi Bir Dünya İçin Değerlerimizi Paylaşalım” sloganıyla başlatılan proje, halen UNESCO destekli olarak farklı ülkelerde yürütülüyor.

Bizimkiler, bu 12 değeri 1’e indirerek tasarrufa gitmiş durumdalar. “Din”in, tüm değerlerin yerini tutacağına inançları tam! Din dediysek, İslâm dini elbette... Hatta, Sünnî İslam dersek daha doğru olur. Öyle ya, işbirliği protokolünün tarafı olan Diyanet’in Başkanı, geçtik diğer dinlerin mensuplarını, “Müslümanım” diyen milyonlarca Alevî vatandaşın temel hakları için dahi kılını kıpırdatmıyor.

Dindar ve kindar nesil yaratma hırsı, anayasaya da yasalara da meydan okuyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın, “Nurcu”Hizmet Vakfı ile 2014’te imzaladığı “Değerler Eğitimi Protokolü”nün iptali için Ankara Barosu geçen ay dava açtı. Baro’nun, “paralel din dersi”ne benzettiği protokole bağlı seminerlerin içeriği kadar, Milli Eğitim’in yetkilerini, bir vakfa devrediyor olması da durumun vahametini ortaya koyuyor.

Değerler eğitimi ambalajında sunulan Sünni din eğitimi, okullardan sonra spor alanlarında da tepeden organize edilerek devreye sokuluyor. Test aşaması tamamlandı, tepkiler ölçüldü, gerekçe hazırlandı: “Yoğun talep var!” (Tıpkı İmam Hatipleştirilen ve binlerce kontenjanı boş kalan okullardaki gibi)

İleri demokratik ve fevkalade laik bir ülke olduğundan kuşku duyulmayan Türkiye’de, geçen hafta Ateizm Derneği’nin web sitesine erişim yasaklanırken, kararın gerekçesi, “kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle hakaret edildiği ve halkın belli bir kesiminin inandığı değerlerin alenen aşağılandığı, eylemlerin kamu barışını bozacak nitelikte olduğu” şeklinde açıklandı.

Değerler Eğitimi’ne ışık tutsun da, konu aydınlansın diye yazdım.