Sporda 100 yıldan akılda kalanlar
Türkiye Cumhuriyeti, ikinci yüzyılına sporda zengin bir miras ve büyük beklentilerle girdi. Geride kalan yüzyılda cumhuriyetin felsefesine ve sporun ruhuna uygun en büyük başarının kadın voleybolunda elde edildiğini söyleyebiliriz. Mili takımın başarıları için “Cumhuriyet tarihinin en önemli kadın hareketi” değerlendirmesini yapan da oldu, “voleybolda kadın devrimi” diyen de.
Kadın sporcuların en büyük başarısı şampiyonlukların da ötesinde milyonların “biz voleybol ülkesiyiz” demelerini sağlamak oldu. Kadın voleybolunda Fenerbahçe’nin özel bir yeri var. 1927 yılında ilk kadın voleybol takımını kuran Fenerbahçe 1969-70 sezonunda Avrupa’da çeyrek final oynadı. Bugün de bir kadın voleybolcunun heykelini dikerek bir ilke daha imza atmaya hazırlanıyor. Kadın voleybolunda Avrupa’da ilk kupa kazanan takım Eczacıbaşı oldu.
HEDEF OLİMPİYATLAR
Kadın voleybolcuların şimdiki hedefi olimpiyatlar; üstelik Türkiye Cumhuriyeti’nin spor tarihinin başlangıcı kabul edilen 1924 Paris Olimpiyat Oyunları’yla 100 yıl sonra aynı organizasyon, aynı şehir.
Türkiye, 1924 Paris Olimpiyat Oyunları’na katılma kararını Cumhuriyet’in ilanından 2,5 ay sonra, 16 Ocak 1924’de Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal’in başkanlığında toplanan Heyet-i Vekile yani Bakanlar Kurulu toplantısında aldı. Bu toplantıda dönemin sivil spor örgütü Türkiye İdman İttifakı, kamu yararına hizmet eden dernek olarak kabul edildi. Bir sonraki kararla, devletin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıya rağmen hükümet, Türk sporcularının Paris Olimpiyat Oyunları’na katılabilmesi için bütçeye ayrıca 50 bin lira daha koydu.
Paris 1924, mevsim koşulları nedeniyle 4 ay sürerek olimpiyat tarihinin en uzun organizasyonu oldu. Türk sporcularda değişik zamanlarda Fransa’ya giderek yarışmalara katıldılar. Bu organizasyona katılmak madalya kazanılmasa da yeni devletin tanınması açısından önemli bir başarıydı. Oyunlar açısından ilk başarılı olimpiyat güreşçilerin kazandığı 6 altın, 4 gümüş ve 2 bronz madalyayla 1948’deki Londra Oyunları oldu. Olimpiyat tarihinde Naim Süleymanoğlu, Halil Mutlu, Hamza Yerlikaya, Taha Akgül gibi sporcuların başarılarına en son Tokyo Oyunları’nda altın madalya kazanan milli okçu Mete Gazoz ve kadın boksör Busenaz Sürmeneli gibi isimler eklendi. 1924’te Galata rıhtımından kalkan bir şileple olimpiyat elemesi için Fransa’ya futbol kafilesinin başkanları yer yatağında yatmak durumunda kalmışlardı. 100 yıllık yolculuğun başarısı ve önemi bu örnekten de anlaşılabilir.
BASKETBOLUN LOKOMOTİFLERİ
Kadın ve erkek basketbolunda Galatasaray ve Fenerbahçe’nin lokomotif oldukları söylenebilir. Galatasaray 1923’te, Fenerbahçe ise 1925 basketbol şubelerini kurdular. Bu yıllarda Kurtuluş, Beyoğluspor, Barkhoba, Maccabi, Protkeba, İtalyan Kartal ülkede basketbolun temel taşlarını döşeyen kulüpler arasındadır.
Eski adıyla Efes Pilsen Aydın Örs yönetiminde Avrupa’da ilk finali oynayan, ilk şampiyonluğu elde eden takım oldu. Galatasaray’ın 2016’daki EuroCup, Fenerbahçe’nin bir yıl sonraki Euroleague Kupasını kazanmaları bu tarihin önemli başarılarıydı. Fenerbahçe, 2017’de Avrupa’nın bir numaralı kupasını kazanırken Anadolu’nun şehirlerinde insanların parklarda dev ekrandan basketbol maçlarını izlemesi kupadan daha önemliydi.
Kadın basketbolda ise uzun yıllar lige hükmeden, Euroleague şampiyonlu olan Galatasaray son yıllarda bayrağı Fenerbahçe’ye devretti. Lig, Türkiye ve Cumhurbaşkanlığı kupalarını en çok kazanan takım olan Fenerbahçe, bu yıl Euroleague şampiyonluğunun yanına Süper Kupa’yı da koydu.
FUTBOLDAKİ BAŞARILAR
Gelelim futbola, aslında kulüplerimizin tarihi Cumhuriyetimizin tarihinden de eski. Kulüpler düzeyindeki en büyük başarı 2000 yılında UEFA Kupası’nı ve Süper Kupa’yı kazanan Galatasaray’a ait. Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final, Avrupa Ligi’nde de yarı final başarısı var. Beşiktaş, Avrupa’da üç kez çeyrek final oynadı. Göztepe’nin 1969’da adı daha sonra Kupa Galipleri Kupası olan Fuar Şehirleri Kupası’da yarı final oynaması, Fenerbahçe’nin 1967’de Balkanlar Kupası’nı kazanması günümüze ulaşamayan organizasyonlarda kazanılan başarılardı.
Milli takımın ise 2002’de 50 yıl aradan sonra katıldığı Dünya Kupası’nda üçüncü olması unutulmazlar arasına girdi. Milli takım şimdi Avrupa Şampiyonası’nda yeni başarıların peşinde koşacak. Kulüpler düzeyinde istikrarlı olmasa da başarılı sonuçlar devam ediyor.
Ancak Cumhuriyet’in 100.yılında bu cumhuriyetin çınarlarından ikisi arasında oynanacak Süper Kupa finalini yurt dışına taşımanın açıklanabilir tarafı yok. Üstelik kulüpler ve taraftarlar da farklı gerekçelerle buna pek gönüllü değil. Hiç değilse, sportif ve kültürel değerimiz olan bu rekabeti moda kavramla endüstriyel futbola feda etmeyelim.