Suçluların iadesi anlaşması Uygurların yararına

Yeni yıl, mazlumlar için müjdelerle geliyor. Kutlu olsun!

2020 yılında yaşanan küresel salgın, emperyalist sistemin kendini sürdürmekten aciz olduğunu gözler önüne serdi. Sermekle kalmadı, daha önemlisi, dayanışmayı ve paylaşmayı aşındıran “insan insanın kurdudur” anlayışında ifadesini bulan çürümüş ideolojisiyle, artık yerküremizi ve insanlığı tehdit ettiği gerçeğini bilinçlere çıkardı.

Gün gibi ortada: “Bu terazi bu sıkleti çekmez!”

Yeni dünyayı kuruyoruz. İnsanoğlu sırf hayatını daha insancıl bir düzeye yükseltmek için kamuculuğun zorunluluğunu idrak ediyor. Tarihin sarkacı, kamuculuğun ana vatanı Asya’ya döndü.

50 YIL ÖNCEKİ BÜYÜK ADIM

Türkiye ile Çin halk Cumhuriyeti’nin diplomatik ilişkiyi başlatmasının 50. Yılı 2021’de doluyor. Tam yarım yüzyıl.

Diplomatik ilişkimiz, 4 Ağustos 1971’de, zamanın Türkiye Paris Büyükelçisi, büyük devlet adamı Hasan Esat Işık ile Çin Halk Cumhuriyeti Paris Büyükelçisi, eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Huang Chen arasında imzalanan bir protokolle başlamıştı.

Paris deyip geçmeyiniz. O yıllarda Paris, Çin’in dışa açılan penceresi işlevi görüyordu. Ayrıca protokolü imzalayanlar sırf büyükelçi değillerdi. Kurtuluş Savaşımızın kahramanlarından göz doktoru Esat Paşa’nın oğlu Hasan Esat Işık, önemli başkentlerde büyükelçiliklerin yanı sıra Dışişleri ve Savunma bakanlıkları görevlerinde bulunmuştu.

Çin’in Paris Büyükelçisi Huang Chen de Çin devriminin önder kadrolarından. Mao’nun liderliğindeki ünlü Uzun Yürüyüş’ün komutanlarından, Macaristan ve Endonezya’da büyükelçilik yapmış kıdemli bir devlet adamı. Endonezya Büyükelçisi iken, Bağlantısızlar Hareketi’nin başlatıldığı Bandung Konferansı’nın düzenleyicilerinden. (1) Büyükelçi Huang, Çin Başbakanı Zhu Enlai’nin en güvendiği yöneticilerden biri, bu nedenle Kissinger’in Çin ziyaretlerini ve Richard Nixon’un Pekin ziyaretinin perde arkasındaki düzenleyicisi. (2)

Türkiye ÇHC’ni, kuruluşundan 22 yıl sonra, Birleşmiş Milletler’e üye kabul edilmesiyle birlikte tanıyan sekizinci NATO ülkesi olmuştu.

Çin ile Türkiye arasında imzalanan protokolde şöyle deniyordu: “Bağımsızlık, egemenlik, iç işlerine karışmama, hak eşitliği, toprak bütünlüğünü ve karşılıklı çıkarları koruma prensibi çerçevesinde, bugünden itibaren diplomatik ilişkinin kurulmasına karar verilmiştir.”

ERDOĞAN’IN PEKİN ZİYARETİYLE BAŞLAYAN YENİ DÖNEM

Türkiye’nin Çin ile ilişkisi her dönem Atlantik Kampı’nın etkisi ve denetimi altında kaldı. 2010 yılında iki ülke arasında “stratejik ortaklık” anlaşması imzalanmasına karşın ilişkiler, NATO gölgesi nedeniyle ilerleyemedi. Bu durumu değiştiren tarihi olay, 15 Temmuz darbe girişimi oldu. Çin yönetimi, Vatan Partisi’nin aydınlatmasıyla, 15 Temmuz darbesini bastıran Türkiye’ye desteğini Ankara’yı ziyaret ederek gösteren tek BM Güvenlik Konseyi üyesi oldu. Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Zhang Ming 3 Ağustos 2016’da Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in destek mesajını iletti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping, son beş yılda dört kez biraraya geldi. (3) Ancak, en önemli ziyaret, 2019 Temmuz’undaki G 20 Osaka zirvesi sonrası Pekin’e yaptığı resmi ziyaretti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin ile yeni bir sayfa açmayı teklif etti ve bu istek karşılık buldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, güvenlik ve ekonomide yakın işbirliği kurmayı talep etti ve Xinjiang bölgesinin Çin’in ayrılmaz parçası olduğunu belirtti. Daha da önemlisi Erdoğan, Doğu Türkistan İslami Hareketi’nin terör eylemlerini açıkça kınadı ve Uygurların Çin’in bütünlüğü içinde mutlu ve müreffeh yaşamasını diledi.

TÜRKİYE’NİN ÇİN NEZDİNDEKİ ÖNEMİ ARTTI

Erdoğan’ın ziyaretinin ilk sonucu, Çin’in diplomasi sıralamasında Türkiye’nin önemini artırmak oldu. Ankara’daki Çin büyükelçilerinin düzeyi Dışişleri Bakan Yardımcılığı ayarına çıkartıldı. Türkiye’ye atanan büyükelçiler, Çin Dışişleri Bakanlığı’nın en kıdemli diplomatlarından, genel müdür düzeyine yükselmiş isimlerden seçildi. Bir önceki Büyükelçi dostumuz Deng Li, Ankara’dan Pekin’e Dışişleri Bakan Yardımcılığı göreviyle döndü. Kasım 2020’de gelen yeni Büyükelçi Liu Shaobin de Çin Dışişleri Bakanlığı’nın Güvenlikten Sorumlu Genel Müdürü idi. 15 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kabul mektubunu verdikten hemen sonra 18 Aralık 2020’de Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’i ziyaret etti. Vatan Partisi Genel Merkezi’nde görüştüğümüz Büyükelçi Liu Shaobin, diplomatik ilişkimizin 50. Yılını değerlendirerek Çin ile Türkiye ilişkilerinde sıçrama yapmaya kararlı olduklarını belirtti.

GÜVENLİĞİ KORUMA KONUSUNDA İLKE KARARI

Çin yönetimi, ilişkileri geliştirmenin ilk şartı olarak karşılıklı toprak bütünlüğünün korunması konusunda kararlı tutum alınmasını talep ediyor. Nasıl Türkiye, PKK’ya terör ve ayrılıkçı faaliyet için imkan tanıyan ABD ve Batılı ülkelere karşı bu konuyu “ilke kararı” diye tanımlıyor ve ısrarlı tutum alıyorsa, Çin de Doğu Türkistan ayrılıkçı örgütleri konusunda aynı tutumu alıyor. Ve bu konunun müzakere dışı olduğunu belirtiyor.

Yeni Büyükelçi Liu Shaobin’in göreve başlamasının hemen ardından, 22 Aralık’ta Çin Ulusal Halk Meclisi Daimi Komitesi, Çin ile Türkiye arasında 13 Mayıs 2017’de imzalanan “Suçluların İadesi Anlaşması”nı onayladı.

26 Aralık’ta Çin, Ulusal Halk Meclisi’nin anlaşmayı onayladığı duyurdu.

Bu gelişme üzerine ABD, Çin ile Türkiye arasındaki olumlu ilişkileri baltalamak için uluslararası kampanya başlattı.

TÜRKİYE’Yİ ÇİN İLE KARŞI KARŞIYA GETİRME DÜMENİ

Türkiye’nin Asya’ya yönelmesinden özellikle Çin ile yakın ilişki kurmaya başlamasından dehşete düşen ABD, dünya dengelerini değiştirecek bu ittifakı önlemek için “Uygur kartı”nı oynuyor.

Türkiye-Çin ittifakına tuzak, “Uygurlar, Çin’e karşı Türkiye’yi Müslüman Dünyanın Lideri olarak görüyor” uydurmasına göre örülüyor.

ABD’nin psikolojik savaş aygıtı, “Uygurlar Çin’in mezalimine karşı bir tek Türkiye’den medet umuyor, Türkiye’yi kendilerini kurtaracak güç olarak görüyor” temasıyla uluslararası bir kampanya yürütüyor.

Türkiye karşıtı her türlü menhus olayda olduğu gibi yine en önemli aletleri FETÖ.

25 Aralık 2020’de Ahval News’te, Rusya ve Türkiye konusunda uzman olduğu belirtilen “araştırmacı gazeteci” Nicholas Morgan’ın “Uygur Hareketi Başkanı Ruşen Abbas” ile röportajı yayınlandı. Morgan’ın ısrarla “Uygurlar, Çin’e karşı Türkiye’yi Müslüman Dünyanın Lideri olarak görüyor” dedirtmeye çalışması dikkat çekiyor. (4)

Aynı temayı İngiltere’de ABD’nin görüşlerini dile getirmesiyle ünlü Guardian gazetesin 29 Aralık 2020 tarihli “Çin iade anlaşmasını onaylarken Türkiye'ye Uygurları koruma baskısı” başlığında da görüyoruz. (5)

Washington’da kurulan, Türkiye’yi Çin ile karşı karşıya getirme tezgahında etkin rol verilen Ruşen Abbas, Ankara’ya gönderildi. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, İyi Parti Başkanı Meral Akşener, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile görüştü. Başını İyi Parti’nin çektiği, “suçluların iadesi anlaşması”nı önlemeyi hedefleyen bir “aktivizm” başlatıldı.

RUŞEN ABBAS KİMDİR?

Ruşen Abbas, ABD’nin merkezi bütçesinden pay alan, “örtülü CIA” diye bilinen National Endowment For Democracy’nin (NED) fonladığı Dünya Uygur Kongresi’ne (DUK) bağlı “Campaign for Uyghurs”un (CFU -Uygur Hareketi) sözde Başkanıdır. Abbas, hem Rabia Kadir’in Başkanlığı döneminde hem de şimdiki Başkan Dolkun İsa’nın yönetimindeki DUK’un etkin isimlerinden biridir. Abbas, Türkiye’ye geldiğinde faaliyetlerini, DUK Başkan Yardımcısı Erkin Ekrem’le birlikte yürütüyor.

NED’in internet sitesinde Abbas şöyle tanıtılıyor: “CFU'nun kurucusu Ruşen Abbas karar mercilerini sık sık Uygur bölgesinde insan hakları konusunda bilgilendirmektedir. Aynı zamanda ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nde ve ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi'nde ifade vermişti. Senatör Marco Rubio, Abbas'ı Şubat 2020'de ilk Uygurlu konuk olarak yılda bir kez yapılan ulusa sesleniş konuşmasına getirmiştir.

ABBAS’IN ABD İSTİHBARATINA HİZMETLERİ

Abbas, 90’lı yılların başında sözde Uygur hakları için dernekler kurarken, Washington Post ve New York Times gibi gazetelerde yazılar yazmaya başladı. Ama daha önemlisi, Abbas’ın “aktivizm” dışındaki “danışmanlık” mesleği. Abbas’ın o yıllarda danışmanlık yaptığı şirketin ismi ISI. Bu şirket, Ortadoğu ve Afrika üzerine yoğunlaşırken, hizmet verdiği kurumlar arasında ABD istihbarat birimleri ve Dışişleri Bakanlığı yer alıyor. Şirketin, Ruşen Abbas’ı tanıtımında şu bilgiler yer alıyor: “Abbas’ın ABD İç Güvenlik Bakanlığı da dâhil olmak üzere hükümet ajansları, Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İstihbarat örgütleri kapsamlı çalışma deneyimi var.”

Abbas’ın Amerikan istihbaratı ile “kapsamlı çalışma” deneyimine bakınca karşımıza işkenceler ile dünyayı sarsan Guantanamo Üssü’ndeki çalışması çıkıyor. Abbas’ın hizmet verdiği L3 kurumu faaliyet alanı olarak istihbarat, gözetim, keşif ve haberleşme. Abbas ayrıca, eski ABD Başkanı George Bush için de çalıştığını saklamıyor. (6)

FETÖ İŞBAŞINDA

Ahval News, CIA’ye hizmetlerini övünç olarak gören Ruşen Abbas’ın sözcülüğünü yapıyor.

Birleşik Arap Emirliği tarafından Kıbrıs’ta kurulan, FETÖ firarilerinin ve kriptolarının Türkiye’ye düşmanlıklarını sergiledikleri “Ahval news” sitesi önde gidiyor. Türkçe, İngilizce ve Arapça yayın yapan “Ahval News”, FETÖ’nün psikolojik operasyonlarının önemli düğümlerinden biri. Önce Ahval News’de yayınlanan yazılar, çeşitli dillere çevrilip FETÖ’nün onlarca internet medyasında yayınlanıyor. Ahval news, FETÖ’nün meşruiyet kaynağı oluyor.

Ahval News’in yazarlarına yakından bakınca, eski Dışişleri Bakanlarımızdan İhsan Sabri Çağlayangil’in ünlü “CIA altımızı oymuş” cümlesinin ne kadar isabetli olduğunu görüyoruz.

ABD’nin ve Batı Avrupa’nın önemli üniversitelerinde eğitim verdirilmiş, şimdi CHP’yi destekleyen, liberal yazarların önemli bir kısmı daha önce FETÖ’nün İngilizce yayın yapan Today’s Zaman gazetesinde yuvalanmış. Ahval’ın yazarlarından Emre Deliveli Yale ve Harvard Üniversitesi’ndeki eğitimlerini örtü yaparak, FETÖ’nün siyasal hedeflerine uygun olarak Çin karşıtlığını iş edinmiş.

20 YILLIK ANLAŞMA

Peki, Suçluların İadesi Anlaması, Türkiye’deki Uygurları tehlike altına mı atıyor? Bu anlaşmaya yakından bakalım:

Kamuoyuna sanki yeni bir olaymış gibi gündeme taşınan Suçluların İadesi Anlaşması, 20 yıllık geçmişi olan, terörden zarar gören ülkelerin imzalaması kaçınılmaz demokratik bir hukuk belgesi.

“Türkiye ile Çin Cumhuriyetleri Arasında Suçluların İadesi Anlaşması”; iki ülke arasında egemenlik ve eşitlik ilkeleri ile karşılıklı çıkarlara saygı temelinde suçluların iadesi kapsamındaki mevcut işbirliğinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi amacıyla 13 Mayıs 2017 tarihinde onaylanması uygun bulunarak karşılıklı imzalandı.

Bu anlaşma, 2000 yılında İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın imzaladığı, 28 Eylül 1992 tarihli, 42 maddeden oluşan “Türkiye ve Çin Arasındaki Hukuki, Ticari ve Cezai Konularda Adli Yardımlaşma Anlaşması”nın günün koşullarına uyarlanmasından başka bir şey değil.

Yenilenen anlaşma, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından uygun bulunarak, 12 Nisan 2019 tarihinde, “onaylanması uygun bulunmak üzere”, 456088 numarayla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na gönderildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uygun gördüğü anlaşma metni, “onaylanmasının uygun bulunduğuna dair” Cumhurbaşkanlığı kanun teklifi ve gerekçesi ile 26 Nisan 2019 tarihinde Meclisi Başkan Prof. Mustafa Şentop tarafından imzalanmış ve 8 Mayıs 2019 tarihinde de 2/1798 esas numaralı evrak ile Dışişleri ve Adalet Komisyonlarına sevk edilmiştir. Anlaşmayı, Çin Halk Meclisi’nin kabul etmesinin ardından 2021 yılı Şubat ayı içinde TBMM’de onaylanması öngörülüyor.

SUÇLULAR İADE EDİLMESİN Mİ?

Anlaşmaya göre; iade talebinin siyasi bir suçla bağlantısı kuruluyorsa, iadesi istenen kişi halihazırda yaşadığı ülkenin vatandaşı ise ya da iltica haklarından faydalanıyorsa, iade talep edilen ülke bu talebi reddetme hakkına sahiptir.

Avrasya Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı İsmail Cengiz, 29 Aralık günü yaptığı basın açıklamasında, Uygurlar adına yürütülen kampanyayı şöyle niteliyor:

“Ancak Türkiye’yi Çin karşıtı planlanacak her türlü illegal eylemlerin merkezine dönüştürmek isteyen küresel güçlerden beslenen provokatörler, mandacılar, Soroscular bir merkezden aldıkları talimatla, sanki ikinci bir “Boraltan Faciası” yaşama ihtimali varmış gibi Türkiye’yi köşeye sıkıştırma girişimlerinde bulundukları görülmektedir. Türkiye’nin ekmeğini yiyenler, Türkiye’nin suyunu içenler, canlarını kurtarmak için Türkiye’nin şefkatli kollarına sığınanlar, daha sonraları Türkiye’yi basamak olarak kullanıp kaçtıkları Amerika, Kanada, Avrupa ülkelerinde maalesef Türk-İslam ve Türkiye düşmanı kesilmişlerdir.”

Suç işlememiş birinin, bu anlaşmadan iki ülke arasındaki ilişkinin hukukla belirlenmesi karşısında perişan olması mantıklı değil.

GÜLEN İADE EDİLMESİN DİYE!

Özellikle terör suçlularının iadesi ülkelerin toprak bütünlüğü ve halkın güvenliği için zorunlu bir uygulama. Dünya çapında, bu demokratik kalkanı yok etmeye çalışanın ABD olması da çok dikkat çekici.

Türkiye, çok haklı olarak Fethullah Gülen’in ABD’den iadesini istiyor. ABD, Türkiye ile imzaladığı suçluların iadesi anlaşmasını aleni olarak çiğneyerek, Türkiye’nin bu isteğini yerine getirmiyor. Oysa, makul olan Gülen’in Türkiye’ye iade edilmesi ve Türkiye’de yargılanıp, cezasını çekmesidir.

Türkiye’nin Çin’le Suçluların İadesi Anlaşmasını imzalanmasına karşı canhıraş faaliyet yürütenlerin, FETÖ’nün iadesine karşı olmaları da tertibi ele veriyor.

ÇİN-TÜRKİYE İTTİFAKI UYGURLARIN YARARINA

Çin’in Sinciang Uygur Özerk Bölgesi’nde, 1990’larda başlatılıp özellikle 2011’den itibaren Suriye’deki emperyalist saldırı ile yoğunlaşan terör eylemleri, 2017 yılında alınan sıkı önlemlerle bitirildi. Dört yıldır Uygur bölgesinde terör eylemi düzenlenemiyor. 2019 Eylül ayında, Urumçi, Shihezi ve Kaşgar şehirlerini gezerek, bizzat yerinde gözledim. Aydınlık gazetesinde 3-7 Kasım 2019 tarihlerinde bir dizi olarak yayınladık. (7)

Çin’de teröre ve köktendinciliğe karşı aydınlatma merkezi olarak işlev gören eğitim merkezleri üzerinden “irşad faaliyeti” bitirilmiş, Uygurlar, terörle mücadelenin getirdiği olağanüstü dönemden çıkmış, işinde gücündeler. Çarşılar şen, halk huzur içinde ve yobaz terörden özgürleşmiş. Sinciang Uygur Özerk Bölgesi, kalkınmada rekorlar kırıyor.

Türkiye’de, ABD hesabına yürütülen yaygaranın Uygurlara büyük zararı oluyor. Çin’in daha sıkı önlemler almasına ve şüphe duymasına neden oluyor.

Türkiye ile Çin arasındaki ilişki gelişir ve bir ortak anlayış iklimi oluşursa, bundan en çok yararlanan Uygurlar olacak.

Güzel bir atasözümüzle noktalayalım: “Şaşkın ördek kıçın kıçın dalarmış.” CIA’nın bu yeni kalkışması, Türkiye’nin Çin ile birbirini karşılıklı olarak daha iyi anlamasına hizmet edecek. İki ülkenin işbirliğini güçlendirecek.

Tarihin sarkacına uyarak “yeniden Asya” diyen Türkiye’yi, yolundan hiçbir tertip alıkoyamaz. Türkiye ile Çin, önümüzdeki yüzyıla damgasını vuracak, ittifakı gerçekleştirecek.

1. https://prabook.com/web/huang.chen/1837958

2. https://2001-2009.state.gov/documents/organization/72591.pdf

3. http://www.mfa.gov.tr/turkiye-cin-halk-cumhuriyeti-siyasi-iliskileri.tr.mfa

4. https://youtu.be/0nST1IRzQcA

5. https://www.theguardian.com/world/2020 /dec/29/pressure-on-turkey-to-protect-uighurs-as-china-ratifies-extradition-treaty

6. https://aydinlik.com.tr/cia-provokatoru-rusen-abbas-a-yanit-vatan-partisi-amerikan-dolarlariyla-yaptiginiz-uygur-kiskirticiligini-anlatmaya-devam-edecek-223268

7. https://www.aydinlik.com.tr/uygurlar-kendini-buluyor-dunya-kasim-2019-1#1; https://www.aydinlik.com.tr/kulturel-saygi-temelinde-birlik-gelisiyor-ozgurluk-meydani-kasim-2019; https://www.aydinlik.com.tr/hepiniz-yalancisiniz-eski-kasgar-butun-guzelligiyle-ayakta-dunya-kasim-2019;