Şükrü Saracoğlu, Fenerbahçe, ırkçılık ve Varlık Vergisi (8)

Şükrü Saracoğlu, 9 Temmuz 1942 tarihinde başbakan oldu. İkinci Dünya Savaşı'nın en sıcak günleridir. Alman orduları kapıya dayanmıştır. İçerde, Alman ordularının SSCB topraklarında ilerlemesiyle orantılı olarak ırkçı Turancılık akımı yükselişe geçmiştir. Turancılar ve Alman yandaşları Türkiye'nin Almanya'nın yanında savaşa girmesini istemektedir. Öte tarafta İngiltere, Türkiye'nin Müttefikler yanında savaşa girmesi için baskı yapmaktadır.

"Saracoğlu, etrafı savaşla çevrilmiş Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları dile getirdikten ve her alanda alınacak önlemleri belirttikten sonra, "biraz da daima artan, daima kuvvetlenen hiç bir vakit değişmeyecek olan imanlarımızdan ve varlıklarımızdan söz edeceğim" diyerek, şunları söyledi:"

***

-"Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. (Bravo sesleri ve alkışlar). Bizim için Türkçülük kan meselesi olduğu kadar ve en azından, o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir. (Bravo sesleri ve alkışlar). Biz azalan ve azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz ve her vakit bu yönde çalışacağız." (Bravo sesleri ve alkışlar).

-"Dünkü Türk gençleri bağımsız ve özgür bir vatana sahip olmak... memleketi müspet ilimlerle idare etmek ve vatanın hayat ve servet kaynaklarını memleketin elinde görmek istiyorlardı. Bugün bütün bu idealler birer birer gerçekleşti. Vaktiyle İzmir'in atlarla çekilen tenekeden tramvayları bile yabancı bir şirketin imtiyaz konusu sayılmıştı. Bu vatanın dört bucağında muntazaman işleyen trenler, yer yer kurulan fabrikalar sadece Türk bilgisi tarafından yaratılmıştır." (Alkışlar) "Türk köylüsünün biraz daha yükseldiğini görmek istiyoruz."

-"Köy Enstitüleri köylerimizi ve köylülerimizi daha şimdiden yükseltmeye başlamıştır."

-" Köylüyü topraksız, toprağı da köylüsüz bırakmayacağız, (Alkışlar) ve yavaş yavaş toprağı, sanatı ve tekniği sadece bilginin emrine geçireceğiz." (Bravo sesleri).

-"Ekonomik ve siyasi alanlarda devletçilik, fertçilik ve kooperatifçiliğe bırakılan sahalar o kadar geniştir ki bunlar arasında bir menfaat çarpışması asla olmayacak ve ileride de olmaması için daima dikkatli ve hesaplı yürüyeceğiz".

-Bizde imtiyazlar ve sınıflar asla mevcut olmadı. Demokratlık Türk tarihinin derinliklerinden yuvarlanıp gelen büyük bir gerçektir. Biz halkçı idik. Halkçıyız ve daima halkçı kalacağız" (Bravo sesleri).

-"Biz ne sarayın ne sermayenin ne de sınıfların saltanatını istiyoruz. İstediğimiz sadece Türk milletinin egemenliğidir."

-"Hep birlikte bir tek yoldan ve bir tek hedefe doğru yürüyerek Türk köyünü ve Türk köylüsünü muhakkak yükselteceğiz. Böyle bir ideal için güvendiğimiz en büyük varlık inan, bilgi ve fedakârlıktır. Daha büyük bir varlık da, bu işler konuşulurken, bu işler yazılırken, bu işler yapılırken Atatürk'ün daima aramızda yasamakta olmasıdır (Sürekli ve şiddetli alkışlar)".

-"Türkün bugünkü kudret ve hakimiyetini yaratan Büyük Millet Meclisimizden ve o Meclisi oluşturan siz milletvekillerinden güven ve yardım isteyerek sözlerime son veriyorm." (Bravo sesleri ve alkışlar). (Kaynak: Alev Coşkun, Ödemiş'ten Zirveye Tırmananlar, S.250-252 )

***

Günümüzde, Sükrü Saracoğlu'nun ırkçı olduğuna inanmışlar için, yukarıdaki hükümet programında ırkçılıkla ilgili tek satır, tek görüş var mı? Yok! TBMM'de oturuma katılanların tamamı, konuşmayı "Bravo sesleri ve alkışlarla" desteklemiş.

Ama biz bununla yetinmeyip aşağıdaki cümleye kuşkuyla yaklaşalım. Adam "Türküz", "Türkçüyüz" diyor. Günümüzün naylon demokratları için, bu iki sözcük Saracoğlu'nun ırkçı bir pislik olduğunu kanıtlamaktadır (!).

1942 yılında, savaşın göbeğinde, "İngiliziz, İngilizciyiz", "Fransızız, Fransızcıyız", "Almanız, Almancıyız!" demeyen var mıdır? Demeyenin gözünü patlatırlar. Norveç'te de patlatırlar, Finlandiya'da da patlatırlar.

Başbakan Şükrü Saracoğlu, hükümetinin programını okurken, herkes İngilizken, Fransızken, Almanken, Amerikalıyken, Japonken, "Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük kan meselesi olduğu kadar ve en azından, o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir... Biz azalan ve azaltan Türkçü değil, çoğalan ve çoğaltan Türkçüyüz ve her vakit bu yönde çalışacağız" demeyecek miydi?

Demeseydi, bütün Turancılar sokaklara dökülürdü.

Bu cümleden gocunacak bir tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olabilir mi?

1942 yılında "kan", terminolojide, ırkın değil biyolojik soyun karşılığı idi.

Ama cümlenin geri kalan tarafı, Saracoğlu'nun cümleninin anlamsal ağırlık merkezi olmaktadır: Türklük ve Türkçülük "bir vicdan ve kültür meselesidir!". Bu anlayış reddedici değil, kucaklayıcıdır.

***

Şükrü Saracoğlu, hükümet programı konuşmasında, epeyce haramzadeyi, yobazı, mütegalibeyi, toprak ağasını, ayan artıklarını ürkütmüştü. Ama bu cümle ile değil, şu cümlelerle:

-Köy Enstitüleri köylerimizi ve köylülerimizi daha şimdiden yükseltmeye başlamıştır."

-Köylüyü topraksız, toprağı da köylüsüz bırakmayacağız, (Alkışlar) ve yavaş yavaş toprağı, sanatı ve tekniği sadece bilginin emrine geçireceğiz." (Bravo sesleri).

-Biz halkçı idik. Halkçıyız ve daima halkçı kalacağız" (Bravo sesleri).

-"Biz ne sarayın ne sermayenin ne de sınıfların saltanatını istiyoruz. İstediğimiz sadece Türk milletinin egemenliğidir."

-"Hep birlikte bir tek yoldan ve bir tek hedefe doğru yürüyerek Türk köyünü ve Türk köylüsünü muhakkak yükselteceğiz. Böyle bir ideal için güvendiğimiz en büyük varlık inan, bilgi ve fedakârlıktır. Daha büyük bir varlık da, bu işler konuşulurken, bu işler yazılırken, bu işler yapılırken Atatürk'ün daima aramızda yaşamakta olmasıdır (Sürekli ve şiddetli alkışlar)".

***

Cumhuriyetin "Üreten köylü milletin efendisidir!" felsefesi doğrultusunda yapılan bir konuşma: Köy Entitüsü'nü yüceltiyor, Toprak Reformu'nu haber veriyor. Demokrat Parti'nin kurulmasına yol açan toprak reformunu. Öyleyse atış serbest!.. (Devam edecek).