Şüpheli tesadüfler

İlk defa yeni bir arabam olmuştu. Birkaç yıl kullanmıştım. Bir gün sabahın erken saatlerinde kapımız çalınmış, kapıyı açtığımda iki polis memuru ile karşılaşmıştım. O anda ilk aklıma çocuklarım gelmişti. Onlara bir şey mi oldu diye düşünmüştüm bir an. Çocuklarım ise evde yataklarında mışıl mışıl uyuyorlardı.

Polislerden birisi kimliğimi daha sonra da arabamın plakasını sormuştu. Arabanın plakasını onların yardımıyla söyleyebilmiştim. Plaka numarasıyla işim olmadığı için hala araba plaka numarasını bilmem. Arabanın yakıldığı ve kendileriyle yakılan arabama gelmemi istemişlerdi. İşte o an çocuklara bir şey olmadığını hissedince rahat bir nefes almıştım.

Arabanın yanına indikten sonra arabanın atılacak durumda olduğunu görmüştüm. Polisler olayı anlattıktan sonra en kısa sürede arabayı sokaktan kaldırmamı istemişlerdi. Belli bir müddet sonra araba bir arkadaşın araba tamirhanesine çekmiş, daha sonra da hurdaya atılmıştı.

ON CİVARINDA ARABA YAKILMIŞTI

Yıl 2015’di. O yıl Viyana’nın büyük semtlerinden birisi olan ve Türklerin yoğun şekilde ikamet ettikleri Favoriten mahallesinde araba kundaklama olayları olmuştu. On kadar araba beş altı aylık zaman dilimi içinde birbiri ardı sıra yakılmışlardı. Bu araba yakma olayları birbirlerine beş yüz ile bin metre mesafede olmuştu. Bizim ikamet ettiğimiz binanın çevresindeydi.

Aradan birkaç ay geçtikten sonra mahkemeden çağrı gelmişti. Mahkeme günü gelmiş çatmıştı. Ben de gittim. Arabamı yakan kişinin kim olduğunu, bana olan düşmanlığının ne olduğunu merak etmiştim. Hem kimdi bu kişi? Duruşma salonuna girdik. Arabası zarar gören insanlar, avukat, mahkeme heyeti, gazeteciler ve kundakçının ailesi ve kundakçı yerlerini almışlardı. Olayı takip eden polisler, yakma olayının nasıl olduğunu tespit eden bilirkişiler de oradaydı.

KUNDAKÇI YAKALANDI

Kundakçı sarı saçlı, mavi gözlü kırk yaşlarında bir kadındı. Polis uzun süre takip etmiş, sonra da onun kundakçı olduğuna kanaat getirdikten sonra gözaltına almış. Polisin takibe aldığı günden gözaltına aldığı güne kadar araba yakmaya devam etmiş olması da çok ilginçti. Polis de bunu onaylamıştı. Sabahın erken saatlerinde ve akşama doğru pencere önünde durup, sokağı gözlemlermiş. Hem polis hem de kundakçı kadın duruşmada bunu dile getirmişlerdi. Bilirkişi de yakma olayında sadece gazetenin kullanıldığını anlatmıştı. Motor kapağının ön camla arasındaki boşluğa yanan gazeteyi bırakması arabanın birkaç saniye içinde ateş almasına kâfi geliyormuş.

Neden araba yaktığı sorulan kadın o zamanlar resmi dairelerden aldığı her olumsuz yazıdan sonra çıkıp bir araba yaktığını itiraf etmişti. Mağduriyet ve sosyal yardım alan kadın ayrıca Viyana Belediyesine bağlı bir sosyal konutta ikamet etmekte olduğunu söylemişti. Mağduriyet yardımı aldığına göre ortaya çıkan zararları ondan tanzim etmek olası değildir. Daha önceden tanıdığım konuşmakta zorluk çeken Zeki E. de oradaydı. “Ağabey, zararımızı bu kadın karşılayacak mı?” sorusuna verdiğim cevap onu hayal kırıklığına uğratmış boynunu bükmüştü. Parası pulu olmayan, ayrıca sağlık sorunu da olduğunu dile getiren kadın ‘bizden para istemesin de’ demiştim.

ARABASI YAKILANLARIN ÇOĞU TÜRK

Duruşma içinde dikkatimi çeken bir şeyi sormak istemiştim. Arabası yakılan insanların çoğu Türk, birkaçı da diğer çeşitli milletlerdendi. Yakılan on kadar yakılan araçların sahiplerinden hiçbiri Avusturyalı değildi. Sorum şuydu: “Yakılan araba sahiplerinin hepsi yabancı kökenlilerdir, yabancı kökenlilere ait arabaları özellikle mi seçtiniz?” O süreye kadar güle oynaya sorulara cevap veren kadın soruyla birlikte bir telaşa kapıldı. Elleri titremiş ve sesi çatallaşmıştı, “Hayır, hayır arabaların kime ait olduğunu bilmiyorum, bu durum sadece tesadüftür” demişti. Bunun hâkime hanımın kurcalamamasına da sevinmiş, rahatlamıştı. Böylece alacağı ceza biraz daha azalmıştı. Hâkime hanım 3,5 yıl gibi bir hapis cezası vermişti. Biz de arabamızın tesadüfen seçildiğine inanmıştık.
Ekim ayının son günlerinde Avusturya bir ölüm olayına şahit oldu.

TÜRK KIŞLASI'NDA TÜRK KÖKENLİ ASKER HAYATINI KAYBETTİ

Avusturya’nın Kärnten eyaletinin bir kasabasında bulunan Türk Garnizonunda iki asker arasında silah patlamış, bir asker hayatını kaybetmişti. Basına yansıyan haberlere göre Lukas P.’ye ait kılıfında durması gereken tabanca ateş alıyor ve aynı ortamda bulunan asker arkadaşı 21 yaşındaki Mustafa P.’nin tam da göğsünü buluyor. Bütün çabalara karşın Mustafa P. kurtarılamıyor ve hayatını kaybediyor. Lukas P. olayın bir kaza olduğunu belirtiyor, ancak kazanın nasıl olduğuna dair açıklaması olmuyor.

Olayın olduğu ortamda kamera ve üçüncü bir kişi de bulunmuyor. Olayın ne görgü tanığı ne de görsel kayıtları bulunuyor. Savcılık Lukas P.’nin kasten öldürme eyleminden dolayı gözaltına alınmasını istiyor. Gözaltında bulunan Lukas P. olayın bir kazadan ibaret olduğunu dile getiriyor, ancak kazanın nasıl olduğuna dair herhangi bir açıklamada bulunamıyor.

Türk kökenli Avusturya vatandaşı merhum asker Mustafa P. Türkiye Cumhuriyeti temsilcilerinin ve yoğun katılımlı bir cenaze töreniyle, Kärnten eyaletine bağlı Spittal an der Drau kasabasında gözyaşları arasında toprağa verildi. Türk Garnizonu (Türk Kaserne) meydana gelen ölüm olayına benzer bir ölüm olayı daha yaşanmıştı. Yine iki asker arkadaşından birisi olan Türk kökenli genç silahın ateş alması sonrasında hayatını kaybetmişti. İlk olay açıklığa kavuşmadan unutulup gitmişti.

Türk Garnizonunda meydana gelen olay basın ve savcılık tarafından kasten öldürme şüphesi olarak görüldü. Zaten kasten adam öldürme şüphesi olarak görülmemiş olsaydı inandırıcı da olmazdı. Yıllar önce arabaları ateşe veren hanımın tesadüf demesi tarafımızca inandırıcı olmadıysa, bu da inandırıcı olmayacaktı. Gençlerimize gelecek her türlü kötülüklerden korumalıyız. Türk Garnizonunda meydana gelen olay Türk düşmanlığına açılan dava sonucunda ciddi bir tokat atılır da tekrar yaşanmaz.