Suriye için bir strateji
Suriye’de yeni bir dönem başlıyor. Krizin başlangıcından bu yana ilk kez Avrasyalı bütün aktörler Suriye’deki asıl tehdit konusunda uzlaştı. Çok yıpratıcı olmasına, ağır insani, ekonomi ve çevresel kayıplara neden olmasına rağmen terör örgütleri Suriye’de kalıcı olamazdı. Bu örgütlerin hepsi bir devlete dayanmasına rağmen günün birinde ya yok edilecek ya da çekip gidecekti. Çünkü bu örgütlerin Suriye’de dayandığı bir halk tabanı yoktu. Korku salarak yaşıyorlardı.
SURİYE’DE ASIL TEHDİT
Dikkatli gözlemciler IŞİD’in şaha kalktığı dönemlerde bile asıl tehdide dikkat çekti. Suriye’deki gerçek tehdit PKK’dan kaynaklanıyordu. Çünkü PKK öncelikle Suriye topraklarındaki bir gerçeklikti. Aynı zamanda Irak ve Türkiye ile etkileşim içindeydi. Ama yine de PKK tek başına Suriye için kolay bir hedef olurdu. Büyük tahribata yol açar ama asla geniş bir alanı denetimi altında tutamazdı.
Tehdidin kaynağı PKK’yı öne süren ABD emperyalizminin perde arkasındaki fiil ve eylemleriydi. PKK sadece bir görüntüydü. Karşı çıkılması gereken asıl güç ABD, İsrail ve arkasındaki ülkelerdi. ABD, Koalisyon Hava Gücü ve Fransa başta olmak üzere ikna ettiği Batı ülkelerini PKK için sahaya sürdü. PKK’nın alan genişletmesi için bütün imkânlarını seferber etti. PKK’nın devletleşmesi için Suriye’deki diplomatların iki katına çıkarıldığı bizatihi Savunma Bakanı James Mattis tarafından açıklandı.
ABD, İsrail ve diğer Batı devletleri dürüst ve sorumlu davransaydı, Suriye krizi sadece terör örgütleriyle zaten bu kadar büyük bir tahribata neden olamazdı! Bu nedenle atılan her adımda ABD tehdidi bütün boyutlarıyla değerlendirilmeliydi. Zaman zaman sapmalar oldu. Kafaların karıştığı durumlar vardı. Ama su akıp yolunu buldu. Olaylar zinciri gerçeği bütün çıplaklığıyla açığa çıkardı. Suriye’nin neredeyse yüzde 30’unu kontrol eden asıl kuvvet ABD’dir. ABD, aynı zamanda Irak’ta da benzer ayrılıkçı akımları desteklemektedir. Bu nedenle tehdit doğru olarak ortaya konulmalıdır.
NE YAPMALI?
Öncelikle yapılması gereken, Fırat’ın doğusunda atılacak adımlar için mümkün olan en geniş diplomatik cepheyi kurmaktır. Bunun için sabırla ikili ve çoklu girişimlerde bulunmak gerekir. Mevcut sanal ve psikolojik sorunların aşılması bütün ülkelerin yararınadır. Dünya kamuoyu Fırat’ın doğusunda istikrarı bozucu ciddi bir sorun olduğu konusunda ikna edilmelidir. Fırat’ın doğusunu çevreleyen üç ülke olan Türkiye, Irak ve Suriye’nin bu konuda bir anlayış birliğine varmaması için hiçbir neden yoktur. Çünkü olaylar kendi haline bırakılırsa, en fazla zararı görecek olan bu üç ülkedir. Bölgedeki iki önemli aktör olan Rusya ve İran açıkça ABD’ye karşı çıkmıştır.
Türkiye’nin şu anda Fırat’ın doğusu için tek taraflı beyanatlarda bulunması için zaman erkendir. ABD’yi caydırmak istiyorsak, önce bölge ülkeleri ve dünyanın “Fırat’ın doğusunun Suriye’ye ait olduğunu” vurgulaması gerekir. 5 ülkenin (Türkiye, Rusya, Suriye, İran, Irak) ortak bir toplantı sonrasında bu yönde bir sonuç bildirisi yayımlaması muazzam bir etki yaratır. Bütün dünyada yankıları olur. Sonraki adım, 5 ülkenin Fırat’ın doğusu için ortak bir strateji geliştirmesidir. Tek tek atılacak taktik adımlar, yüksek bir strateji içinde değilse, ABD tarafından püskürtülebilir. Bu tür adımlar “meşruiyet” kalıpları içine girmiyorsa, ABD’nin ekmeğine yağ sürer.
EN AZ MALİYETLE ÇÖZÜM
Stratejinin başarısı için “uluslararası meşruiyet” vazgeçilmez koşuldur. Meşruiyet için kilit ülke BM’nin egemen devleti olan Suriye’dir. Bu nedenle 5 ülke her hal ve şartta Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygı göstermelidir. 4 ülke de Suriye ile olan ilişkilerini dünya kamuoyunu ikna edecek tarzda normalleştirmelidir. Ayrıca 5 ülke sözde değil özde bir dayanışma içine girdiğinde yaratacakları etki katlanarak büyüyecektir. Stratejinin içinde mutlaka lojistik bir plan olmalıdır. Suriye’deki PKK bölgesi, ABD ile hiçbir tartışma içine girmeden Türkiye, Irak ve Suriye tarafından tecrit edilmeli ve sadece hava ulaştırmasına mahkûm edilmelidir. Böyle bir durum PKK’nın yeniden durum değerlendirmesi yapmasına neden olacaktır. Bundan sonra Suriye, Irak ve Türkiye, PKK bölge sınırlarındaki askeri yeteneklerini en üst düzeye çıkarmalıdır. Gerekirse sınırlar boyunca atışlı tatbikatlar da icra edilebilir. Bütün bu faaliyetler, Suriye’nin vereceği izinle Rusya, İran ve hatta Lübnan tarafından desteklenmelidir. Bölge bu adımları atabildiği takdirde sorun en az maliyetle çözülür. Ayrıca böyle bir dayanışma bölgeyi gelecek dönemler için de daha dirençli bir konuma getirir. Başka çözüm yok mu? Elbette var ama maliyeti ağır olur!