Suriye’de ortak strateji!
Suriye’de 18 Mayıs 2017 günü saat 16 dolaylarında ilginç ve dikkat çekici olay yaşandı. Ülkenin güneyindeki El Tanf şehrine doğru yol alan bir Suriye askeri konvoyu ABD öncülüğündeki koalisyon kuvvetlerinin hedefi oldu. ABD, İran ve Hizbullah’a ait askeri grupları gerekçe göstererek harekâtı savundu. Böylece Suriye’deki kriz uluslararası meşruiyet alanının bütünüyle dışına taşınmış oldu.
KORSANLIĞIN ARKA PLANI
Hatırlanacağı üzere 17 Ağustos 2016 tarihinde Suriye Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar PYD mevzilerini vurdu. Denetim dışına çıkan PYD bölge halkına zulüm yapmaya başlamıştı. ABD, Suriye’ye sert bir mesaj gönderdi. Benzer bir eylemde “Suriye uçaklarının düşürüleceğini” Rusya’ya bildirdi. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan meşru bir devletin, kendi sınırları içinde düzen ve otorite sağlamak için yaptığı çabalar, bizatihi BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi üyesi bir ülke tarafından tehdit edilmiş oldu. ABD hızını alamayarak, 7 Nisan 2017 tarihinde hiçbir delil göstermeden kimyasal saldırı gerekçesi ile Suriye’ye Tomahawk füzeleri ile saldırdı. İsrail’in, uluslararası toplumun bütün değerlerini hiçe sayan Suriye’ye yönelik hava taarruzları da dikkate alındığında, Suriye toprakları ve hava sahası adeta uluslararası hukukun geçerli olmadığı özel bir bölgeye dönüştü. Eşkıyanın dünyaya hükümdar olduğu bu süreç bir an önce durdurulmalıdır!
ABD EL TANF’DA NİÇİN SURİYE’Yİ HEDEF ALDI?
Bilindiği üzere ABD, İngiltere, İsrail ve Ürdün, Suriye’nin güneyinde teröristler ve silahlı muhalefeti “Yeni Suriye Ordusu” adı altında teşkilatlandırdı. Bu maksatla hem Ürdün içinde hem de Suriye topraklarında özel eğitim merkezleri kurdu. Geçmiş iki ay içinde bu oluşuma verilen destek büyük bir ivme kazandı. Bu girişimin asıl amacı, Suriye rejim yanlısı güçleri güneyde tespit ederek doğuda, Palmira-Deyrizor istikametinde devam eden harekâtın hızını kesmektir. Diğer hedef ise İsrail’in örtülü faaliyetler yürüttüğü Golan Tepesi bölgesinde Suriye’nin tedbir almasını engellemektir. Emperyalist merkezler kendi siyasi hedeflerine hizmet edecek askeri girişimleri uygulama konusunda hiçbir kural tanımamaktadır. Bu nedenle Halep’in 12 Aralık 2017 tarihinde Suriye rejim güçlerinin eline geçmesinden sonra Suriye’ye bir bütün olarak bakmayan bütün politikalar, önünde sonunda çöker. Hatta Irak ve Suriye’ye birlikte bakmak bir zorunluluk haline gelmiştir.
EŞKİYANIN ÖNÜ AÇILIRSA
ABD öncülüğündeki koalisyon hava gücü ile İsrail Hava Kuvvetleri’nin kural dışı ve hukuksuz girişimleri, tedbir alınamadığı takdirde bölgedeki bütün Avrasya ülkelerini olumsuz olarak etkiler. Artık açık olarak anlaşılmıştır ki PYD bölgeleri yani terör koridoru tek hedef değildir. Emperyalist sistem, ilave olarak Suriye’nin doğusunu rejimden koparıp, Irak’ta gelecekte kurmayı planladığı oluşuma bağlamak istemektedir. Bu çerçevede emperyalist ülkelerin stratejik bir sistem bütünlüğü içinde hedeflerine ulaşmak için elindeki vasıtaları sahaya sürdüğü görülmektedir.
Bu koşullar altında, Türkiye, Rusya, İran ve Suriye’nin sahada sadece kendi özel hedefleri için mücadele etmesi, hiç kuşkusuz ABD, İsrail ve Batı ülkelerine yarar. Bu dört ülke ortak bir strateji saptayamadığı takdirde, kaçınılmaz olarak birbirleri ile karşı karşıya kalacaklardır. Ayrıca, şark kurnazlığı içinde bazı ülkelerin kendi hedeflerini ABD ile uyumlu haline getirme çabaları çıkmaz sokaktır. ABD, bu durumda Avrasya ülkelerini birbirlerine karşı kışkırtmak için mükemmel fırsatlar elde edecektir!
Bir ülke, “ben hedefimi ele geçirdim, artık ABD ile anlaşmanın bir yolunu bulmalıyım!”, diğer ülke, “ben terör kantonlarını dağıtayım, Esat’ı indireyim, gerisi beni ilgilendirmez!”, başka bir ülke, “üç ülkede (Irak, Suriye ve Lübnan) de bulunan bir grubu birleştirecek bir alan yaratayım!” derse ABD kaybettiği bir savaşı yeniden başlatır. Suriye’nin toprak bütünlüğü, ancak 4 ülkenin sözde değil, özde mutabakatı ve belirledikleri ortak strateji ile sağlanabilir. Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti altına almayan her yaklaşım, ABD politikalarına hizmet eder. Suriye bölünürse 4 ülke de çok ağır jeopolitik ve stratejik kayıplara uğrar. Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olurlar.
KORSANLIĞIN ARKA PLANI
Hatırlanacağı üzere 17 Ağustos 2016 tarihinde Suriye Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar PYD mevzilerini vurdu. Denetim dışına çıkan PYD bölge halkına zulüm yapmaya başlamıştı. ABD, Suriye’ye sert bir mesaj gönderdi. Benzer bir eylemde “Suriye uçaklarının düşürüleceğini” Rusya’ya bildirdi. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan meşru bir devletin, kendi sınırları içinde düzen ve otorite sağlamak için yaptığı çabalar, bizatihi BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) daimi üyesi bir ülke tarafından tehdit edilmiş oldu. ABD hızını alamayarak, 7 Nisan 2017 tarihinde hiçbir delil göstermeden kimyasal saldırı gerekçesi ile Suriye’ye Tomahawk füzeleri ile saldırdı. İsrail’in, uluslararası toplumun bütün değerlerini hiçe sayan Suriye’ye yönelik hava taarruzları da dikkate alındığında, Suriye toprakları ve hava sahası adeta uluslararası hukukun geçerli olmadığı özel bir bölgeye dönüştü. Eşkıyanın dünyaya hükümdar olduğu bu süreç bir an önce durdurulmalıdır!
ABD EL TANF’DA NİÇİN SURİYE’Yİ HEDEF ALDI?
Bilindiği üzere ABD, İngiltere, İsrail ve Ürdün, Suriye’nin güneyinde teröristler ve silahlı muhalefeti “Yeni Suriye Ordusu” adı altında teşkilatlandırdı. Bu maksatla hem Ürdün içinde hem de Suriye topraklarında özel eğitim merkezleri kurdu. Geçmiş iki ay içinde bu oluşuma verilen destek büyük bir ivme kazandı. Bu girişimin asıl amacı, Suriye rejim yanlısı güçleri güneyde tespit ederek doğuda, Palmira-Deyrizor istikametinde devam eden harekâtın hızını kesmektir. Diğer hedef ise İsrail’in örtülü faaliyetler yürüttüğü Golan Tepesi bölgesinde Suriye’nin tedbir almasını engellemektir. Emperyalist merkezler kendi siyasi hedeflerine hizmet edecek askeri girişimleri uygulama konusunda hiçbir kural tanımamaktadır. Bu nedenle Halep’in 12 Aralık 2017 tarihinde Suriye rejim güçlerinin eline geçmesinden sonra Suriye’ye bir bütün olarak bakmayan bütün politikalar, önünde sonunda çöker. Hatta Irak ve Suriye’ye birlikte bakmak bir zorunluluk haline gelmiştir.
EŞKİYANIN ÖNÜ AÇILIRSA
ABD öncülüğündeki koalisyon hava gücü ile İsrail Hava Kuvvetleri’nin kural dışı ve hukuksuz girişimleri, tedbir alınamadığı takdirde bölgedeki bütün Avrasya ülkelerini olumsuz olarak etkiler. Artık açık olarak anlaşılmıştır ki PYD bölgeleri yani terör koridoru tek hedef değildir. Emperyalist sistem, ilave olarak Suriye’nin doğusunu rejimden koparıp, Irak’ta gelecekte kurmayı planladığı oluşuma bağlamak istemektedir. Bu çerçevede emperyalist ülkelerin stratejik bir sistem bütünlüğü içinde hedeflerine ulaşmak için elindeki vasıtaları sahaya sürdüğü görülmektedir.
Bu koşullar altında, Türkiye, Rusya, İran ve Suriye’nin sahada sadece kendi özel hedefleri için mücadele etmesi, hiç kuşkusuz ABD, İsrail ve Batı ülkelerine yarar. Bu dört ülke ortak bir strateji saptayamadığı takdirde, kaçınılmaz olarak birbirleri ile karşı karşıya kalacaklardır. Ayrıca, şark kurnazlığı içinde bazı ülkelerin kendi hedeflerini ABD ile uyumlu haline getirme çabaları çıkmaz sokaktır. ABD, bu durumda Avrasya ülkelerini birbirlerine karşı kışkırtmak için mükemmel fırsatlar elde edecektir!
Bir ülke, “ben hedefimi ele geçirdim, artık ABD ile anlaşmanın bir yolunu bulmalıyım!”, diğer ülke, “ben terör kantonlarını dağıtayım, Esat’ı indireyim, gerisi beni ilgilendirmez!”, başka bir ülke, “üç ülkede (Irak, Suriye ve Lübnan) de bulunan bir grubu birleştirecek bir alan yaratayım!” derse ABD kaybettiği bir savaşı yeniden başlatır. Suriye’nin toprak bütünlüğü, ancak 4 ülkenin sözde değil, özde mutabakatı ve belirledikleri ortak strateji ile sağlanabilir. Suriye’nin toprak bütünlüğünü garanti altına almayan her yaklaşım, ABD politikalarına hizmet eder. Suriye bölünürse 4 ülke de çok ağır jeopolitik ve stratejik kayıplara uğrar. Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olurlar.