Suriye’de savaş henüz yeni başlıyor

Avrupa ve Amerika mecrasından (macera kelimesinin kökenidir) sonra geldiğimiz Şam’dan elde ettiğimiz öğretidir: Âlemin ağır sıklet merkezinin merkezi olan Anadolu ve Şam coğrafyası tek bilek ve tek yürek olmadan bölgemizde egemenlik ve bağımsızlığın, toplumsal barışın, siyasi istikrarın ve ekonomik refahın yaşanması mümkün değildir. Bu ulvi amaca hizmet etmeyen tüm söylem ve eylemler batıl ve mundardır. Türkler ısrarla Arapları, Kürtleri, Ermenileri, Süryanileri, Sünniler ise Alevileri ötekileştirmeyen, hasım değil hısım yapacak söylem ve eylemlerde olmalıdır. Arabiler, Kürtler, Lazlar, Ermeniler, Süryaniler ne pahasına olursa olsun Türklere karşı Batının Siyonist ve tekelci kapitalist-emperyalist hegemonyanın araçları olmamalıdır. Bu birliğe katkı vermeyenlerin argümanları ve talepleri zahiren ne derece haklı görünse de bununla şer neticeler hasat edildiği aşikâr olmuştur.

İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM DEĞERLENDİRİLEMEDİ

Yutabilmek için büyük parçayı küçük lokmalara ayırıp çiğnemek ve mideye indirmek daha kolaydır. AB-ABD merkezli tekelci kapitalist ekonomik-finans sistemi ve bu sistemin ideolojik temelini oluşturan Siyonist aklın 100 küsur sene önce gündemine aldığı Sykes-Picot Planı (Kıbrıs, Büyük ve Genişletilmiş Orta Doğu Projesi (Batı Asya-Kuzey Afrika Projesi) başarılı olmuş ama noksan kalmıştı. Batılı sömürge devletlerin marifetiyle Büyük Suriye-Şam coğrafyasının güney vilayeti Filistin, Siyonist Yahudi işgaline maruz kalmış ve İsrail adıyla yeni bir askeri koloni devleti inşa edilmişti. 1947’de Sovyet Sosyalist Moskova’nın dahi onay verdiği BM’nin kabul ettiği “iki devletli” çözüm maalesef iyi değerlendirilmedi. Filistinliler bu karara karşı çıkmış ve siyasi-silahlı mücadeleyi seçmişti. Batı Siyonist akıl ise bu hamleyi lehine kullandı.

“Meşru” müdafaa ve “komşulardan gelen tehdidi bertaraf etme” argümanıyla Filistin’i yuttu, yutamadığı Gazze ve Batı Şeria (West Bank) gibi yerleri açık hapishaneye dönüştürdü. Golan’ı işgal etti. Kudüs’ü Başkent ilan etti. Din temelli Yahudi İsrail’i amaç güdüyor. Böylece bu devlete karşı alacağınız her karar ve tavrı Yahudilere karşı anti-Sami düşmanlığı ve ırkçı-mezhepsel nefreti ile alınmış ad etmekte ve sunmaktadır. Siyonist İsrail bu hamle ile dünyadaki tüm Yahudileri himayesine alarak kısa ve orta merhalede tekelci kontrolü sağlamak yolunda başarılı bir projeye imza atmış olabilir. Ama ve lakin böyle yaparak uzun vadede günahları ve hatalarını tüm Yahudilere yükleme suçunu da işlemiştir.

BÖLGELER DAĞITILDI

Şam coğrafyasının Akdeniz incisi Beyrut, mezhep temelinde parçalandı Fransa tarafından iğdiş edilmiş Katolik Marunîlere verildi. Cebel-i Lübnan (Lübnan Dağı) devleti siyasi sistemi daimi bir felç hali yaşamaya ve krizlere kaynak oluşturacak şekilde etnik ve dini temelde tanzim edildi. Lazkiye bölgesine bir Alevi devleti inşa etme gayretleri oldu. Şam ve Halep merkezli Sünni devletleri kurma gayesi güdüldü. Genelde El-Cezire (Ada) bölgesi olarak bilinen ve Fırat’ın Doğusundan Dicle’nin Suriye’ye giriş yaptığı El-Maliki bölgesine kadar olan coğrafya üzerinde nüfuzlu Şammar, Bakkara, Şayhaytat gibi Arap aşiretlerine, Süryanilere, Anadolu’dan Suriye’ye tehcir edilmiş Ermenilere ve Kürtlere ayrı kantonlar inşa etme planı devreye girdi.

Anadolu ve Irak’ta etnik, dini, mezhep kökende benzer siyasi erklerin imal edilmesi planlandı. Şam-Ürdün-Filistin üçgeninde yer alan Horan bölgesine bir Dürzi devleti vaat edildi. Şüphesiz ki Batının bu projelerinde tüm bu saydığımız topluluklardan, gönüllü veya şahsi menfaatler uğruna bir kesim memur oldu. Ama ve lakin Suriye’nin yıkılması veya etnik, din ve mezhep temelde küçük parçalara ayrılmasına toplumun önder aydınların, itikat önderlerin, tüccar eşrafın ve dönemin askeri-siyasi kadroların ortaya koyduğu dayanışma ve zorlu mücadelesi sonucunda Arabi, Kürt, Türk (Türkmen), Süryani, Ermeni, Dürzi aydınlar Siyonizm ve Emperyalizme karşı tek yürek ve tek bilek oldular.

MISIR VE SURİYE

Bu mücadeleye ve kazanılan kısmi egemenlik ve bağımsızlığa rağmen, Siyonist akıl ile Avrupa ve ABD tekelci hegemonya tamahları bu yolda önemli bir mesafe aldı. Ancak bu proje eksik kaldı. Siyonist İsrail’in varlığı halen tehdit altındaydı. “Barış ve savaşın” anahtarlarını elinde tutan Suriye ve Mısır halledilmeden Tel Aviv rahat olamazdı. Sovyet Rusya’nın tarih sahnesinden çekilmesinin ardından ABD girişimiyle, 1991’de Madrid’de BM kararları ve “toprağa karşılık barış” temelinde bir araya gelen İsrail ve Suriye arasında sağlanan ilkesel barış sözleşmesine rağmen İsrail sözleşmeye bağlı kalmadı. Yine ABD ve AB’nin inisiyatifinde 1991’de Oslo’da tahakkuk eden İsrail-Filistin görüşmeleri, İsrail’in sözleşmeye uymaması sebebiyle sonuçsuz kaldı. Türkiye’nin inisiyatifinde 2008’de İstanbul’da başlayan dolaylı İsrail-Suriye görüşmeleri olumlu bir seyir almışken dönemin İsrail Başbakanı Ehud Olmert ani bir kararla görüşmelerden çekildi ve Gazze’ye topyekun bir saldırı başlattı.

Bir üst akıl İsrail’in kararlara uymasını ve kazan-kazan formülüne uygun taviz vermesini istemiyordu. Uzlaşmak ve barışmak yerine hasım olarak gördükleri ülkelerin devletlerini yıkarak, krizlerle boğarak, abluka ve ambargolarla iflahını keserek, açlıkla terbiye ederek, işgal ve talanlarla yoksullaştırarak, etnik, din ve mezhep çatışmalarıyla katlederek ve bölerek bölgemizi ve âlemi cehennem ateşinde yakmaya yeminli. ABD Başkanı Bill Clinton 1997’de açıkça söyledi: “21. Yüzyıl 20. Yüzyılda tamamlanamayan planın tahakkuk ettiği çağ olacaktır” demişti. Eski ama eskimeyen Büyük Orta Doğu veya Genişletilmiş Orta-Doğu Projesi (BOP-GOP) ile Büyük İsrail Projesi (BİP) 2001 “İkiz Kuleler Terörü”, zayıf halkalar Afganistan’ın işgali ve 2003’te Irak işgali ile yeniden yürürlüğe kondu.

Ancak merkez Şam yok edilemeden özelde Türkiye, Irak, Filistin, Lübnan genelde Doğu Akdeniz ve Kuzey Afrika ve Arap Âleminde nihai zafer kazanmak zordur. Zira Suriye tespihin tanelerini sağ ve diri tutan imamedir. 2010’da imameyi kırmak veya söküp atmak, tespihin habbeleriyle ucube bir tespih yapmak amacıyla Suriye hedefe kondu. Batı Arap Dünyasında (Kuzey Afrika Arap devletleri) start verilen “Arap Baharı Fitnesi” ateşinin hedefinde Şam vardı. Amaç 100 küsur sene önce Şam’ın Güney vilayeti Kudüs’te, Beyrut’ta, Lazkiye’de, Şam ve Halep’te, El-Cezire ve Horan’da etnik ve din temelli aşiret veya örgüt devletçikleri inşa etmek. Olmuyorsa hepsini birbiriyle çatıştırmak.

YPG/PKK’NIN DÜRZİLERE DESTEĞİ

Olmuyorsa merkezi devlet Şam’ı savaş ve işgallerle düşürmek. Abluka ve ambargo ile teslim almak. Hayati değerde olan petrolünü, buğdayını, pamuğunu ve suyunu işgal ve talan ederek aç bırakmak. Bu sayede ciddi ekonomik sorunlar yaşayan toplumun devletine isyan etmesini teşvik etmek. Dillerine pelesenk ettikleri demokrasi, özgürlük, halkların kardeşliği, diktatörlüğe karşı mücadele, yerinden yönetim gibi haklı ama Siyonizm ve Emperyalizm kucağında habis ve şer amaçlara hizmet eden söylemleri temcit pilavı gibi servis etmek. Bilmeyen kitleleri manipüle etmek. BOP ve BİP’in Suriye’deki nihai amacı olan İkinci İsrail devletini “Kürdistan”ı inşa ederken Şam’ı yeni krizlerle uğraştırmak. Türkiye merkezli ve Katar beslemeli medyanın eski araçlarla yeniden sahnelenen; “Sveyda Vilayetinde Dürzi İsyanı”, “Dürziler Ayakta”, “YPG-PKK, diktatörlüğe, rüşvete, hukuksuzluğa ve açlığa bayrak açtı. Dürzilerin devrimine katkıda bulunmak istiyor”, “Filistin ve Lübnan Dürzileri dayanışmalarını sundu. Yüzlerce genç Suriye Dürzilerine destek vermek için gönüllü olmak istiyor”, “BM Barış Gücü veya ABD askerleri Suriye ordusu ve devletinin Dürzü kıyımını durdursun” gibi şiarları yeniden tedavüle soktular. İsrail Şam ve Halep havalimanlarını, limanlarını vurmaya devam ediyor. Suriye-Ürdün sınırında ABD işgali altındaki Tenef üssünde yüzlerce ABD demokrasi askeri Suriye halklarının devrimine katkıda bulunmak için efendilerinin boyunlarına geçirdiği zincirlerinden kurtulmayı bekliyor.

Not: Bir sonraki “Kemal Sunal’ın Suriye Dürzileri” yazımızda konumuza devam edeceğiz.