Suriye’de yeni durum ve yeni stratejiler

Esad yönetiminin devrilmesi sonrasındaki gelişmeler doğal olarak sadece Türkiye’nin ya da bölgenin değil dünya siyasetinin de bir numaralı gündemi. Suriye, Atlantik ile gelişen dünya arasındaki sıcak savaşın devam ettiği en önemli cephe alanı.

Suriye’de Esad yönetiminin işbaşında olduğu son 13 yıllık statüko bozuldu. Ancak henüz yeni bir statüko oluşmuş değil. Bu nedenle, savaşın tarafı olan güçler durumu kendi lehlerine değiştirmek için yeni mevzilenmelere girişiyor. Rusya, Suriye’deki üslerinin kalıcılığını sağlayacak koşulları yaratmaya çalışıyor.

İran, yeni yönetim ile görüşebileceğinin işaretlerini veriyor. Irak’ta Hükümet ve farklı birçok siyasal grubun “Suriye’nin geleceğine Suriyeliler karar versin” görüşünde birleştiği görülüyor.

ABD’NİN TUTUMU

Türkiye için ise en hassas ve öncelikli mesele, daha önce de olduğu gibi Suriye’nin kuzeydoğusundaki PKK/YPG yapılanmasını bertaraf etmek. Suriye’de yeni ortaya çıkan durumda Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) güçlerinin Münbiç ve Tel Rıfat’ı PKK’dan temizledi. Fakat SMO’nun, Ayn el Arab’a yönelmesiyle Türkiye yeniden ABD ile karşı karşıya geldi. Bir ay sonra görevi devredecek olan ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın ani ziyaretinin arkasında esasen bu konunun olduğu anlaşılıyor.

SMO’nun Ayn el Arab’ı kuşatması üzerine ABD devreye girdi ve 4 günlük ateşkes konusunda Türkiye ile ABD’nin anlaştığı duyuruldu. ABD Dışişleri Bakanlığı 18 Aralık’ta sona eren ateşkesin hafta sonuna kadar uzatıldığını açıkladı.

PKK/PYD güçlerinin başındaki Mazlum Kobani kod adlı Ferhad Abdi Şahin ise, Ayn el Arab’da ABD korumasında bir silahtan arındırılmış bölge kurulmasını önerdi. Anlaşılan o ki, bu öneri ABD’nin bölgede PKK/YPG hâkimiyetini sürdürmesi için gündeme getirilmişti ve Türkiye’yi oyalamak amaçlıydı.

TÜRKİYE’NİN TUTUMU

Peki bu konuda Türkiye’nin tutumu nedir? Henüz, sahadaki somut günlük gelişmeler konusunda açıklanmış bir tutum yok. Ancak, Türkiye’nin PKK/YPG yapılanması ile ilgili görüşünü, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan şöyle açıklamıştı:

“Birinci aşamada, bir an önce YPG/PKK’nın içerisinde bulunan Suriye’deki Suriyeli olmayan, uluslararası terörist savaşçısı statüsünde olan unsurların ülkeyi bugünden itibaren terk etmesi. Türkiye’den, İran’dan, Irak’tan ve Avrupa’dan gelen PKK kadrolarının bugün itibariyle ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. İkinci aşamada, YPG’nin bütün komuta kademesinin, Suriyeli olanların da ülkeyi terk etmesi gerekiyor. Daha sonraki PKK’lı olmayan kadroların yeni yönetimle bir anlayış birliği içerisinde silahlarını bırakarak, normal hayatlarına dönerek, bütünleşerek artık milli, eşitlikçi, bütüncül Suriye içerisinde hayatlarına devam etmeleri gerekiyor” (NTV, 13 Aralık 2024).

Aynı konuşmada, “YPG’nin elimine edilmesi, ortadan kaldırılması bizim stratejik hedefimiz” diyen Fidan, Türkiye’nin bunu sağlayacak imkan ve kabiliyetleri olduğunu ancak ilk etapta Suriye’de toprak bütünlüğünün, milli birliğin sağlanması yönündeki çalışmaların bekleneceğini belirtiyor. Fidan, YPG için “ya kendilerini feshederler, ya da feshedilirler” diyor.

Hesaba katılması gereken nokta, bir ay sonra ABD’de Başkanlık görevini devralacak olan Trump’un nasıl bir tutum izleyeceği. Trump’ın verdiği işaretlerden, Biden’ın izlediği siyasetlerle aynı yönde hareket etmeyeceği görülüyor.

Ancak, devlet içindeki neo-con/siyonist güruh ile İsrail, işbaşına gelmesini önleyemedikleri Trump yönetimine kısa vadede değiştiremeyeceği bir politikayı miras bırakmak amacında. Sonuç olarak gelişmeler, Esad yönetiminin yıkılmasıyla yan yana gözüken ABD ve İsrail ile Türkiye arasında mücadelede yeni bir aşamaya geçileceğini gösteriyor.