Suriye’den 3. Dünya Savaşı çıkar mı?

Rusya Federasyonu Başbakanı Medvedev, Münih’te, Suriye’de başlatılacak bir kara harekâtının 3. Dünya Savaşı’na davet çıkarmak anlamına geleceğini söyledi. ABD’nin, Rusya’nın ve hatta belirli çekincelerle Türkiye’nin bütün tarafları görüşme masasına oturmaya zorlaması gerektiğini ekledi. Suudi Arabistan, AKP iktidarının ABD ile varmış olduğu İncirlik Mutabakatı çerçevesinde savaş uçaklarını İncirlik Üssü’ne gönderdi. Suriye’ye karşı bir kara harekâtının gerekliliğini savunarak, Suudi Arabistan’ın böyle bir harekât için ordusunu seferber etmeye hazır olduğunu ileri sürdü. PKK’yı Ortadoğu’daki “kara gücü” olarak ilan etmiş olan ABD, bu süreç içinde PYD’nin “ehil yerel güçleri” oluşturduğu gerekçesiyle bölgedeki vazgeçilmez müttefiki olduğunu yinelemeyi sürdürdü.

KARŞI KARŞIYA GELEN İKİ CEPHE
Suriye’ye karşı yürütülen kirli savaş, yeni bir dünya savaşına yol açar mı? Dünyadaki bütün bölgesel çatışmalarda karşı karşıya gelen iki cephe belirginleşmiştir. Bir tarafta başında ABD’nin bulunduğu emperyalist cephe, diğer tarafta ise Ezilen-Gelişen Dünya’yı temsil eden Avrasya Cephesi vardır. Gelişme doğrultusu, Avrasya Cephesi’nin giderek sağlamlaşması, inisiyatifi kaybetmeyi sürdüren emperyalist cephe içinde de merkezkaç kuvvetlerinin yoğunlaşması yönündedir. Bugün bir dünya savaşı çıkacak olursa, bu savaş emperyalist kamp ile Avrasya Cephesi arasında olacaktır.

YÜKSELEN VE ALÇALAN STRATEJİLER
Suriye’de yükselişte olan Avrasya Cephesi’nin stratejisidir. Bu sürecin temelinde yatan, Esad’ın Suriye’yi savunma kararlılığıdır. Rusya’nın askeri olarak müdahil olması, süreçte bir dönüm noktası oluşturmuştur. Masada ABD’nin elini kolunu bağlayacak olan, Esad’ın fiili olarak Suriye’nin Halep de dahil büyük bölümüne egemen hale gelmesi ve yönetimi altındaki bölgelerde savaşın yaralarını sararak huzuru sağlamasıdır. Bugün Esad güçleri, Haleb’in yanı sıra, Rakka’ya karşı bir harekât hazırlığı içindedir. Çünkü bir “model düşman” olarak tasarımlanmış olan IŞİD’e indirilecek her darbe, Suriye’ye karşı yapılacak bir kara harekâtı olasılığının önünü tıkayacaktır.
ABD, Suriye’de savunma halindedir. Suudi Arabistan’ın olası bir kara harekâtını da içerecek biçimde askeri bakımdan daha etkin bir konuma taşınması, Rusya’nın attığı adıma bir karşılık niteliğindedir. ABD’nin AKP iktidarıyla varmış olduğu İncirlik Mutabakatı ve Rusya ile Türkiye arasına bir kama gibi sokulmuş olan Rus uçağının düşürülmesi tertibi de, bu çerçevede değerlendirilmelidir.

BUGÜNKÜ BARIŞ MÜZAKERELERİNİN FARKI
Suriye’de cephelerin belirginleşmiş olmasına karşın, uluslararası düzlemdeki cepheler doğrudan bir çatışmadan uzak durmaya özen göstermektedirler. Bugün yürütülmekte olan barış müzakerelerinin, 2. Dünya Savaşı öncesinde yapılan “barış görüşmeleri”nden çok önemli bir farkı vardır. O dönemin yükselen stratejisi, Nazi Almanyası’nın saldırı stratejisiydi. “Barışı satın almak” için Nazi Almayası’na verilen her ödün, onun saldırı stratejisini güçlendirmekteydi. Bugün ise, yükselen Avrasya Cephesi’ne damgasını vuran yaklaşım, “yurtta barış, dünyada barış”tır. Yeni bir dünya savaşına hazırlık olarak askeri ağırlık merkezini Asya-Pasifik’e kaydırmış olan ABD, kendi kampı içindeki merkezkaç kuvvetleriyle başa çıkmakta zorlanmaktadır. Suriye’den kaynaklanacak bir dünya savaşına hazırlıklı değildir.
Emperyalizmi saldırgan tutumlarından caydıracak olan tek etken, Avrasya Cephesi’nin gücüdür. Türkiye açısından, hem kendi toprak bütünlüğü ve dirliği, hem de bölgede barış ve huzurun sağlanması için izlenecek tek yol, ABD planlarına kucak açmaktan vazgeçip, Avrasya içindeki yerini almaktır.