Suriyeli mültecinin eve dönüşü

Toplumun ezici çoğunluğu, sayısı BM resmi kayıtlarına istinaden 3,5 milyon olan Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri gönderilmesini istiyor. Bu sayı “mülteci” statüsünde olan Suriyelileri kapsamaktadır. Ayrıca bu kimlik dışında ülkemizde farklı ikamet statülerinde yaşayan takribi 1 milyon Suriyeli var. İçişleri Bakanlığı tarafından 19 Aralık 2022 tarihinde yapılan açıklamada 223 bin 881 Suriyeliye Türk vatandaşlığı verildiği belirtilmiştir. Son 5 ay zarfında bu rakamın arttığını da belirtmeliyiz.

İKTİDAR VE MUHALEFETİN KAFASI NETLEŞMİŞ DEĞİL

Pro-kontra her iki yaklaşımın eksik ve objektif bir değerlendirmeden mahrum olan, hükümetin, “ensar”, “kardeşlerimiz”, “ümmetin mazlum evlatları”, muhalefetin ise “milli güvenlik sorunu”, “ istilacı”, “vatan haini”, “cumhuriyet ve laiklik karşıtı”, yobaz”, “Erdoğan’ın askerleri ve oy sepeti” olarak telakki ettiği Suriyeliler meselesinde hem toplumsal bir mutabakat hem de iktidarı ve muhalefetiyle çözüm konusunda bir siyasi konsensüs sağlandı: Suriyeliler evlerine dönmeli. Yalnız bu geri gönderme konusunda iktidar ve muhalefetin kafası net değil. Tüm taraflar Suriye devleti ile anlaşmanın ve Esad ile masaya oturmanın gerekli olduğu konusunda hemfikir. Hükümet bunun pratik adımlarını da attı. Ama ve lakin iktidarın da muhalefetin de sol omuzundaki iyi niyetli rehber Suriyeliler meselesinin “iyi niyetle”, “onurlu” çözümü ve eve geri dönüşü için tavsiyelerde bulunurken, sağ omuzlarındaki şer rehber Suriye için sinsi ve tehlikeli projeler tavsiye etmektedir:

CHP’NİN ‘ÇÖZÜMÜ’ BOP’UN DEVAMI

Gazeteci Sayın İsmet Özçelik 21 Mayıs 2023’te, “CHP’nin tehlikeli Suriye Planı” başlığıyla dikkat çekici bir yazı kaleme aldı. İsmini paylaşmadığı bir üst düzey CHP’li yöneticinin bir grup gazeteciyle yaptığı ve yayımlanmaması şartıyla özel sohbeti esnasında, CHP’nin, Suriyelilerin eve dönüşünü ABD’nin öngördüğü plan çerçevesinde çözmek istediğini ifade etmiş. “Amerikalılarla anlaşacağız. Onlar sanayi bölgeleri kuracaklar. Türkiye’deki Suriyelileri oraya göndereceğiz.” demişler.

Bu projenin anlamı, Nitelikli Sanayi Bölgeleri (Qualified Industrial Zones) ile milli devletleri parçalamaktır. Düşman, asi veya sorunlu olarak addettikleri millet, devlet ve hükümetleri din, mezhep, etnik kimlik, demokrasi, hak hukuk, adalet, özgürlük yalanlarıyla açık askeri işgal, iç savaşlar, ekonomik ambargo ve abluka savaşları, terör ve açlıkla terbiye ve tanzim etmeye kalkışır. Medeniyetler beşiği, dünyanın ağır sıklet merkezi ve atan nabzı Anadolu, Irak, Şam (Suriye, Lübnan Ürdün, Filistin) ve Mısır söz konusuysa, İsrail’in de tek büyüyen güçlü ve egemen kuvvet olması amaç olduğunda Suriye için düşünülen ABD’nin “Nitelikli Sanayi Bölgeleri Projesi”ni BOP hedeflerinde bir hizmet aracı olarak okumalıyız.

SURİYE’NİN KUZEYİNDE PKK’YI GÜÇLENDİRME AMACI

Bu planın, Suriye’nin kuzey bölgelerini, Suriye-Türkiye sınırını işgal eden ABD’nin kara gücü olarak kullandığı YPG/PKK’nın askeri varlığını ekonomik projelerle güçlendirmek ve bir cazibe merkezi haline getirmeyi amaç edindiği aşikardır. Kuzey Irak Kürt Bölgesi emsal alınmaktadır. Bu proje Ürdün ve Mısır’da başarılı olamadı ama en bariz uygulamaya konulduğu yer Güney Sudan özerk bölgesidir. Bu projenin CHP’ye tevdi edilmiş olması ve bunun bir kesim tarafından kabul edilmiş olması Atatürk CHP’si tarihine, varlığına ve amaçlarına ihanettir, hazindir. CHP’nin hangi mahfiller ve taşeronları tarafından iğdiş edildiğinin fotoğrafıdır.

Bunların ‘Suriye devleti ile anlaşalım, Esad ile konuşalım’ açıklamalarının samimiyetten uzak olduğunu söylediğimizde bizi anlamakta zorluk çekenlere tekrar hatırlatalım: Türkiye için özerklik, ana dilde eğitim (dikkat ediniz ana dil öğretimi değil), yerinden yönetim, eşit vatandaşlık (yani senin hükümetin devletin varsa aynısı benim de olacak) taleplerini dillendirenler, bunun sözünü verenler ve iktidar olursa bunu yapmaya arzulu olanların aynı şeyi Suriye’den de isteyecekleri muhakkaktır. Bu sebeple “Suriyeliler evine dönsün, dinci terör örgütlerini etkisiz hale getirelim” diyenlerin ABD ve PKK terörü, işgali, talanı ve bölücülüğüne karşı bir söylem ve eylemleri yoktur. Suriyeli mültecileri de sadece ABD ve İsrail’in çıkarlarına hizmet unsuru olarak değerlendirmektedir.

SIĞINMACILAR NEREYE GÖNDERİLECEK?

Muhalefet gibi iktidar çevrelerinde de Suriyelilerin eve dönüşü ile ilgili benimsedikleri plan Suriye’nin siyasi egemenliğine ve toprak bütünlüğüne hizmet etmemektedir. Son merhalede ABD’nin projesinden tek farkı “Made in Turkey” ve Sayın Erdoğan iktidarına hizmet etmesidir. Sayın Erdoğan iktidarı hem konu hakkında gergin ve huzursuz olan toplumu rahatlatmak hem de siyasi ittifaklar kurduğu ‘milliyetçi’ kesimlerin gönlünü kazanmak için Suriyeli mültecileri göndereceklerini telaffuz etmeye başladı.

TÜRKİYE’YE BAĞIMLI VE MUHTAÇ KOLONİLER

Sayın Erdoğan, ilk sene 1 milyon Suriyeliyi göndereceklerini açıkladılar. Peki nereye gönderilecekler: Geldikleri şehir, kasaba ve köylerine değil. Türkiye’nin kontrolünde olan ve Türkiye’nin inşa ettiği veya edeceği iskân bölgelerine taşınacaklar. Kıssadan hisse Türkiye’ye bağlı inşa edilen, polisimiz ve askerimiz tarafından eğitilen, vali ve kaymakamlarımız tarafından idare edilen, ticareti, eğitim müfredatı, hududu, bayrakları, memurları ve varlığı Türkiye’ye bağımlı ve muhtaç kolonilere yerleştirilecekler.

SURİYE’NİN BİRLİĞİNE AYKIRI BİR ÇÖZÜM OLMAZ

Bu projeyi Türkçülük, ümmet ve mezhep kardeşliği çerçevesinde görüp alkışlayanlar, destekleyenler ve hatta bu sayede Türkiye’nin büyümekte olduğunu iddia edenler de olabilir. Birçok Suriyeli bu projede gönüllü de olabilir. Hatta bu bölgelerin Türkiye’ye ilhak edilmesini de talep edebilir. Türkiye’nin daha müreffeh daha rahat, daha huzurlu, daha birçok hususta cazibeli olduğunu ve Şam’dan ziyade geleceğini Ankara’ya teslim etmek isteyebilir. Ellerinde Türk bayrakları Erdoğan fotoğrafları tutmaları gönlümüzü de okşayabilir. Bu haliyeti daha müreffeh daha istikrarlı daha ileri telakki edilen Avrupa, Amerika, Dubai, Japonya, Kanada ve hatta İsrail için yaşayan The Türkler, The Kürtler ve The Araplar için de söyleyebiliriz. Zira YPG/PKK açısından da bu olanakları kendilerine sunan, kendilerine devletçik kuran, talan edilenden pay veren ABD ve İsrail’in bayraklarına sarılmak, onun emir eri olmak, kültürünü, dinini, dilini benimsek, onunla yaşamak sorun teşkil etmiyor. Son merhalede tüm bu çözümler Suriye Arabi Cumhuriyetinin varlığına egemenliğine, birliğine, bütünlüğüne ve bir arada millet olarak yaşama amacına hizmet etmiyor.

ANKARA VE ŞAM ASKERİ İŞBİRLİĞİ YAPMALI

Suriyelilerin eve güvenli dönüşü ve bunun kabul edilmesi Suriye ile planlanmalıdır. Nereye dönecekleri Suriyelilerin kararıdır. Vatanlarına ihanet teşkil edecek hiçbir projenin parçası ve aracı olmamalıdır, yapılmamalıdır. Suriye sahasındaki tüm yerli ve yabancı terör örgütlerinin etkisiz hale getirilmesi, Suriye ordusu ve devletinin tüm Suriye üzerinde tek ve mutlak hâkim olması hedeflenmelidir. Bu amaca hizmet doğrultusunda Türkiye ve Suriye arasında başlayan siyasi ve emniyet münasebetleri bir askeri işbirliğine dönüşmelidir. Bunun dışındaki çözümler Suriye, Türkiye ve bölgeye ciddi krizler ve savaşlara davetiye çıkaracaktır. Siyonist Kissinger gibi “Biz bize ihanet edeni öldürür, kendi vatanlarına ihanet edenleri ödüllendiririz.” demeyeceğiz. “Benim teröristim onun teröristi, benim işbirlikçim onun işbirlikçisi, benim bölücüm onun bölücüsü, bendendir ne yaparsa yeridir” diye bakmayacağız. Bize ve vatanına ihanet edenleri hain olarak görecek ve ona göre muamele edeceğiz.