Suskunlar konuşmadıkça (!) -(TAMAMI)

Bu bir TV dizisinin adı değildir.

Bu manzara şudur:

Eğer bir lider grubuna getirdiği tezkere için “Bu tezkere bir savaş tezkeresi değil, caydırma tezkeresidir” dedikten sonra grubundan habersiz tezkereyi geçirme sözü vermişse; Aynı MHP lideri son grup konuşmasında ana muhalefet sayılan CHP liderinin saldırılarına yanıt verirken:

“Vatanı nasıl savunacaksınız? Bunlar vatan savunmasının ne olduğunu işte böyle anlarlar!” diyerek tezkerenin savaş amaçlı çıkarıldığını açık, açık kamuoyuna söylemişse;

Eğer aynı sıralarda Diyarbakır Emniyet Müdürü zurnanın son deliğine üfleyip: “Ben her öldürülen terörist için ağlıyorum. Önemli olan vatan değil, insandır” demek cüretini kendisinde buluyorsa,

Eğer TC. Cumhurbaşkanı Suriye krizi hakkında konuşurken, tüm uluslararası diplomasi kurallarına değil, kendisinin ve partisinin düşüncesini kamuoyuyla paylaşarak, Suriye’ye müdahalede geç kalan dünya devletlerini kınıyorsa,

Eğer ana muhalefet lideri içi boş sözlerle yerel seçimleri kazanmak ve ille o koltukta oturmak için suskun kalıyorsa,

Eğer, TSK ve onun başındaki komutan Suriye sınırına savaş yığınağı yaparken geçmişini ve geleceğini kanlı bir maceranın önüne kalkan yapıyor ve Mehmetçiği ateşe sürmenin vebalini omuzlarında taşımayı doğal kabul ediyorsa,

Bilelim ki; “Biz ölmüşüz de ağlayanımız bile kalmamış.”

Meydanlar ve sokaklar

Bu arada tüm olup bitenlerin farkında olan bir avuç vatanseverin “Savaşa hayır- Suriye kardeştir”sloganıyla toplanması yeter mi bilinmez.

Artık hiç kimse eski muhalif liderler dahil gökten zembille inecek bir kurtarıcı beklememelidir.

Karşınızda Oslo’da İmralı’da terörle mücadele değil, müzakereyi yeğleyen ve topraklarımızı özelleştirme adı altında yabancılara babalar gibi satan bir iktidar bulunmaktadır ve susup oturmak değil, bir şeyleri en demokratik biçimde yapmanın zamanı değil midir?

Gerçek bellidir.

Türkiye’nin siyasetini iktidar çoğunluğu belirliyor ve ana ve yavrucuk muhalefet de ona, “Kahve dövücünün, hınk- hınk” deyicisi olarak yardım ediyor. İş silahsız kuvvetlere düşmüştür. Ülkenin her yanında toplantılar, mitinglere başlatmalı halk uyardırılmalıdır.

Çoğu milletvekili koltuk uğruna demokrasinin canı okunurken konuşmuyor ve suskunluklarını başka bahara ya da yeni bir seçime endeksliyorlar. Suskunlar ve korkanlar hiç mi vatan sevginiz kalmadı, hiç mi utanmanız kalmadı, yüzünüz kızarmıyor?

Bu manzara: Kimse kızmasın; bana geçmişi anımsatıyor. “Hitler’in 1923- 1930 yıllarını. Ona da biat eden devlet görevlileri, onu alkışlayan, ona gazetelerini açan, onun için varlıklarını seferber eden, fabrikalarını kan ve ölüm kusan silah imalatçıları, kolay kazanmanın yolu diyerek destek olan büyük sermaye sahipleri de susmuşlardı.

Sonra kendilerini ya Hitlerin gaz odalarında ya da hapishanelerde buldular.