Susma hakkınız yok
Ülke adım adım bölünmeye gidiyor. Devleti kuran partinin, şimdi yönetiminde bulunan ve kendilerini “Y-CHP” diye niteleyen parti yönetiminden buna tek kelime itiraz gelmiyor.
Çocukları kaçırıldığı iddiasında bulunan anneler, Diyarbakır Valisi’nden değil, Diyarbakır Belediye Başkanı’ndan yardım istiyor, “Y-CHP”, yönetiminde bulunan bölücülerin telkinleriyle olsa gerek, buna tepki vermiyor.
Bu durum bölgede devletin ciddiye alınmadığının, güç ve otoritenin kimin eline geçtiğinin işaretidir.
Eşkıya güneydoğu Anadolu’dan sonra İzmir’de yol kesiyor, bu konu da, “Y-CHP” yönetimini ilgilendirmiyor.
Başbakan astığı astık, kestiği kestik, ali kıran baş kesen gibi davranıyor, “Y-CHP” yönetimimden gene ses yok.
Başbakan, Türkiye’de devamlı yaptığı gibi, dince kutsal sayılan değerleri, ANAYASAYI ÇİĞNEYEREK bu kez de yabancı bir ülkede siyasete alet ediyor, Y-CHP’den, mütedeyyinlere değil, sadece din tacirlerine yaranmak için ses çıkmıyor.
Başbakan demokrasinin bütün kurum ve kurallarını ayaklar altına alıyor, “Y-CHP” den ses çıkmıyor.
En sonunda “Y-CHP”nin Genel Başkanı, üç saat süreyle, hangi gerekçeyle olursa olsun, uçağın içinde “özgürlüğünden” mahrum ediliyor, “Y-CHP” yönetimi buna bile tepki vermekte aciz kalıyor.
Bu davranış, aşağılamaktır, alay etmektir.
Kılıçdaroğlu bunu kişi olarak içine sindirebilir, ama kendisi hukuken CHP’nin Genel Başkanı olduğu için bu yapılan, CHP hükmü şahsiyetine karşı, yani sadece “Y-CHP”lilere değil, tüm CHP’lilere karşı yapılmış bir saldırıdır.
Y-CHP’nin Genel Başkanı, nasıl bir cumhurbaşkanı istedikleri, hangi zihniyeti temsil ettikleri, herkes tarafından bilinen MÜSİAD ve TUSKON kurumlarına gidiyor.
Ama bu arada gerçek CHP’lilerle de konuşmaktan özenle kaçınıyor.
Tutarsızlıklar, çelişkiler, Tunceli’de, İzmir’de, Ankara’da farklı, birbiriyle çelişen sözler söylenmesi halkta inançsızlık yaratıyor
Halk, hangi söylemi, hangi davranışı doğru kabul edeceğine karar veremyor.
Cumhuriyet’in söylemi “Tunceli” demekten vaz geçip, bölücülere yaranmak için feodalitenin söylemi “Dersim” deyince oylar mı artıyor?
Hayır, tam aksine Tunceli’de yerel seçimi kaybediyor.
Yalan yanlış, Sabahattin Ali’yi CHP öldürttü, Nazım Hikmet CHP zamanında yurt dışına kaçtı denilerek, tarihle yüzleşildiği mi zannediliyor? Yoksa bir kısım liboşa sempatik görünme çabası mı sergileniyor?
Tarihle yüzleşmeyi tarihçiler, bilim insanları yapar, siyasetçiler değil.
Sezgin Tanrıkulu ve benzerlerini inadına yönetimde tutmanın, Cumhuriyet’in temel değerlerine bağlı parti tabanında infial yarattığı görülemiyor mu?
Bunlara ısrarla yönetimde yer verince, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da oylar mı artıyor?
Aksine oylar düşüyor.
Çünkü bunları en iyi o bölge halkı tanıyor.
Bütün bu siyasal gerçekler yaşanırken, ülke maalesef süratle bölünmeye doğru giderken, ileride ülkenin başına büyük sorunlar çıkartacak, sözde Ermeni soykırımına destek veren, “Ermenilerden özür dileyelim” diyen, CHP’nin tarihi misyonunu tamamladığını bu nedenle vakıf olmasını öneren bir 10 Aralık hareketi mensubunu göreve getirerek ne yapılmak isteniyor.
Milyonlar ne yapılmak istediğini çok iyi anlıyor da, Türkiye Cumhuriyeti’nin din, dil, ırk ve etnik köken temelleri üzerinde değil siyasal bilinç ve ideal beraberlik zemininde kurulduğuna inan gerçek CHP’liler buna izin veremeyecektir.
Cumhuriyet’i, laikliği ve demokrasiyi korumak parti programının gerçek CHP’lilere yüklediği bir görevdir.
Bu felsefeye inan gerçek CHP’liler de artık konuşmaya başlamalıdırlar. Ülke uçuruma sürüklenirken, Türkiye’nin kurtuluşunun CHP’nin kurtuluşundan geçtiğine inanan herkes konuşmak zorundadır.
Bu zorunluluk, bu görev, herkesten çok, bu partide en üst görevleri üstlenmek onurunu yaşamışlara düşmektedir.
Onların bu gelinen noktada SUSMA HAKLARI YOKTUR.