Suya, sabuna dokunarak...

Bugün seçim günü... “Seçim yasakları” var. Bu yüzden dikkatli olmalı, suya sabuna dokunmamalıyım. Tembellik yapmalıyım yani... 

Hatta yazmamalıyım! 

Peki; bu mümkün mü? 

Ben... Suya, sabuna dokunmayacağım! 

Hadi canım! 

Sabun konusunda gerçekten bir şey bilmiyorum da “su”yu yazayım size: 

*** 

İSKİ, 1 Ocak 2015’ten itibaren tüketimi kademelendirerek suya yüzde 30 ile yüzde 92 arasında değişen oranlarda zam yaptı. 

Birkaç tüketici örgütü tepki gösterdi; hatta dava açtı ama... Hepsi o kadar! 

Ne ilginçtir ki İstanbul’da yaşayıp o zamlı faturayı ödeyenlerin çoğu, bu büyük kazığın farkında bile olmadı.  

Peki; İSKİ yöneticileri, tüketici örgütlerinin açtığı mahkemede hakime ne dedi? 

“Biz zam değil, indirim yaptık!” 

Gülmeyin; zamdan haberi olmayan İstanbulluların en az yarısı bu “müjdeli haber”e çok sevindi. 

*** 

Yine yakın geçmişten bir “su” haberi daha... 

Başkent Ankara, geçen sonbaharda şebeke suyuna atık suların karıştığı iddiasıyla çalkalandı. 

Tabipler Odası, kentte ishal vakalarının arttığını açıkladı. Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası da şebeke suyuna, atık suların karıştığı iddiasını doğruladı. 

CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da katıldığı tartışmada şehir şebekesinden kullandığı su yüzünden ishal olduğunu söyledi. 

Bunun üzerine Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek basın toplantısı düzenledi. Toplantıda Ankara’nın şebeke suyuyla ve Fransız marka bir şişe içme suyuyla “deney” yaptı.  

İki suyu kıyasladı... Tahmin edebileceğiniz gibi Ankara suyunu daha kaliteli buldu ama deney bitince Fransız suyunu içti! 

Ankara’nın suyunun renginin “sarı”ya dönüşmesini ise aynen şöyle açıkladı: 

“Suyun renginin değişmesi, kalitesini gösterir.” 

Bunun üzerine CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, Ankara’nın çeşitli bölgelerinden pet şişeler içerisinde getirdiği sularla basın toplantısı yaptı ve Melih Gökçek’e, “Gel bu suyu iç” dedi. 

Gökçek, tartışmayı o an bitirdi! 

*** 

Hatırlarsınız; üç yıl önce İstanbul’da da suların temizliği konusunda tartışmalar yaşanmıştı. 

Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da hemen yandaş bir kanalın canlı yayınına konuk olarak İstanbul’daki çeşme suyunun ne kadar temiz (!) olduğunu anlatmıştı... Bunu kanıtlamak için de kendi evinde çeşme suyu kullanıldığını söylemişti. 

Tabii; yandaş sunucu, “Ailece sahibi olduğunuz Saray Muhallebicisi’nde de çeşme suyu mu kullanıyorsunuz?” diye soramadı... 

Sorsa; eminim Saray, o ay iflas bayrağını çekerdi! 

*** 

“Su”dan haberler bitmez: 

Şebeke sularını içilemez hale getiren belediyeler, mülkiyetlerine aldıkları kaynak sularını şişelere ya da damacanalara doldurup halka satıyor. Yani özel sektörle rekabet ediyor. 

Bunlardan biri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait Hamidiye Kaynak Suları... 

Bu şirket geçen yıl halka tam 97 milyon liralık su sattı ve 2 milyon lira net kâr etti... 

Yani; evlerimize içilecek su getirmekle görevli kamu kuruluşu, bunu beceremediği için istifa edeceğine; işi ticarete döküyor ve “su”dan yılda 2 milyon lira kazanıyor... 

Helal olsun! 

*** 

Daha bunun hidrœlektrik santralleri var, yağmalanan akarsuları var, iktidar yandaşlarına peşkeş çekilen kaynak suları var, büfede 50 kuruşa, lokantada 5 liraya satılan şişe suları var... 

Yani; “sudan haberler” bitmez! 

Keşke her gün seçim olsa da biz seçim yasakları yüzünden suya sabuna daha fazla dokunabilsek! 

(156+41) 

Abdullah Bey, bugün her vatandaş gibi siz de oy vereceksiniz... 

Çok merak ediyorum; acaba siz... 

Halkın mülkünü işgal eden...  

Orada aylarca babasının çiftliği gibi yaşayan...  

Kendisi için yapılan masrafları ödediğini bile belgelemeyen... 

Bu konuda yazılan yüzü aşkın yazıya yanıt vermeyen...  

Yani; halkın haber alma hakkını umursamayan...  

Sonra da piyasa değeri 20 milyon lirayı bulan bir eve taşınan ama o evi hangi parayla satın aldığını da açıklamayan...  

Suudi Arabistan Kralı’ndan aldığı pahalı hediyeleri ne yaptığını söylemeyen... 

Ata mirası bir kasrı çalışma ofisine dönüştüren... 

Yani “etiği” yok sayan bir siyasetçiye oy verir miydiniz? 

Vermezdiniz değil mi? 

*** 

O zaman iyi ki aday olmadınız... 

Çünkü olsaydınız; böyle birine oy vermek zorunda kalabilirdiniz! 

GÜNÜN SORUSU 

Sorum size: 

Oyunuzu kullanırken aklınızın yanında vicdanınızın da sesini dinleyecek misiniz? 

DİYARBAKIR’DAKİ SALDIRIYI DÜZENLEYENLERİN AMACI... 

HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Diyarbakır’daki patlamalardan hemen sonra televizyona çıkmış ve “Esas amaç sokak hareketlerine alan açmak ve seçimleri iptal ettirmekti” demiş... Kendisine beş sorum var: 

Bir: Saldırıyı düzenleyen ekipte değilseniz (ki; buna ihtimal bile vermek istemem), saldırganların amacını nereden biliyorsunuz?  

İki: Ülkemizde bugüne kadar sokak hareketlerinden ve şiddetten beslenen siyasi hareket sizce hangisi?  

Üç: Seçimlere iki gün kala meydana gelen böyle bir saldırının amacı “HDP’yi mağdur haline getirip oyunu artırmak” olamaz mı? 

Dört: Eğer amaç iddia ettiğiniz gibi seçimin ertelenmesini sağlamaksa; mevcut durumda bu hangi partinin işine gelir? 

Beş: Bu dört sorudan sonra sizce hangi iki siyasi çizginin adı “kuşkulular” arasında öne çıkıyor? 

GÜNÜN İSYANI 

Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı İzmit Halk Eğitim Merkezi, iş başvurusunda bulunan öğretmen Pelin Kul’a başını kapatırsa işe girebileceğini söylemiş... Ancak genç öğretmen bu baskıyı kabul etmemiş... İsyanım yıllar önce, “Başörtülü kızlarımız kamuda işe alınmıyor... Bu, insan haklarına aykırı... Biz kimseye kılık kıyafeti için baskı yapmayacağız” diye bağıran demokrat görünümlü yobazlara: 

Hadi oradan yalancılar!