Tahtındaki meddah

Emperyalizmin çürüyen yüzünün boyalarla gizlendiği soytarı jesti olarak mafyokrasi tarihin son uğrağında posmodernizmin geçmişten özgürleşme tutumuna cuk oturuyor: Hiç kimseyi sallamayan tavır ve sözleriyle dünyayı güldürme ya da kızdırmayı çok iyi beceren Donald Trump, televizyonlardaki rekabeti de Amerikan hükümeti gibi gereksizleştirerek talk show tahtına meleklerinin arasında oturdu. Yeryüzünde olup biteni cebe sığan akıllı ekranlardan izlemenin büyülü havasına kapılarak başka akla gerek duymayan liderler dünyasında Trump’ın iki dudağıyla paranteze alınan gezegenimiz, Baba Vanga’nın kehanetlerini arar hale geldi.
HIRSIZIN EMEĞİ SIFIR MALİYET Mİ?

Kapitalizm Sonrası (Yordam Y.) kitabında Paul Mason, “geleceğimiz için bir kılavuz” önerirken, bedelsiz makinelerin “güç bende” diyerek yeryüzünü sıfır maliyetli bilgiyle yönetmenin eşiğine geldiğini söyleyip bu savını şöyle kanıtlıyor: Games of Thrones dizisinin her yeni bölümünü tüm dünyada milyonlar ücretsiz indirip izliyor. Ama galiba Trump’ın ABD Başkanlığıyla birlikte Taht Oyunları dizisini korsan indirmeye gerek kalmadı; hazret, sabah akşam pozları ve sözleriyle taht oyunlarını tek başına oynuyor. Postmodernizm, meddahı izleyen sultandan, meddah sultana getirdi sonunda insanlığı. Onlar için maliyeti tahtessıfır ama gel de insanlığa sor.
1960’larda, ATÜT’ün talan devletinde emeğin yerinin olmadığı savlarına karşı Sencer Divitçioğlu, talanı örgütlemek bir emek ister, demişti. Dünyayı oligarşinin denetimindeki Yapay Zekâlı robotların sıfır yanlış ve sıfır emekle, bu demek ki sıfır maliyetle yönetmesine ramak kala mafyokraside güçlü Baba kültü insanlığa olduğu kadar ABD’ye de tuzluya mal olacak gibi...
Dünya çok mu matrak?
Feyziye Özberk, Yaman Örs’ün sağlığında başlattığı çalışmasını tamamlayarak, “Zamanın Ötesinde Bir Aydın” üst başlığıyla kitap olarak yayımladı. Herkesin çekiç olmayı matah sanıp önüne gelen her değeri dövdüğü bir dünyada Örs, kendini dövdürmeyecek kadar Yaman bir düşünürdü. Özberk, onun şu sözüyle başlatıyor kitabı: “Yeniden düşün, özenle düşün, eleştirel düşün.” Altına da bir başka sözünü ekliyor:
“Yaşam seni güldürmüyorsa, espriyi anlamadın demektir.”
Günümüzün saçma ve komik dünyasını fırdolayı anlatacak daha özlü ve matrak bir özdeyiş olamazdı.
SONSUZ KOPYA
Üvercinka’da “Devrimci Sanatın Hipotenüsü” olarak esnetip genişlettiğim yazıyı Mehmet Özyağcılar, birkaç gün önce Aydınlık’ta (30.01.19) anımsatarak tartışırken öğretmeni Şevket Ertunga’nın soyadını boş bulunup Pamuk olarak yazdığını bana iletip bu köşede durumu okura bildirmemi istedi. Elçiye zeval olmaz. Hepimiz hakikatlerin elçisiyiz.
Mason’ın kitabından yola çıkarak söylenecek olursa, teknoloji sayesinde hakikati ve bilgiyi sonsuz kopyalama yetisini ele geçiren insan, yanlışı da sonsuz yayabilecektir. Postmodern kapitalizm, sonsuz kopyalama gücüne dayanıyor. Bu vargıyı şu yönde ilerletebiliriz: Gelinen noktada bir robotun kişiliğini yazılımla oluşturup sonsuz sayıda kopyalama imkânı yaratılmıştır. Dahası ABD oligarşisi, sonsuz kopyalayacağı başkan modelini tahtındaki meddahla bulmuştur. Şimdi sıfır maliyetle sonsuz robot mu sonsuz insan mı kopyalayacağını anlamaya da pek bir şey kalmadı.
Üvercinka’nın şubat sayısında ise Aydan Ay, Asya Robot öyküsüyle konuya renkli bir açılım getirirken, sanatın kopyasının henüz oldukça uzun bir süre üretilemeyeceğinin de işaretini veriyor. Başka deyişle insan, yenileme ve yaratımdan hiç yorulmayan bir varlık olarak kopyalamaya rıza göstermekle varlığını da silecektir. Henüz bütün duyuları ve usduyusuyla direniyor...