Taklit ve kopyaya son vermek

Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu sorunlarla başa çıkması, ancak devletin ve milletin topyekûn birliğinin sağlanmasıyla olanaklıdır. Cumhuriyetimizin geçmiş kazanımları, bu topyekûn birliğin ayrılmaz bir parçasıdır. Bunun da ötesinde, günümüzde böyle bir birliği mümkün kılacak biricik harç, Atatürk Devrimi’nin birikimidir.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 28 Aralık 2016’da Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri’nin verildiği törende, “Diğer alanlarla birlikte kültür sanatta da sadece, üzülerek söylüyorum, kopya çektik, taklit ettik, üstelik onları da kötü bir şekilde yaptık.” demiş.

TAKLİT VE KOPYANIN KÖKENİ

Günümüzde kopya ve taklidin, yalnızca ülkemizde değil, bütün dünyada önemli bir sorun haline gelmiş olduğu doğrudur. Bunun kökeninde bilim, sanat ve kültürün kamu değerleri olmaktan çıkarılıp, piyasa mekanizmasına bağlanması yatmaktadır. Gerçeğe olan merakın yerini “kendisine sipariş edileni” doğrulamak; geleceği kurmada yaratıcılığın yerini “kendisinden istenileni” meşrulaştırmak; millet kültürünü pekiştirmenin yerini, dünyayı bir “Yeni Ortaçağ müzesi”ne dönüştürmek almıştır. Çünkü bilim, sanat ve kültürün toplumsal ilerlemenin araçları olmaktan çıkarılıp, piyasada oluşan talebin yönlendirmesine terk edilmeleri, “alıcı”yı velinimet haline getirmiştir.

EN İYİ İLE EN KÖTÜ BİR ARADA YAŞIYOR

Türkiye, her şeyin en iyisi ile en kötüsünün bir arada yaşadığı bir ülkedir. Çünkü Türkiye hem Atatürk Devrimi’ni yaşamış bir ülkedir, hem de yeniden emperyalizme bağımlı hale getirilirken ağır bir karşı devrim sürecinden geçmiştir. Bu mücadele hâlâ sürdüğü içindir ki, bilimin, sanatın, kültürün her alanında en ileriyle, en geri, en iyiyle en kötü birlikte boy gösterebilmektedir. Ülkemizin Cumhuriyetle birlikte milletleşme sürecinde oluşturulan birikimi, karşı devrimin her türlü saldırısına karşın hâlâ ayaktadır.

CUMHURİYET BİRİKİMİNİN İTİCİ GÜCÜ

Bugün ülkemizin bıçak kemiğe dayandığında, “çözüm ve açılım süreçlerinden”, devletin ve milletin bekasını tehdit eden PKK, FETÖ ve IŞİD terörüne karşı kararlı mücadele noktasına gelmesi, bu birikim sayesindedir. 15 Temmuz Amerikancı-Fetöcü darbe girişimine karşı ordu, devlet ve milletin birlikte direnişi, bu birikimin bir ürünüdür. İzmir Adliyesine yapılan saldırı girişiminin bir katliama dönüşmesini canı pahasına karşı karşı koyarak engelleyen kahraman şehit polisimiz Fethi Sekin, Cumhuriyet’in bu birikiminin en canlı örneğidir. Türkiye’nin Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanlığı’nın yapıldığı bir ülkeden, yalnızca emperyalizmin üstümüze saldığı teröre karşı mücadelede değil, bölgede yeniden barışın tesisinde de, bölge ülkeleri, Rusya ve Avrasya’yla birlikte saf tutan bir ülkeye dönüşmesinde, Cumhuriyet birikiminin oynadığı rol yadsınamaz.

Cumhurbaşkanlığı

SİSTEMİ OYLAMASINDA TAKLİT VE KOPYAYA SON

İstiklâl Savaşı koşullarında kopya ve taklitçilerin ufku, hangi ülkenin mandasına girmenin daha iyi olacağı sorusunun ötesine geçememiştir. Kurtuluş Savaşımız, dünyada yedi düvele karşı ezilen bir milletteki yaratıcı cevheri açığa çıkartan ilk örnekler arasında yer almaktadır. Bugün de ülkemizde taklitçiler ve kopyacılar olduğu gibi, çağdaş yaratıcılığın itici gücünü oluşturan çok önemli bir birikim mevcuttur. Bu birikim, bizim en değerli hazinemizdir.

Bu birikimi yoksaymak ve onu kucaklamaya yönelmemek, devletin ve milletin bekası açısından son derece vahim sonuçlar doğurur. Olağanüstü koşullar, olağanüstü çözüm ve tutumları gerektirir. Vicdanı özgürleşmiş bir Türkiye Büyük Millet Meclisi, milleti kucaklama ve seferber etmenin en etkili aracıdır. Bugün o Gazi Meclis’i devre dışı bırakarak etkisizleştirecek olan “Cumhurbaşkanlığı Sistemi”, ülkemizin önüne kurulmuş bir tuzaktır. Bu sistemi önerenler de dahil herkesi bu tuzaktan koruma görevi, bütün milletvekillerimize düşmektedir. Gün, “taklit ve kopya”ya son vererek, Cumhuriyet’in birikimiyle şekillenmiş özgür vicdanların milletin bütününü kucaklama günüdür.