Taksim Kışlası ve 31 Mart isyanı -(TAMAMI)

[“III. Selim döneminde, 19. yüzyılın başlarında (1780) inşa edilen Topçu Kışlası, Beyoğlu ve Taksim’in fiziksel çehresinde önemli izler bırakmıştır: Hem varlığı hem de yokluğu bu bölgenin kendine özgü karakterini şekillendirmiştir. Taksim Topçu Kışlası, Selimiye Kışlası’nın Avrupa yakasındaki karşılığıdır... Fotoğraflardan bilinen, bir tür ‘oryantal pasta mimarisi’ olarak tanımlanabilecek ünlü giriş cephesi de böyle bir tadilatın sonucudur; Batı’daki benzer nitelikli sayfiye, fabrika veya servis binaları mimarisini hatırlatmaktadır.

Topçu Kışlası, esas askeri etkinliklerin yanında, konumuna ve boyutlarına bağlı olarak pek çok farklı işlev için de kullanılmıştır; cambaz gösterileri, at yarışları, Rum hacıların konaklaması bunlar arasındadır. Kışla olarak hizmetinin sona ermesi ve satışı söz konusu olduğunda da şehir müzesi, sergi alanı gibi yeni işlevler önerilmiştir. 1913’te Sanayi ve Ticaret Şirket-i Milliye-i Osmaniye’ye satışından sonra da çeşitli gösterilere ev sahipliği yapmış ve kışlanın avlusu uzun yıllar futbol stadyumu olarak kullanılmıştır. I. Dünya Savaşı sırasında kısmen boş kalmış, İşgal Yılları’nda Fransız kuvvetlerinin yönetimindeki Senegalli askerlere tahsis edilmiştir.

Çeşitli dönüşümlerin ardından, nihayet Fransız şehirci Henri Prost’un önerileri doğrultusunda yıkım kararı alınmıştır. (1940) Buna göre kışladan boşalacak alana konutlar ve sosyal etkinlik yapıları inşa edilecektir; büyük bir park düzenlemesi Harbiye’ye kadar uzanacaktır. İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde kışlanın arazisi ‘İnönü Gezgisi’ adıyla büyük bir tören meydanı niteliği de kazanacak, Taksim Meydanı ile bütünleşecektir. ‘Gezgi’nin ön tarafına İnönü’nün heykeli kurulacak, Taksim Cumhuriyet Anıtı da o noktaya kaydırılarak tasarımın bütünlüğü sağlanacaktır.

Ancak kışla kısım kısım yıkıldıktan sonra, planlanan düzenlemelerin çok azı uygulanabilmiştir. Ahırların yerini daha önce Taksim Meydan’ı almış, öndeki Talimhane apartmanlar inşa edilerek modern bir konut bölgesi karakteri kazanmıştır.” (www.hayal.et.com) ]

Kışlanın mimari değeri

Doğan Kuban 16 Kasım 2012 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin Bilim Teknoloji Dergisi’nde Taksim Topçu Kışlası’nın tıpkı yapımıyla ilgili olarak şunları yazıyor:

“Daha 2. Mahmut zamanında topa tutularak yıktırılan Taksim Kışlası en az bilinen, birçok kez değişmiş, meydan cephesi ise Türkiye’de hiç geçerli olmamış, Fransız uydurması ‘Style Sarrasin’ (İspanyol ve Kuzey Afrika İslam mimarisi üslubunda) bir bezeme ile olasılıkla Abdülaziz döneminde yenilenmiş, çok çirkin bir dönem yapısıdır. İstanbul’da kalan kışlaları yüzeysel olarak inceleyen herkes bunu görebilir. Bunu hangi nedenle akıl etmişler acaba?”

Neden mi akıl etmişler?

Taksim Topçu Kışlası’nın tarihsel açıdan vazgeçilmez ve binanın yeniden yapılmasını gerektirecek büyük bir mimarî değeri olmadığını mimarlık tarihi bilgini Prof. Dr. Doğan Kuban yazıyor. Kışlanın hiçbir mimarî değeri yok, ama 31 Mart mürteci ayaklanması dolayısıyla önemi çok büyük. AKP iktidarı büyük bir olasılıkla Cumhuriyet’ten 31 Mart’ın intikamını almak için kışlayı yeniden dikmek istiyor. Aslına bakarsanız, Çamlıca’ya da cami aynı marazlı tutku yüzünden yaptırılacak. Zaten bu iktidarın 10 yıllık iktidarını değerlendirecek olursak Cumhuriyet’in reddine dayanan bir İslamî restorasyon çabası olduğunu görürüz. Evet, 31 Mart ayaklanması bastırılmamış olsaydı Cumhuriyet kesinlikle kurulamazdı. Taksim Topcu Kışlası’nın yeniden yapılmasının gerçek ve doğru nedeni budur.

31 Mart olayı

II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’da yönetime karşı yapılmış büyük bir ayaklanmadır. Rumî takvime göre 31 Mart 1325’te (13 Nisan 1909) başladığı için bu adla anılmıştır. İsyan 12-13 nisan gecesi Taksim Kışlası’ndadaki Avcı Taburu’na bağlı askerlerin subaylarına karşı ayaklanarak Meclis-i Mebusan üzerine yürümesiyle başlamış, Hareket Ordusu tarafından bastırılıp II.Abdülhamid’in tahttan indirilmesiyle son bulmuştur.

Ama bu ayaklanmanın tahrikçileri kimlerdi? Sayalım: Şeriat isteyen Derviş Vahdeti’nin yayımladığı, İngilizler tarafından finanse ve himaye edilen Volkan gazetesi, muhalif Ahrar Fırkası çevresi, İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti... Kışkırtıcı ve destekçileri arasında ünlülerden adem-i merkeziyetçi Prens Sabahattin Bey, Mizancı Murat ve İsparta’nın turizm simgesi (!), günümüz iktidarının mürşidi meczup Said Nursî bulunmaktadır.

Değerli dostum Prof.Dr. Sina Akşin “Jön Türkler ve İttihat ve Terakki” adlı kitabında (S.116-120) siyasal durumu tasvir ettikten sonra şunları yazar: “... daha da tehlikeli ve uygulamaya konulan bir çare din adamlarının ve dinci çevrelerin Hilmi Paşa’ya ve İttihat ve Terakki’ye karşı harekete geçirilmesiydi. Bu çeşit harekete elverişli olanlar, medrese, yani ilmiye talebeleriydi.”

Sloganı “Şeriat isteriz!” olan bir “asker + sivil” hükümet darbesi idi. İttihat ve Terakki muhalifleri tarafından düzenlenmiş ama başarılı olamamıştı.

Başarılı olsaydı ne olurdu bilinmez ama aralarında Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı kadrosu olmak üzere bütün mektepli (harbiyeli) subayların kellesi giderdi. 31 Mart başarılı olamadığı için Kurtuluş Savaşı kazanıldı ve Cumhuriyet kuruldu.

***

Tarihî açıdan çok kötü bir üne sahip, mimarî açıdan hiçbir değeri olmayan Taksim Kışlası’nı Cumhuriyet’le özdeşleşmiş Taksim’e kazık gibi dikmenin “İntikam”dan başka bir anlamı yoktur!