Taksim, Silivri, Hasdal -(TAMAMI)

İnsan bir süre Türkiye’den habersiz uzakta kalsa, geri döndüğünde ülkedeki durumun ne olduğunu ilk bakışta nasıl anlar? Kimin iktidarda olduğuna bakabilirsiniz. Ama iktidar değişip, temel doğrultu aynı kalmış olabilir. Bakışınızı meydanlara yöneltebilirsiniz. Ama bakışınız mücadelenin mola ya da yükseliş anına tesadüf edebileceği gibi, mücadelenin hangi mevzilerde cereyan ettiğini hemen kestiremeyebilirsiniz. Oysa Silivri, Hasdal ve diğer zindanların duvarlarının hâlâ ayakta olup olmadığına bakmak, size durumun ne olduğu hakkında hemen ve kesin bilgi verecektir.

Milletin üstüne ‘deli gömleği’ geçirmek

Ergenekon, Balyoz ve benzer tertiplerle tutsak alınmış olanların ortak yönü, bugün milleti isyana sürükleyen “deli gömleği”nin milletin üstüne geçirilmeye çalışıldığını çok önceden görüp, buna karşı tutum almış olmalarıdır. Henri Barkey’in ifadesiyle onların “kafese tıkılmış” olması, bu deli gömleğini milletin üstüne rahatça geçirebilmek içindir.

Deli gömleği, ABD adına Suriye’ye, Irak’a, İran’a karşı düşmanlık ve savaş politikasını dizginsizce yürütebilmek içindir. Bu gömlek, PKK’yi iktidar ortağı haline getirip, Bölünme Anayasası’nı çıkararak ülkenin ve milletin bölünmesinin önünü açmak için giydirilmeye çalışılmaktadır. Hedef, karşı devrim Atatürk Devrimi’nden intikamını alırken, milletin elini kolunu bağlamaktır.

Önce Ergenekon-Balyoz, sonra ‘deli gömleği’

Ama dikkat edilsin ki, önce Ergenekon-Balyoz tertipleri sahneye konmuş, bu tertiplerin sürdürülebilmesini sağlamak için yargı üstündeki denetim pekiştirilmiş, Atatürk Devrimi’ne karşı hayasız saldırı, komşulara karşı dizginsiz düşmanlık ve savaş politikası, PKK ile iktidar ortaklığı ancak ondan sonra bütün açıklığı ile gündeme getirilebilmiştir. Demek ki, zindan duvarlarıyla meydanlarda millete karşı kullanılan şiddetin yöneldiği hedef aynıdır.

Onlar meydanlara en önce çıkmış olanlardır

Karşı devrim kuşkusuz korktuğuna uğrayacaktır. Ama onun korkuları, aynı zamanda bizim öğretmenimizdir. Taksim kıvılcımının tutuşturduğu milletin ayağa kalkışı Taksim Bendi’ni aşmıştır. Onların korkusu bendi aşan dalgaların Silivri-Hasdal duvarlarını yıkmasıdır. Bugün ülkemizde mevcut iktidarın yıkılmasıyla, zindan duvarlarının yıkılması eş anlamlıdır. Direnişe katılan istinasız herkes, asıl amacını “Diktatör istifa!” diye bütün benliğiyle haykırırken, karşı devrim ve payandaları, direnişin bu nedenle “asıl amacı”ndan saptığını kanıtlamak için çırpınmaktadır. Bütün çabaları, direnişin birleştirdiği kitlelerin enerjisini, yeni bentlerle bölme üstüne kuruludur.

Yargıtay Başsavcısı “Balyoz Davası” kararlarının onanmasını ister, “Ergenekon Davası” koşar adım sonuna yaklaşırken, Silivri-Hasdal tutsakları, bütün milletle beraber meydanlardadır. Aslında onlar meydanlara en önce çıkmış olanlardır. O zaman meydanlara da Silivri ve Hasdal’da olmak düşer. Çünkü Silivri ve Hasdal’ın duvarları aşılmadan, ne ülkenin bağımsızlığı, ne de milletin özgürlüğü sağlanabilir.