Taliban’a İsrail nasıl bakıyor?
Afganistan’la yatıp, Taliban’la kalkıyoruz. Gazetelerde, televizyonlarda, sosyal medyada konu günlerdir tartışılıyor. “Tartışılması normal” diyeceksiniz. Ama bu kadar tarihe, bilime aykırı görüş, bilgi sahibi olmadan fikir ileri sürme, “dijital çağ”ın yarattığı yüzeysellikle birleşince, emperyalist propagandanın etki alanını genişletiyor.
Nedir üzerinde tartıştığımız şey? ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, Taliban’ın iktidara gelmesi. Peki bu meseleye nasıl yaklaşacağız? Soru basittir: Bu durum, Türkiye’nin lehine mi yoksa aleyhine mi?
Bundan sonrasına ilişkin söyleyeceğimiz her şey Afganistan’ın kendi iç meselesidir ve Afgan halkının mücadelesine göre şekillenecektir! Sizin bu konuda öznel niyetleriniz, arzularınız olabilir, “keşke şöyle olsaydı” diyebilirsiniz. Ama keşkelere göre siyaset biçimlenmez, strateji kurulmaz. Hayat kafanızdaki şablona uymuyorsa, şablonunuz yanlıştır! Nesnel gerçeklikler herkesin konumunu, alacağı tutumları belirler.
Emperyalist devletler de, gelişen dünya devletleri de uluslararası meselelerde menfaatlerine uygun olan gelişmeler yönündeki eğilimi destekler, önünü açar, bunun olması için mücadele eder.
TÜRKİYE’NİN MENFAATİ
Gelelim sorumuza: Bu gelişme kimin menfaatine? Bunu anlamak için dünya çapındaki cepheleşmeye bakmak zorunlu. ABD ve yandaşları ile ABD’nin karşısındaki güçler, Afganistan’da Taliban’ın iktidara gelmesini nasıl değerlendiriyor?
ABD, Afganistan’daki gayrı nizami unsurlarını harekete geçirerek bölge ülkelerinin Taliban yönetimi ile birlikte istikrarlı bir Afganistan oluşturmasını önlemek istiyor.
Rusya, Çin, İran, Pakistan ve Türkiye ABD’nin bölgeden çekilmesinden memnun. Bu ülkeler, Afganistan’ın 40 yıldır bir istikrarsızlık odağı olması durumuna Taliban ile birlikte son vermeye, bölgede ABD’nin kaos düzenine karşı istikrarlı bir Afganistan oluşturmaya çalışıyor.
En önemlisi, ABD’nin dünya efendiliği iddiasının son bulması. ABD işbirlikçileri bu nedenle büyük telaş içindeler.
IŞIK TUTUCU ÖRNEK
ABD’nin desteği olmaksızın hayatta kalma şansı bulunmayan İsrail’in Afganistan ve Taliban hakkındaki değerlendirmesi bu bakımdan ışık tutucu. İsrail’in resmi bakış açısını yansıttığı kabul edilebilecek olan Tel Aviv Üniversitesi Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü uzmanlarının hazırladığı bir değerlendirmede şöyle deniyor:
“ABD ve müttefiklerinin Afganistan’dan geri çekilmesi, yıllarca milyarlarca dolara mal olan eğitim ve donanım sağlanan Ordu’nun engellemek için parmağını bile kıpırdatmadığı bir ortamda, Afgan liderliğinin Taliban tarafından hızla ele geçirilmesiyle korkunç görüntüler altında gerçekleşiyor. (…) Kısa vadede olaylar, ABD’nin bir süper güç olarak imajına ve müttefiklerinin, kriz zamanlarında kendilerine yardıma hazır olduğuna dair inancına kesinlikle zarar verecektir.”
İRAN’A ‘KASIM SÜLEYMANİ’NİN İNTİKAMI’ ŞANSI
Enstitü’nün uzmanları Afganistan’daki gelişmeleri İsrail açısından üç düzeyde ele alıyor:
“1.Taliban’ın kontrolü hızlı bir şekilde ele geçirmesi ve Amerika’nın başarısızlığına yol açtığı anlatısının yaygınlaştırılması, aşırılık yanlısı terör örgütlerinin Ortadoğu dahil olmak üzere İsrail hedeflerine karşı ve küresel arenada faaliyetlerini artırma motivasyonunu güçlendirebilir.
“2.İran, Afganistan’dan çekilmesini ABD’nin Ortadoğu’daki varlığının sona ermesi perspektifinden ulusal çıkarları açısından olumlu bir gelişme olarak görüyor. Tahran, süreçteki bir sonraki aşamanın Irak’tan çekilme olacağını umuyor. Bu gelişme, İran'ın arka bahçesinin güvenliğini önemli ölçüde artıracak ve aynı zamanda İran'a Kasım Süleymani'nin öldürülmesinin “stratejik intikamını” verecektir.”
İSRAİL DESTEKSİZ KALABİLİR
“3. ABD’nin Afganistan’dan kaçışı olarak yorumlanan görüntülere rağmen, ABD yönetiminin Ortadoğu’daki askeri varlığını azaltma süreci de dahil olmak üzere “bitmeyen” olarak tanımladığı askeri çatışmalardan çekilme politikasını değiştirmesi beklenmiyor. Bölgedeki ana aktörler, Ortadoğu’nun Amerikan ulusal güvenlik değerlendirmelerindeki önemini yitirmekte olduğuna ve bunun da Amerika’nın bölgedeki ekonomik/askeri kaynaklara yatırım yapma isteğinin azalmasına yol açtığına ve bu durumun ABD’nin değerlendirmelerini ve davranışlarını güncellemeye mecbur bıraktığına inanıyor. Bu anlayış belki de ABD’nin İsrail’e bölgesel zorluklar karşısında vereceği desteğin derecesini nasıl değerlendireceklerini etkileyebilir. Ayrıca, nesnel olarak, İsrail, hareketlerini, ABD yönetiminin, İsrail’e olan empati ve desteğinde samimi olsa bile, İran tehdidi dahil olmak üzere bölgedeki zorluklarla başa çıkmak için askeri kaynaklara yatırım yapmaya gelecekte hazır olma ihtimalinin çok düşük olduğu anlayışına dayalı olarak planlamalıdır.”
BÖLGEMİZDEKİ CEPHELEŞMENİN TUTTUĞU AYNA
İsrail’in terörist olarak nitelediği örgütler bölgede ABD ve İsrail tehdidine karşı mücadele eden bağımsızlıkçı kuvvetler. İsrail’in kaygısı sadece bu örgütlerle sınırlı değil. İran, Suriye, Lübnan Hizbullahı, Filistin Kurtuluş Örgütü, Hamas İsrail’in baş düşmanları. Ancak, İsrail’in Türkiye’yi İran’dan daha tehlikeli olarak gördüğünü unutmayalım.
Türkiye’de anti emperyalist geçinen bazı çevreler “ABD-Taliban anlaştı” diyerek ABD’nin yenilgisini gizleme çabası içindeler. İsrail’in ABD’nin çekilmesi ve Taliban konusundaki tedirginlik ve telaşı, bunların foyasını da ortaya çıkarıyor.