Taraftarın güvendiği başkan Ali Koç
Başkanlık seçimini büyük oy farkıyla kazanan Ali Koç, Fenerbahçe’de bir ilki gerçekleştirdi. Seçimin yapıldığı gün bir yazım yayımlanmıştı gazetede, sonra yazmadım. Ancak, yanlış değerlendirmeler; yandaş basının taraf tutan spor yazarlarının büyük çoğunluğu futbol takımının ilk devreyi başarısız geçirmesi nedeniyle teknik kadrodan çok giderek başkanı ve yönetim kurulunu eleştirmeye başladılar. Özellikle, FB’nin Ümraniyespor’a elendiği gün, TRT Spor’da beğendiğim spikerlerden Erdoğan Arıkan’ın programı vardı. O, her gün aynı programları yapar. Ancak, bu kez iki konuğu da çok taraflı, saplantılı olarak FB’yi eleştirmeye başladılar. Aykut Kocaman hiç gündemde olmamasına karşın bu iki konuk onu öve öve bitiremediler.
Eleştiri yapacaksan önce hangi konuları gündeme getireceğini saptayıp ona göre değerlendirmek gerektiğini bilmeden ‘ahkâm’ kesmenin ne kadar yanlış olduğunu o gün bir kez daha farkına vardım. Eleştiride çok basit kurallar vardır; artıları önce söyleyeceksin, olumsuzlukları sonra söyleyeceksin. O konuşmaların ne yeri ne de sırası vardı. Erdoğan Arıkan acaba tuzağa mı düşmüştü? Belli ki ikili FB’nin eski yönetimine bağlılığını göstermek için Başkan Ali Koç ve yönetimini eleştirip durdu. Hoş olmayan bir görüntü çıkmıştı ortaya. Nasıl bir yönetimi devraldığını defalarca değil de yeri geldiğinde açıklayan Başkan Ali Koç’un FB’ye getirdiği rüzgârı ve başarıları görmezden gelmenin ne kadar ucuz bir değerlendirme olduğunu belirtmek istiyorum. Başkan Ali Koç’un FB TV’de yapmış olduğu açıklamalı konuşmasında kulübün her alandaki gelirlerinin icra altında olduğunu açıklamasından sonra Aziz Yıldırım yönetiminin kulübü nasıl borç batağında bıraktığını anlamak güç değildi. Bütün bu alacaklıları, bugüne kadar hiçbir kulübün başkanının yapmadığı bir bağışla Başkan Ali Koç durdurdu. Bunları öğrendikten sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini anımsadım. Çünkü bütün gelir kapıları kapalıydı. Bu olumsuz durum Başkan Ali Koç’un bağışıyla çözümlendi.
Hiçbir spor yazarı bu konuşmaların üzerinde durmadı! Konuşmanın devamı vardı. Geçen yıl Profesyonel Lig’de ikinci olan FB takımının futbolcularına 82 Milyon TL borç birikmişti. Yeni yönetim bunları bir çırpıda ödedi. Beni şaşırtan FB’de görev yapıp gönderilen, paraları ödenmeyen 24 futbolcunun mahkeme başvurularının hukuksal yönden çözümlenmesiydi.
Bu yandaş futbol eleştirmenlerinin amacı, üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek anlamını taşımak olan saldırılarının ardı arkası kesilmedi. Çok başarılı işlerin yapıldığını hiç değerlendirmeden, futbol takımının başarısızlığı nedeniyle yönetime giderek saldırılar arttırıldı. İki teknik direktör gönderildi, yeni futbolcular alındı. Bu kez Comolli neden gönderilmiyor? diye yönetim eleştirilmeye başlandı! Spor yazarlarınca sadece FB’de değil diğer üç büyük kulübün de yönetimi sürekli eleştirildi. Kulüplerin yönetimle ilgili konuşmaları verilir o kadar. Onları eleştirmek spor yazarlarının görevi değildir. Bence, spor yazarları maçları, teknik direktörleri, futbol karşılaşmalarını, hakemleri eleştirmekle yükümlü olmalıdır. Kulüplerin iç işlerini, yönetim biçimlerini eleştirmek onların görevleri değildir. Diğer üç büyüklerle ilgili yazılarımı da yazacağım.
Bugün taraftar FB’nin her maçında Ülker Stadyumu FB Şükrü Saraçoğlu Spor Kompleksi’nde ortalama 35 Bin kişiyle yalnız bırakmamaktadır. Bu ilgi FB Yönetimi’ne taraftarın güvenini ve desteğini gösteriyor. Geçen yıl Aykut Kocaman’ın görevde olduğu kapanış maçında Kadıköy’de Konyaspor’u 2-1 mağlup ettiği maçtaki taraftar sayısı 5500’dü ve FB ligde ikinci sıradayken, GS, İzmir’de Göztepe ile şampiyonluk maçı oynuyordu.