Tarihî karar süreci

Türkiye, tarihî bir karar sürecinin içindedir. İsterseniz buna devrim diyebilirsiniz. Türkiye, Atatürk Devrimini tamamlama, kesin ve kalıcı zafere ulaştırma dönemine girmiştir.

KRİTİK ATAK
Türk Ordusunun Fırat’ın Doğusuna yönelik harekâtı, Birinci Dünya Savaşının başında 29 Ekim 1914 günü Türk donanmasının Çarlık donanmasını vurması ve Çarlık limanlarını basması gibi tarihî bir cesaret örneğidir. O cesur karar, Çanakkale zaferini getirmiş ve İstanbul’u işgale yönelik Çarlık planını bozmuştur. Böylece Rus Devriminin önünü açmıştır ve dünya dengelerini değiştirmiştir. İstiklâl Savaşımız, o koşullarda zafere ulaştı. 29 Ekim 1923’e uzanan süreç, 29 Ekim 1914’te başlamıştı. O dokuz yılı anlamak, 2019’u anlamak gibidir.
Şimdiki harekât, içine girdiğimiz tarihî karar sürecinin en kritik atağıdır. Çünkü Türkiye, bu atakla ABD merkezli Atlantik sistemine silah kullanarak meydan okuyor.

YIKILAN SİSTEM
Varolan sistem, artık yıkılan sistemdir.
Bizi borca batıran ve bölünmeye sürükleyen sistem, 1945 sonrasında, ama özellikle 1980’de başlayan “Dünya ile Bütünleşme” sürecinde kuruldu. Şimdi yıkılan bu sistem, Turgut Özal’ın “Dünya ekonomisiyle bütünleşme” dediği, özetle millî ekonominin ve millî devletin tasfiyesini getirdi. 12 Eylül rejiminden başlayarak, Tansu Çiller ve Tayyip Erdoğan’ın BOP Eşbaşkanlığı dönemlerinde, Türkiye borca battı ve bölünme tehlikesiyle yüz yüze geldi. ABD, FETÖ ve PKK terör örgütlerini bu amaçla Türkiye’nin üzerine sürmüştü. Ancak bileklerine takılan zinciri kırmış ve kefeni yırtmıştır. Şimdi bu sürecin, kesin zafer atağına yöneliyoruz.

BASTILLE’İ ZAPT ETTİK
2014 yılı baharında, Türkiye’nin ABD Merkezli Atlantik Sistemiyle hesaplaşması başladı. Vatan Partisi önderliğinde Silivri Duvarını yıktık ve Türk Ordusunu esaretten kurtardık. Silivri Duvarının yıkılması, Fransız Devriminde Bastille Hapisanesinin basılması ve hapistekilerin kurtarılması gibi bir olaydır. Şimdi o hapisanede, FETÖ Gladyosunun suçlu kadrosu yatmaktadır. Böyle olaylar, devrimlerde olur.

TARİHÎ ADIMLAR
2014 Baharını izleyen bütün ataklar, Türkiye’nin Atlantik Sisteminden koptuğunu gösteren bir tarihî sürece girdiğimize işaret etmiştir.
Bu süreçte,
PKK’yı hendeklere gömdük, böylece ABD ve İsrail’in İkinci İsrail planını toprağa gömmüş olduk.
FETÖ Gladyosunun Darbe girişimini bastırdık, ABD’nin Türk Ordusu, Polisi ve Yargısı içindeki silahlı güçlerini tasfiye ettik.
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtlarıyla ABD-İsrail Koridorunu yardık. DEAŞ’ın ve PKK’nın silahlı güçlerine sınır ötesinde ağır darbeler indirdik.
Bu süreçte ABD emperyalizmi ve İsrail’in dayatmalarına karşı gerçek dostlarımızla buluştuk. Rusya, İran, Irak ile silah arkadaşı olduk. Böylece Irak’ın Kuzeyindeki İkinci İsrail planını hep birlikte bozguna uğrattık.
TürkAkım girişimiyle Rusya ve Almanya’yı bağlayan enerji hatlarının odağındayız ve Orta Asya’dan Çin’e kadar uzanan Avrasya iklimindeki yerimizi alıyoruz.
Dünya ölçeğinde bakarsak, Atlantik sisteminin denetiminden kurtulma sancılarını yaşıyoruz. Türkiye düzlemindeki yaşadığımız olay ise, bağımsızlaşmak, vatan bütünlüğümüzü sağlamak, terörü temizlemektir. Bunların hepsi, bize Türk Devriminin kazandırdıkları ve hedefleri çerçevesindedir. Atatürk mevzisi işte bugün ABD emperyalizminden kurtulma mevzisidir.

SON UMUTLARI FIRAT’A GÖMÜLECEK
Türkiye, bugün söz yerindeyse “zurnanın zırt dediği yere” gelmiştir.
Fırat’ın Doğusuna yönelik askerî harekât ve Doğu Akdeniz’deki direnişimiz, Batı Asya ve Dünyadaki dengeleri değiştirecek önemdedir. Bu savaş, ABD’nin ve İsrail’in bölgemizdeki son umutlarını da Fırat Suyuna ve Doğu Akdeniz’in maviliklerine gömecektir. Şimdi bütün Dünyanın gözü üzerimizdedir.

ÜRETİM DEVRİMİNİN EŞİĞİNDE
Bu Vatan Savaşının kuşkusuz bir de ekonomik cephesi var. Türkiye, kaçınılmaz olarak, Millî Ekonomisini inşa etmek, Üretim Devrimiyle ayağa kalkmak durumundadır. Bu savaş, tıpkı Birinci Dünya Savaşı’nda yaptığımız gibi, bizi Millî Ekonomimizi inşa etmeye zorluyor.
Devletçe ve milletçe borçlu olan Türkiye, artık Üretim Devrimini başarmak mecburiyetiyle karşı karşıyadır. Vatan Partisi’nin Programı, bir kez daha Türkiye’nin gündemine gelmiştir. Yapılacaktır, başka çare yok ve en önemlisi bunu başaracak Öncü vardır, Kuvvet de vardır, Ekonomik Birikim de vardır.

MİLLETE VE VATANA YABANCILAŞMA HALLERİ
Biliyoruz, bu yazdıklarımızı birçok okuyucumuz dudak bükerek karşılıyor. Anlamakta zorluk var, farkındayız. Çünkü bütün bu olanlar Tayyip Erdoğan’ın yönetimde olduğu bir zamanda yaşanıyor.
İstiklâl Savaşımız da, 1914 yılında padişahların tahtta oturduğu bir zamanda başlamıştı ve Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Milletin Hükümetiyle 1920 yılında devam etti ve kesin zaferi getirdi.
Şu Tayyip Erdoğan husumeti, gözleri kör etmenin ötesinde beyinleri de kilitlemiştir.
Bu Vatan Savaşına “Saray Savaşı” diyerek ihanete sürüklenenler, bakınız nerelere geldiler. Vatan Savaşının son harekâtına, Cumhuriyet gazetesinin önceki gün “Siyasî karar” başlığını atmasında görüldüğü gibi, bu milletin amaçlarına ve duygularına yabanileşmişlerdir. CHP yönetiminin tavrında görüldüğü gibi, İsrail, ABD ve Yunanistan’ın cephesine geçecek kadar bu millete ve Atatürk Devrimine yabancılaşmışlardır. Yalnız vatanla ve milletle değil, gerçeklerle de ilişkilerini kopardılar.

TÜRK DEVRİMİNİN VE TÜRK MİLLETİNİN MECBURİYETLERİ VE DİNAMİKLERİ
Başından beri şunu vurguladık: Atomu parçalayabilirler ancak Türkiye’yi parçalayamazlar. Türkiye’yi borca batırabilirler, ama boğamazlar. Türk milleti bağımsız yaşamaya mecburdur. Türkiye Üretim Ekonomisini kurmaya mecburdur. En büyük gerçek, budur. Çünkü bu programın dinamikleri vardır!
O mecburiyetlerin o dinamiklerin karşısında kimse duramaz. Türkiye, BOP Eşbaşkanını da alır, önüne katar ve kendi mecburiyetlerinin görevlisi yapar. Bu, Türk Devriminin ve Türk milletinin gücüdür ve başarısıdır. Vatan Partisi işte o gücün ve o başarının temsilcisidir.
İşte bu mecburiyet ve dinamikleri görürseniz, gözlerinize çekilen perdeden, beyninizdeki inmeden de kurtulursunuz ve kurtulmaya mecbursunuz.
Tarihsel süreç, yoluna büyük bir atakla devam ediyor ve Vatan Partisi, öncü görevinin başındadır.