Tarihi mirası korumak - (TAMAMI)

GENİŞ AÇI


BURÇAK EVREN

Tarihi mirası korumak

İstanbul Belediyesi’nce kentin dört bir köşesine asılan bayraklarda, “bilboard”larda “Kültür mirasını koruyoruz” sloganlı bir tanıtım var. Bir belediyenin, hele hele İstanbul gibi bir dünya kenti belediyesinin, kültüre yapılan bir hizmeti böylesine bir tanıtıma gereksinim duyarak kamuoyuna duyurması, elbette hoş bir durum… Ama gerçekten de bu tanıtımda ifade edildiği gibi acaba İstanbul’un kültürel mirası korunuyor mu? Bu soruya olumlu yanıt vermek sanırım biraz zor.

Çok değil, yakın bir zamanda yalnızca İstanbul’un değil belki de Avrupa prehistorya-arkeolojisini değiştirecek bulgular hakkında “alt tarafı çanak çömlek” diyen bir siyasal partinin yerel yönetimi, kültürel mirastan ne anlıyor acaba? Bu tanımlama, yalnızca Osmanlı’ya ait dini yapılar mı içeriyor yoksa bunun içinde Grek, Roma, Bizans ve ilk Cumhuriyet yapıları da var mı? Korunduğu iddia edilen kültürel mirasımıza baktığımız zaman, ne yazık ki bırakın Grek, Roma ve Bizans’ı, Osmanlı’dan günümüze değin gelmiş kimi yapıları da içermiyor bu slogan. Peki, İstanbul Belediyesi hangi kültürel mirasımızı koruyor ya da koruduğunu iddia edebiliyor? Biraz geriye dönelim, korunmaktan çok korunamayıp tarihe mal olmuş kimi değerlerimizden söz edelim.

Örneğin bir zamanlar Çelik Gülersoy’un Kadıköy’de temellerini attığı ve bir süre sergilediği mezar taşı müzesinin çekirdeği olan o güzelim eserler şimdi nerede? Binlerce tarihi mezar taşından geriye tek bir tane kalmadı. Bu taşların akıbetini ne soran oldu ne de anlatan.

Ya kentin dört bir yanına dağılmış tarihi çeşmeler? Onlardan kaçı ayakta ve iyi durumda? Bir zamanlar bu çeşmeler tek tek restore edilmiş ve yaşamın içine sokulmuştu. Ama şimdi hepsi eskisinden daha kötü ve harap durumda. Örneğin Kazlıçeşmeye adını veren çeşme üzerindeki kaz motifinin yerinde yeller esiyor. Kaç kez çalınıp yerine yenisinin konulduğunu kimse bilmiyor.

Ya Beyoğlu’nda Cumhuriyet’le yaşıt olan sinemalar? Onlardan kaç tane kaldı dersiniz? Bir tek örnek bile kimse gösteremez. Elhamra, Emek, Saray, Lüks, Rüya, Alkazar, Lale, Venüs, İnci vs. Şan sineması yıllar yılı bir yangın yeri olarak hala öyle duruyor.

Ya tarihi Sulukule? O da kentsel dönüşüm projesinin kurbanı olmadı mı? Fatih döneminden beri İstanbul’un bir başka kültür mozaiğini oluşturan bu renkli Roman mahallesinde şimdi lüks villalar yükseliyor. Villaların bir kısmı tarihi surlara bir kısmı da Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii’nin duvarına dayanmış.

Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Elbette bu binaların tümü belediyelerin koruması altında değil, bunu biliyoruz. Biliyoruz ama neden kültürel mirası koruyoruz diye bir tanıtım yapıldığını da bir türlü anlayamıyoruz.
İstanbul Belediyesi bir taraftan kültürel mirası koruyoruz tanıtımını yaparken bir taraftan da kendi yayınları arasında olan “İstanbul’un 100 Kaybolan Eseri” kitabını yayımlıyor.
Garip bir çelişki…

burcakevren@aydinlikgazete.com