Tarihle yüzleşmek

Son yıllarda Atatürk ve Cumhuriyetin temel değerleriyle, ülkenin bölünmez bütünlüğü ile sorunu olanlar devamlı olarak CHP'yi, onun kurucu kadrolarını Dersim'de katliam yapmakla suçluyorlar.

Cumhuriyetin değerleri ile sorunu olduğu artık kamunun genel kanısı olan Tayyip Erdoğan önce çıkıyor, Dersimde 1937-38 de yaşanan olaylar için "özür" diliyor, bu fırsatı kaçırmayan Kılıçdaroğlu,"Özür yetmez, tazminat da ödenmelidir" diyor.

Kendisini, Cumhuriyetimizin kurucularına meydan okurcasına, öç alırcasına "Dersimli Kemal" olarak niteliyor

Elbette gerek ülkeler ve gerekse ülkeleri yönetenler geçmişleri ile yapılan ithamlar karşısında suskun kalamazlar, kalmamalıdırlar.

Yalnız tarihle yüzleşmek dediğimiz olay çok ciddi bir çalışmayı gerektirir. Dedikoduya dayalı, sadece kulaktan kulağa anlatılan hikayelerle tarihle yüzleşmek mümkün değildir.

Tanık, sosyal bilimlerde en zayıf halkadır. İnsan aklı unutmaya eğilimlidir.

Bunun için ciddi devletler, vesikaları toplarlar, tasnif ederek unutkanlıkların önüne geçerler.

Ayrıca bir tarihi olay incelemesinde gerçeğe ulaşabilmek için, incelemesi yapılan olayı sadece olayın yaşandığı ülkenin kayıtları ile de incelerseniz tarihi gerçeklere varamazsınız, ya da tam gerçeğe erişemezsiniz.

O bakımdan yaşanan olayla doğrudan veya dolaylı ilişkisi olan, ya da yaşanan olaydan menfaati olan ülkelerinde arşivlerini karşılıklı olarak incelemek gerekir.

Atatürk'ün ve Cumhuriyet'in kurucu babalarını katliam yapmakla suçlandığı Dersim olaylarını ciddi tarihçiler, bilim adamı hassasiyeti ile muhakkak inceleyip gerçekleri ortaya çıkartmalıdırlar.

Bu olay bir tabu olmaktan çıkartılmalı, konun uzmanı olmayan, ehliyetsiz, bilgisiz kişilerce, gündemde yer bulmak, siyaseten çıkar sağlamak gibi amaçlarla gündeme getirilmesi herkes için çok vahim sonuçlar doğurur.

Bu incelemeyi yaparken tarihten bir husumet çıkartmak için değil varsa yanlışlar aynı yanlışları tekrarlamamak için yapalım.

Nitekim ünlü tarihçi İlber Ortaylı; 27 Kasım 2011 tarihli Milliyet Gazetesinin Pazar ilavesindeki köşesinde "Dersim üzerine yapılacak araştırmaların genişletilmesi isabetlidir. Basınımızdaki dünyadan habersiz bazı sütunların ise 'Tebrik ederiz ama' üslubuyla hem iktidara hem muhalefete saldırısına herkesin dikkatini çekmek benim görevimdir.Tabu delmek dünyadan habersiz acemilerin işi değildir. Herkes için çok tatsız neticeler doğurur" demiştir.

Bu olayı incelerken, olayın yaşandığı dönemin iç ve dış politik gelişmelerini de göz önüne alarak incelemek, değerlendirmek gerekir.

Bu yıllar Türkiye'nin Hatay Meselesi ile hemhal olduğu bir dönemdir. Bu olaylarda Fransızların ve İngilizlerin katkısı var mıdır?

Varsa nedir ne değildir?

Bölgedeki Kürtçülük faaliyetlerinin arkasında hangi ülkeler vardı?

Bölgedeki Kürtçülük faaliyetlerini başta İngiltere, Rusya, Amerika ve Fransa'nın açık ve güçlü bir şekilde destekledikleri bugünün bilinen bir gerçeğidir.

O zaman İlber Hoca'nın değimiyle "dünyadan habersiz acemilerden" kurulu bir komisyon değil, tarihi yapan kadar yazanlarında önemli olduğu göz önüne alınarak, ciddi bir bilim kurulu kurularak, Dersim olaylarının sonuna kadar, Türk, Rus, Fransız, İngiliz ve Amerikan arşivlerinde de araştırılmalar yapılarak incelenmesi gerekir.

Bunda başı çekmek CHP'nin görevidir. Tartışılan, yalan yanlış kulaktan dolma dedikodulara dayalı değil bilimselliği tartışılmaz bir incelemeye ihtiyaç vardır.

Aslında bu konuda belki de geç bile kalındı. Böyle ciddi bir araştırma zamanında yaptırılsa idi, bölücü faaliyetlerin önüne çok daha bilimsel söylemlerle geçilebilirdi.

Böyle bir komisyonun kurulup çalışmaya başlamasına CHP ön ayak olmalıdır, ama ilk önce buna Dersim üzerinden Atatürk'e ve onun silah arkadaşlarına saldırmayı ilericilik zanneden parti içindeki bazı kişiler karşı çıkacaktır.

Zira; onlar karanlıklar prensleridirler, aydınlık onları korkutur.

Bu nedenle CHP tarihi ile yüzleşmek zorundadır.