Tarihle yüzleşmek-(TAMAMI)

Son yıllarda bileni bilmeyeni, tam cahili, yarı cahili, dünyaya kendi ideolojik gözlüğünden bakanı, bölücüsü, numaralı cumhuriyetçisi, entel liboşları hepsi de koro halinde bir “tarihle yüzleşme” goygoyculuğuna başladılar.

Bunu yaparken kimi cehaletinden ama büyük çoğunluğu da nemalandıkları veya talimat aldıkları çevreler böyle istiyor diye bu işe giriştiler. Ama tarihimizle yüzleşme goygoyculuğunu yapan, bir grup insanın kasıtlı olarak bazı gerçekleri saptırdıklarını görüyoruz. Ayrılıkçı ırkçıların, liboşların ve gerekse şeriatçıların tarihi saptırma çabalarına medya da destek vermektedir.

Bu yapılırken de aslında düşünce ve düşünceyi ifade özgürlüğünü kısıtlayanlar en az iktidar erkini elinde bulunduranlar kadar, bizzat bundan şikayet eden yazar çizer takımıdır.

‘Özür dileme’ konusu

Günümüzde Türk devrimine ve onun yaratıcılarına küfür etmek bir moda haline geldi. Bu devrime küfür edenler kendi tezlerini daha çok bilimsellikten uzak mesnetsiz tek başına değer ifade etmeyen, başkaca somut belgelerle doğruluğu kanıtlanmamış hatıralara dayandırırlar.Siz bunun gerçeklere erişmek için yetmediğini söylediğiniz zaman da sizi soykırımı desteklemekle suçlayıp susturmaya çalışırlar.

Aslında tarihi gerçeğe ulaşmak için, geçmişin fluluğunun arkasındaki hakikati görmeye çalışmak gerekir. Zira her olay, bir sürecin aşaması, evresi ve halkasıdır.

Bugünlerde bazıları “özür dileme” konusunda eski Almanya Başbakanı Willy Brandt’ın 1970 yılında Varşova gettosundaki Yahudiler anısına dikilmiş heykelin önünde diz çökmesini “özür dileme” konusunda örnek olarak gösterirler.

Bu davranış da bir sürecin son halkasıdır. Zira Almanya’da Hitler sistematik olarak bir ırkı toptan yok etmeye çalışmış ve bunu da büyük oranda başarmıştır. Yahudiler, Almanya’yı işgale kalkışan yabancı orduların saflarında üniforma giyerek Alman vatandaşlarını katletmemiştir.

Bölücüsü, numaralısı, liboşu...

Almanya’da yaşayan Yahudiler, ne ülkelerine karşı ayrılıkçı ırkçılık yaparak ülkelerinin bütünlüğüne karşı bir başkaldırıda bulunmuşlar, ne de Almanya içinde İmparatorluk döneminden başlayarak yüzlerce yıldır, Alman Devleti’nin giremediği bölgeler yaratmışlardır. Yani Willy Brandt, Almanya aleyhine hiçbir fiili davranışı olmayan insanları sadece o ırkın mensupları olduğu için imha ettikleri için özür dilemiştir.

O bakımdan Türkiye’de tarihle yüzleşmekten bahis ederken bütün bunları göz önüne alıp doğru noktalardan başlayarak tartışalım.

Bir Ermeni tehciri, Osmanlı İmparatorluğunu yönetenlerin bir sabah kalkıp, hadi Doğu Anadolu’da bulunan Ermenileri tehcir edelim demesiyle olmamıştır. Tehcir de bir sürecin aşamalardan geçtikten sonra geldiği son halkadır.

Dersim 1937-1938 olayları da dört yüzyıldır devam eden bir sürecin aşamalardan geçtikten sonra gelinen son noktasıdır. “Tarihle yüzleşme” goygoyculuğuna soyunan bölücüsü, numaralı cumhuriyetçisi, entel liboşları hepsi geçmişi bugünün kavramlar ve terimler ile değerlendirerek, bilerek Cumhuriyeti kuranlara karşı bir propaganda savaşı yürütüyorlar. Bunda da medyanın içler acısı hali nedeniyle başarılı oluyorlar.

Bu goygoyculuğun nedeni

CIA’nın Ortadoğu Masası şefi ve Türkiye uzmanı Graham Fuller daha 1990’da “Kemalizm’in modasının geçtiğini” ilan ederken, tarihimizle barışmamız gerektiğini söylemişti. İşte bu bölücüsü, numaralı cumhuriyetçisi, entel liboşların hepsi aldıkları talimatı yerine getirmektedirler.

Batı , Almanların Yahudilere, Fransızların Cezayir’de, Amerikalıların Kızılderililere, uyguladıkları vahşetin kompleksi içinde kendilerine suçlu bir Müslüman müttefik arıyorlar. Buna Türkiye’yi uygun görüyorlar.

Türkiye tarihi ile çok net yüzleşti, kendisinden toprak talebi bile olan Ermenistan bağımsızlığını ilan ettiği zaman onu ilk tanıyan ülkelerden biri oldu.