Tarım satış kooperatifleri üzerine bir tartışma -(TAMAMI)

Türkiye’de tarım satış kooperatifleri, günümüze kadar önemli işlevler yerine getirmiş ve halende güçlendirilip görevlerini sürdürmeleri üreticiler için yaşamsal önemde olan örgütlerdir. Aydınlık gazetesi ekonomi sayfasında yer alan “Fiskobirlik üreticiden destek bekliyor” başlıklı haber önemli bir konunun gündeme getirilmesi fırsatını yaratmıştır. 1980 sonrası liberalleşme rüzgarları ile tarım satış kooperatiflerinin sahip olduğu tesis ve yatırımların özelleştirilmesi gibi, teori ve uygulamaya ters olan akla ziyan önerilerden sonra, 2000 yılında IMF destekli yeniden yapılandırma ile bu tesislerin yine kooperatifçilik ilkelerine aykırı olarak anonim şirkete dönüştürülmeleri öngörülmüştür. Aradan 10 yıla yakın süre geçmesine karşın mevcut tartışmalı ve sorunlu yapı korunmaktadır. Nitekim bu yapı yukardaki haber başlığında yer aldığı gibi gerçek bir kooperatif için “üyelerden yardım isteme” gibi ironik bir durumun yaşanmasına neden olmaktadır.

Tarım satış kooperatifleri gibi yatırım tesislerine sahip olan kooperatiflerin yaşadıkları sorunların çözüm yollarının, ABD ve Kanada’daki uygulamaları ile kitap ve makalelerle ortaya konmasına karşın Türkiye’de bu yönde bir çalışma başlatılamamıştır.

Fiskobirlik yönetimi tarafından dile getirilen ve tüm tarım satış kooperatifleri gibi üretim ve işleme tesislerine sahip diğer kooperatiflerin yaşadığı sorunun temelinde üye-kooperatif ilişkisindeki yanlışlıklar yatmaktadır. Kuşkusuz bu değerlendirme söz konusu yatırımların gerçekten rasyonel ve sürdürülebilir oldukları varsayımı ile geçerli olacaktır.

Sorun genel olarak yatırım sorunu olarak özetlenebilir. Burada sorunun kapsamlı teorik ve kapsamlı açıklamasını yapma olanağı bulunmamaktadır. Ancak çözüm için yapılması gerekenleri özetlemek yararlı olur kanısındayım. Mevcut durumda kooperatif üyesi çiftçi, üyesi olduğu kooperatife karşı aidiyet duygusu taşımadığı gibi, bir sorumlulukta duymamaktadır. Bunun nedenleri ayrı bir tartışma konusu yapılacak kadar geniştir. Temel sorun, özet olarak tesislerin “ortak mal” olmasıdır. Yani kooperatife üye bir çiftçinin kooperatifin sahip olduğu tesis ve yatırımlardaki payı belli değildir. Üyelikten ayrılırken alacağı bir değer olmaması sonucunu yaratan bu durum önemli bir sorundur. Diğer yandan, kooperatife yeni giren üyelerin eski üyelerle aynı hakka sahip olmaları da sorunun başka bir yönüdür.

Çözüm, kapalı üyeliktir. Yani kooperatifler, üyelerini geçmiş ve mevcut kooperatif ilişkileri açısından değerlendirmeli ve üye sayısını kooperatifin işleme kapasitesini dikkate alarak sınırlamalıdır. Üyelerin yeniden değerleme ile ortaya konacak tesis değerleri üzerinden ortaklık payları saptanmalı ve belgelenmelidir. Ancak bunun kapsamlı ve titiz bir çalışma gerektirdiği de bilinmelidir. Üçüncü ve önemli bir konu da üyelik ilişkisinde, ortaklık payına dayalı olarak ürün yetiştirme ve tesliminin sözleşme altına alınmış olmasıdır. Bu koşul o kadar kesin uygulanmaktadır ki, kooperatife teslim etmeyi taahhüt ettiği ürün miktarını, yaşanan iklim koşulları nedeniyle elde edemeyen üretici, ortak dışından sağlayarak bu miktarı kooperatife teslim etmek zorunda bırakılmaktadır.

Bu yeni yapılanma içinde, ortaklık devri söz konusu olacağı gibi, kooperatife yeni üye alınması söz konusu olduğunda, yeni üreticinin sahip olduğu üretim alanına (üretim kotası) bağlı yapacağı ürün sözleşmesine dayalı bir katılım payı ödemesi de söz konusu olacaktır. Bu yapı, üyenin kooperatife sahiplenmesi sonucunu yaratacağı gibi kooperatife sermaye sağlamasının da bir yolu olacaktır. Ayrıca bu uygulama üyelerin risturn veya ürününe yüksek fiyat bekleme yerine kooperatife yatırım yapılması seçeneğine olumlu bakmasına yol açacaktır.

Ancak uygulama daha ayrıntılı inceleme ve çalışmayı gerektirmekte, bu temel sorunun çözümü yanında, yönetim ve karar verme süreçleri ile ilgili temel sorunların da çözülmesini gerektirmektedir. Konu bu anlayışla ele alınmadığı sürece, tesis sahibi kooperatiflerin geleceği sorunlu olmaya devam edecektir.