Tarım ve Orman Şurası
Adı sıkça değiştiğinden yasa ve yönetmeliklerde bile adının değiştirilmesinde geriden gidilen ve son adıyla Tarım ve Orman Bakanlığımız, doğrudan Tarım Bakanı tarafından farklı vesilelerle bu yıl ekim ayı içinde üçüncü Tarım ve Orman Şurası yapılacağını duyurmuştur. Nihayet Sayın Bakan 17 Temmuz’da, daha öncekilere benzer içerikte bir konuşmayla şuranın tanıtımını resmen yapmıştır. Şura hazırlıkları olarak 21 adet çalışma grubunda; 163 öğretim üyesi, sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden 268, 412 Bakanlık personeli ile, Bakanlık dışındaki kamu kurum ve kuruluşlarından 39 kişi olmak üzere toplamda 882 kişinin görev alacağına işaret edilmiştir. Buradan da anlaşılacağı gibi yoğun bir çalışma başlatılmış durumdadır.
BU NEYİN ŞURASI?
Yarım asır ömrü tarımın içinde geçmiş bir akademisyen olarak, Türkiye tarımının temel sorunları ve bunların çözüm önerilerini içeren, çok sayıda akademisyen ve bürokratın hazırladığı, binlerce çalışma, rapor ve projenin varlığının yakın şahitlerinden biriyim. Ayrıca doğrudan bakanlıkta tarımın sorunlarını ve bunların çözüm önerilerini çok iyi bilen, halen çalışan ve emekli olmuş çok sayıda uzman ve bürokratın varlığı da yadsınamaz bir gerçektir. Bu gerçekler karşısında tarımın sorunlarını saptamak ve çözüm önerileri geliştirmeye çalışmak için adı ne olursa olsun bir faaliyete girişmek kaynak, emek ve zaman israfından başka bir anlam taşımayacaktır. Sanıyorum yetkililerde en az bizim kadar durumun farkındadırlar. Sayın Bakan, tanıtım toplantısında tarımdan övgüyle söz ederek “Yapılan çalışmalar ve uygulanan akılcı politikalarla Türk Tarımı, Dünyanın 7. büyük, Avrupa’nın ise en büyük tarımsal ekonomisi haline gelmiştir” şeklinde bir tanımlama yapmıştır. Eğer durum buysa bu neyin şurası olacaktır. Verilen bilgilerin gerçekliği tartışılır olsa da, Türkiye’nin, tarımın sorunlarını ve çözüm önerilerini ortaya koyan, araştırma, proje, kongre bildiri kitapları, stratejik planlar vb. sayısı açısından dünyada ilk sırada olduğunda hiç kuşku yoktur.
Sayın Bakan, şura tanıtım toplantısında tarım ve ormancılıkta, önümüzdeki beş yılı planlayarak, gelecek 25 yılı yönetmeyi hedeflediklerini belirtmiştir. Ancak, tam beş gün sonra, yasa gereği hazırlanan 11.Kalkınma Planı 23 Temmuz 2019 Tarihli ve 30840 Sayılı Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayınlanmış olup, diğer alanlarda olduğu gibi önümüzdeki 5 yıllık (2019-2023) dönem için, tarım alanında da hedef ve stratejileri ortaya koymaktadır. Bunun arkasındaiki adet ihtisas komisyonu çalışması bulunduğunu da hatırlatmak gerekir. Yukarda değindiğimiz gibi, Bakanlıkta ve ilgili birimlerde çok sayıda strateji raporu ve plan çalışmalarının mevcudiyeti de bir gerçektir. Dünyadaki örnekleri de dikkate alındığında, tarımda izlenecek temel politikalar çok açıktır. Önemli olan bilinen sorunların, bilinen çözümlerini uygulamaktır. Bu politikalar o kadar belirgin, bilinen ve somut gerçeklerdir ki, birçok politika uygulamaları yasalarla güvence altına alınmıştır. Nitekim Türkiye’de de mevcut birçok yasal düzenlemeyle yetinilmeyerek 2006 yılında tarım sektörünün ve kırsal alanın, kalkınma plân ve stratejileri doğrultusunda geliştirilmesi ve desteklenmesi için gerekli politikaların tespit edilmesi ve düzenlemesi amacıyla bir Tarım Kanunu çıkarılmıştır.
Önemli olan plan, proje yapmak, yasa çıkarmak değil bunu uygulamaktır. Türkiye’de yapılmayan tam da budur. Örneğin söz konusu yasada tarımın desteklenmesi gerektiği bunun için de “Bütçeden ayrılacak kaynak, gayrisafi millî hasılanın yüzde birinden az olamaz” sınırlılığı getirilmiştir (Madde 21). Uygulamaya bakıldığında desteklerin bu hedefin çok altında kaldığı görülmektedir. Son Bakanlık açıklamasına göre 2018 yılı destekleri sadece 15 milyar TL düzeyinde kalmıştır. Bırakın yasayı Türkiye’de tarım alanında Anayasada yer alan temel düzenlemelere bile uyulmamaktadır. Anayasada meraların amaç dışı kullanılması kesinlikle hükme bağlanmışken, Türkiye’de birinci sınıf meralar bile 20 yıllık ot parasına imara açılabilmektedir.
AMAÇ FARKLI MI?
Daha bu yıl Mart ayında bir ekonomi toplantısında Tarım Bakanı Tarımda Milli Birlik adında bir projeden söz ederek, yapılması planlanan şuranın amacına benzer şekilde “Tarımın Türkiye’deki yol haritası, bundan sonraki 25-30 yıllık süreç belli olacak” şeklindeki bir giriş yapmış ve proje detaylarının 1-2 ay içinde açıklanacağından söz etmiştir. Proje basına sızmış ve konuyla ilgili olarak bu köşede Tarımda Milli Birlik Projesi: Yalın Rant başlığı altında bir değerlendirme yapmıştık. Özetle Türkiye’de 1980 yılında başlatılan Batı dayatmalı tarımı yerli ve özellikle de yabancı çok uluslu şirketlere teslim etme anlayışının son noktası olarak nitelendirdiğimiz proje, kamu oyundan gelen tepkilerle gündemden çekilmiş ve kapsamlı açıklamadan vazgeçilmiştir. Bundan sonraki süreçte bir tarım şurası gündemi yaratma haberleri çıkmış ve sonunda 17 temmuz tarihinde bu yıl ekim ayı içinde geniş katılımlı bir şura yapılacağı resmen ilan edilmiştir. Yukarıdaki değerlendirmeler ışığında buradaki amacın, tepki çeken bu Tarımda Milli Birlik Projesini şura kararına bağlamak mı olduğu şeklinde bir soruyu akla getirmektedir. Tarım için bir şeyler yapılmak isteniyorsa, yapılacaklar çok açık ve net olup tüm ilgililerce de bilinmektedir. Yapılması gerekenler en kapsamlı şekilde Bakanlık arşivindeki mevcut rapor, proje, programlarda ve daha da önemlisi yasalarda bulunmaktadır. Bu yalın gerçekler ışığında, Türkiye tarımına hiçbir katkısı olmayacağına inandığım bu şura toplantısının belirsiz bir tarihe kadar ertelenmesi dileğiyle yazımızı tamamlayalım.