Tarımda yüksek öğretim sorunları

Ocak ayında tarım açısından öne çıkan konuların başında “Tarımsal Öğretim” gelir. Düzenlenen toplantılarla, tarihi değişim içinde tarımsal öğretimin geçirdiği süreçler, tarımın önemi ve sorunlarına da ağırlık verilerek anılır. Türkiye’de 1846 tarımsal öğretimin başlangıç yılı olarak kabul edilmiştir. Bu hesaba göre de 2019 yılı Ocak ayında tarımsal öğretimin 173. yıldönümü kutlanacaktır. Ancak gerçek anlamda Türkiye’de tarımsal yükseköğretimin başlangıcı 1930’da Ankara’da kurulan Yüksek Ziraat Mektebi’dir. Bu mektep 1933 tarihinde Yüksek Ziraat Enstitüsü haline getirilmiş ve gerçek anlamda tarımsal yüksek öğretim başlamıştır. Günümüze kadar yaşanan birçok değişime karşın bir anlamda tekrar başa dönen gelişmeleri ve mevcut durumu özetlemeye çalışalım.
1980 ÖNCESİ GELİŞMELER
1980’e kadar genel olarak tarımsal yüksek öğretimin uluslararası düzey ve nitelikte gelişme içinde olduğunu belirtmek yanlış olmaz. 1930-53 arasında 10 enstitüden oluşan, bir yılı doğrudan alanda staj ve üç yılı okul dönemi olmak üzere dört yıllık, ziraat yüksek mühendisi unvanı veren bir sistem vardır. 1953-60 arası bölüm ve kürsü sistemi içinde sekiz bölümle stajın yaz aylarına yayıldığı dört yıllık eğitim-öğretime devam edilmiş ve bu dönemde İzmir (1955) ve Erzurum’da (1957) yeni fakülteler açılmıştır. 1960-67 yılları arasında sistem değişmemekle birlikte bölüm sayısı 11’e çıkmıştır. 1969 yılında Adana Ziraat Fakültesi öğrenime başlamıştır. 1967’de beşinci yılda ziraat yüksek mühendisi unvanı veren eğitim sistemine geçilmiş ve 1970 yılına kadar dört yıl olan eğitim-öğretim süresinin beş yıla çıkması ile 1971 yılında mezun verilmemiştir. 1977 yılına kadar devam eden bu sistem tekrar 4 yıllık eğitime dönmüş ve 1980 yılına kadar iki yeni ziraat fakültesi daha açılmıştır.
1980 SONRASI DEĞİŞİM YILLARI
1980 darbesi ile birlikte her alanda olduğu gibi olumsuz gelişmeler yüksek öğretim alanına da taşınmıştır. Türkiye’de YÖK’le birlikte tarım programlarının da bulunduğu birçok meslek yüksek okulları açılmıştır. Son yıllarda kontenjan açıkları başta olmak üzere bu okullar oldukça yoğun eleştiri konusu yapılmaktadır. Konuyu lisans düzeyi ile sınırlı tutmak amacıyla bu bilgiyle yetinelim. YÖK döneminin öne çıkan özelliği ziraat fakültesi sayılarının hızla artmasıdır. Bu değişim, nitelik tartışmaları ile birlikte işsiz ziraat mühendisi sayısının hızla çoğalmasına neden olmuştur. 1970’lere kadar neredeyse yüzde 1’lik dilimden öğrenci alan ziraat fakülteleri son yüzdeliklerden öğrenci alır hale gelmiştir. Bu gelişmeler yanında, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tarım milli ekonomi içinde oransal olarak küçülmüştür.
ÇOKULUSLU MÜDAHALE

Bu arada bilim, teknoloji ve ekonomik yapılarda da önemli değişimler olmuştur. Bunların başında tarımsal yüksek öğretimi de yakından ilgilendiren, tarımsal bilginin kamu malı olmaktan çıkması gelir. Örneğin 1980’lere kadar kamu destekleriyle sağlanan yeni ve yüksek verimli bir tohum üreticiler tarafından ek maliyet olmadan kullanılabilmekteydi. 1980 sonrası ortaya çıkan küreselleşme ve liberalleşme hareketleri, tohum başta olmak üzere, tüm teknolojik girdi ve bilgilerin çokuluslu şirketler tarafından kontrol edilmesi sonucunu yaratmıştır. Tarımsal yüksek öğretime olan talebin giderek azalması bir yana, kamunun sektörden çekilmesinin bir sonucu da istihdam daralması olmuştur.
BÖLÜM VE PROGRAM AYRIMI
Bu olumsuzlukların yaşandığı ortamda, Türkiye’de tarımsal yüksek öğretimde ilk defa ciddi değişim arayışları olmuştur. Tarımsal yüksek öğretimde mevcut sorunların çözümü yanında gelişmiş Batı ile aynı düzeyde bir sisteme kavuşması açısından çok ciddi ve samimi çalışmalar yapılmıştır. Bu çerçevede iki önemli yenilik üzerinde durulabilir. Bunlardan ilki, bölümlere doğrudan öğrenci almak yerine ABD ve AB’de uygulanan, bölüm-program ayırımıdır. Ziraat fakültelerinde tüzel kişiliği olan 8-9 bölüm söz konusu iken, eğitim-öğretimin üç ana program (orijinali dört idi) ve bunlara bağlı alt programlar şeklinde yapılması önerilmiştir. 2002 yılında program sayısı, gıda mühendisliği ve peyzaj mimarlığı programları dışında ziraat mühendisliği için (3+1) şeklinde tek ana programa dönüştürülürken, bu sistem de uzun ömürlü olmamış ve 2009 yılı itibarıyla bu baş döndüren değişim sürecinden sonra tekrar bölüm eğitimine dönülmüştür.
MEVCUT DURUM
Halen Türkiye’de 40 üniversitede ziraat mühendisliği eğitimine yönelik programların yer aldığı fakülteler bulunmaktadır. Bu üniversitelerden Kilis, Muğla Sıtkı Koçman, Kocaeli ve Bandırma Onyedi Eylül üniversiteleri bünyesindeki programlarda henüz eğitime başlanmamıştır. Geleneksel ziraat fakültesi sayısının bu derece artmış olmasına sonucu önemli kontenjan açıkları bulunmaktadır. 2018 yılında, toplam doluluk oranı yüzde 74.41 iken, doluluk oranı yüzde 20’nin altında kalan programlar olmuştur.
Mevcut yapı içinde tarımsal yüksek öğretiminde fakülte sayısının çok olması temel bir sorun olarak genel kabul görürken, son yıllarda adında tarım ve ziraat kelimeleri bulunan fakültelerin açılmasının rasyonel bir yanı yoktur. Bunlardan üçünün adı “Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi” altısının adı ise “Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesidir”. Ayrıca Konya’da bir Gıda ve Tarım Üniversitesi kurulmuş olup, fakültelerden birisinin adı “Tarım ve Doğa Bilimleridir”. Muş Alparslan Üniversitesi bünyesinde bulunan Uygulamalı Bilimler Fakültesinde Bitkisel Üretim ve Teknolojileri, Hayvansal Üretim ve Teknolojileri programları açılmıştır. Aynı programlar Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesinde de söz konusudur.
UNVAN SORUNU
Tarımsal yüksek öğretimdeki unvan sorunu ortada dururken, bu farklı isimli okullar da “ziraat mühendisi unvanına” taliptirler. Oysa Türkiye’deki ziraat mühendisliği ile özellikle ABD ve günümüzde AB’deki ziraat mühendisliği oldukça farklıdır. Dünyada tarımsal yüksek öğretim konusu disiplinler bazında ele alınmakta olup, yetiştirici disiplinler; agronomistler, zooteknistler gibi unvanlar altında örgütlenirken, tarım ekonomistleri ve ziraat mühendisleri de ayrı örgütlenmişlerdir.
Türkiye’de tarımın ve tarımsal yüksek öğretimin içinde bulunduğu bu karmaşık yapıdan biran önce kurtulması umut ve dileğiyle, tüm okurlara iyi yıllar dilerim.