Tarımsal Beceri Atölyeleri

Milli Eğitim Bakanlığı; “Tasarım Beceri Atölyeleri” ile ilköğretim öğrencilerinin 2023 yılına kadar toplumla kaynaşarak, zihin-el eşgüdümüyle mesleki eğitim almasını amaçlıyor. Sanat, bilim, kültür, spor ve yaşam dallarındaki uygulama mart ayında başlıyor. Köye değil, kent yaşamı ve istihdamına yönelik bu atölyeleri, Milli Eğitim Bakanı Sayın Ziya Selçuk “Daha ilkokul birinci sınıfta adeta bir mühendislik fakültesinin atölyesinde olmalarını sağlayacak” araçlar olarak tanımlıyor. Ancak 1923’te nüfusumuzun ezici çoğunluğu köyde tarım ve hayvancılık yaparken, 2019’da ezici çoğunluk kentlerde çiftçilik mesleğini terk edenlerden oluşuyor. Sonuç: (1) Şehirliyi açlık bekliyor, (2) Kent işsizliği hızla artıyor, (3) Ulusal bağımsızlık sarsılıyor. Öyleyse MEB müfredatına “Tarımsal Beceri Atölyeleri” eklenirse şu faydaları sağlar: (1) Türkiye’de tarım ve hayvancılık canlanır, (2) Köylerdeki iş sahalarında kentli işsizler istihdam edilir (tersine göç), (3) Ulusal ve siyasal bağımsızlık güçlenir.

ÖRNEK KÖY ENSTİTÜLERİ


Şu andaki ekonomik, toplumsal ve siyasal veriler eğitimde Tarımsal Beceri Atölyeleri’nin kurulması için elverişlidir. Kentli büyük bir öğrenci kitlesinin köyle duygusal, ailevi ve ekonomik bağları sürer çünkü zaten çiftçi çocukları ve torunları olup tarım arazisi mirasçılarıdır. Eğitimini bitiren bir kısım gencin köye dönüp çiftçiliğe yenilik getirdiği gözlemlenmektedir. Dolayısıyla Tarımsal Beceri Atölyesi için esin kaynağımız 1925-37 yılları arasında Atatürk tarafından şahsen yönetilen Gazi Orman Çiftliği ile onun devamı olan ve 1932-1954 yılları arasında köylü çocuklara mesleki eğitim veren Köy Enstitülerimizdir. 5 Mayıs 1925 yılında kurulan AOÇ’de “görerek, yaparak ve deneyerek öğrenme” yoluyla ziraat teknisyenleri yetiştirilmiş ve onlar da daha sonra köylerde öğrencilere ve yetişkinlere eğitmenlik yapmıştır. Temel bilim, sanat ve yurttaşlık konularının işlendiği 3 yıllık ortaokuldan sonra köy enstitülerinin son iki (lise) yılında (1) öğretmenlik, (2) zanaat ve (3) tarım meslekleri uygun ders programlarıyla işlenerek kazanılan beceriler sayesinde öğrenciler iş ve aş sahibi yapılmıştır. Yöreye göre çeşitlilik gösteren tarım eğitiminin içeriği “tarla tarımı, sanayi, zooteknoloji, hayvancılık (kümes, küçük, büyük baş), ipek böcekçiliği, balıkçılık, balık üretme çiftlikleri ve arıcılık ve tamamlayıcı demircilik, marangozluk, makina tamiri, elektrik, terzilik, ev işi, el işi ve çocuk bakımı dersleri üzerinedir (Vexliard, Aytaç, 2014, http://www.jstor.org/stable/1186471).

İYİ BESLENME REFAHTIR
Türkiye’de, bundan yaklaşık on bin yıl önce Çatalhöyük’te (Ergenekon, Aydınlık, 21.07.18) başlayan Tarım Devrimini, şehirli karar vericiler olarak sürdürmeye mecburuz. İşte Çankaya, Kömürcü Köyü bunun için çırpınır (Ergenekon, Aydınlık, 2.2.19). Dolayısıyla henüz yurdumuzun üretici kökenli köylü nüfusu yaşarken; her türlü iklim ve coğrafi koşula göre tarım ve hayvancılık yapacak ve yemeklerini lezzetle pişirecek bilgilerle donanmış Türk kadınları varken, bu hazır insan kaynağından faydalanmalıdır. Bugün, yurdumuzda tarımsal üretimdeki ciddi gerileme (kimyasal ilaçlar, yüksek gıda fiyatları ve girdileri sağlığa zararlı hazır yemekler) temel besin refahını düşürmüş, ona bağlı hastalıklar artmıştır. Örneğin öğrenciler üniversite kantinlerinde “ekmek içi patates kızartması” ile doyar, düşük ücretliler “yumurta ve makarna” yerler. Boğaz tokluğuna çalışan, kıt kanaat geçinen ve iş gücü kaybı nedeniyle rızkını çıkartamayan yaşlıların, hastaların ve sakatların kaderine terk edildiği “avcı-toplayıcı” ekonomisine bir geri dönüş yaşamamalıyız kentlerde. Bir çözüm olabilecek Tarımsal Beceri Atölyeleri sayesinde, yeni nesil 15 yıl gibi kısa bir sürede tekrar besinde, Atatürk Orman Çiftliği ve Köy Enstitüleri deneyiminde olduğu gibi Türkiye’yi kendine yeterli ve ürün fazlasını da ihraç edecek bir ülke haline getirir. Kapalı alanda yapılacak diğer Tasarım Beceri Atölyeleri’nin aksine, tarım dersleri için açık havada toprağı ve bazı hayvanları tanıması zor değildir. Okul içindeki atölyede saksıda çiçek, kasada maydanoz, nane, mantar ve seracılık gibi yetiştiriciliğin öğretilmesinin yanı sıra öğrenciler, yakın köy-mahalledeki atıl tarım arazisini kullanır; kümes ve besi hayvanları ile tanışır. Örneğin Ankara güneyindeki İncek, Yapracık, Aşağı Yurtçu, Yukarı Yurtçu, Ballıkuyumcu, Koparan, Temelli, Malıköy, Dodurga, Alacaatlı köyleri mahalle olup yoğun imara açılmasıyla, ekili tarla ve siteler iç içe girmiştir. İşte Yenimahalle, Mamak, Çankaya, Gölbaşı, Sincan, Etimesgut gibi Ankara semtlerinin eteklerindeki okullar, Tarımsal Beceri Atölyeleri için uygundur. Kaldı ki; Türkiye buğday başta olmak üzere pek çok tahıl, meyve ve sebzenin anavatanı olup yakın zamana kadar kendi kendini doyuran yedi ülke arasında olmuştur. Tarımsal üretimin 75 yıl aradan sonra bu kez şehirlerde öğretilmesi sayesinde tüm nüfusumuz, hakkı olan sağlıklı ve doğal ürünlerle iyi beslenecektir; ömür boyu sağlıklı bir yaşama kavuşacaktır ve refah düzeyi artacaktır. Bu da ulusal güvenlik ve siyasal bağımsızlığımızın temelidir.