Tayvan, Çin’in Hatay’ı!

“Kılavuzu karga olanın burnu …. çıkmaz” atasözümüz, sanki aklını ABD’ye kiralamış siyaset ve medya erbabımız için söylenmiş.

Türkiye’de estirilen “Çin, Tayvan’ı işgal mi edecek” kumkumasını Çin’de hatta Tayvan’da anlamak mümkün değil. Çin’de hiç ve Tayvan’da bir avuç “şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit etmiş” olanlar dışında kimsenin gündeminde değil.

Çin’in, fırsattan istifade Tayvan’a el koyacağı iddiası sadece, ABD’nin Çin ve Rusya’yı tehdit olarak belirleyen dış politikasına taraftar toplamak için piyasaya sürülmüş bulunuyor.

Oysa gerçek çok yalın. Tayvan adası, Çin Halk Cumhuriyeti Ana vatanının bir parçası. Adadaki 23 milyon kişinin tamamı Çinli. Dilleri, kültürleri aynı. Tayvan adası, ekonomik olarak kıta Çin’i ile bütünleşmiş durumda. Ve Çin yönetimi, Tayvan’ı silah kullanmadan birleştirmeyi kararlaştırmış. Hong Kong ve Makao’da başarı kazanmış, “tek ülke, iki sistem” siyasetini uygulamak istiyor.

2019’da Hong Kong’daki Batı destekli turuncu bozgunculuğun hedefi de Tayvan’ın barışçı birleşmesinin önünü kesme eylemleriydi.

TAYVAN’IN MAKUS TARİHİ

Tayvan, Kuzeybatı Pasifik Okyanusu'nda Doğu ve Güney Çin Denizlerinin birleştiği yerde bulunan yaklaşık 36 bin kilometrekarelik büyükçe bir ada. Çin için stratejik öneme sahip.  Eskiden Farmoza adası olarak biliniyordu. 23.45 milyon nüfusu ile Tayvan, dünyanın en yoğun nüfuslu yerlerinden biridir.

Bütün büyük adalar gibi, tarihinde uzun bir sömürgelik var. Tayvan Boğazı'nın her iki yakasındaki Çinliler, Tayvan'ın yabancı işgaline ve işgaline karşı uzun ve aralıksız bir mücadele yürüttüler. 15. yüzyılın sonlarından itibaren Batılı sömürgeciler Tayvan’da koloniler kurdu.  1624'te Hollandalı sömürgeciler Tayvan'ın güney kısmını işgal etti. İki yıl sonra İspanyol sömürgeciler Tayvan'ın kuzeyini ele geçirdiler.1642'de Hollandalılar İspanyolları tahliye etti ve kuzey Tayvan'ı ele geçirdi. 1661'de Qing Hanedanlığı Tayvan'a bir sefer düzenledi ve ertesi yıl Hollandalı sömürgecileri adadan kovdu.

Ancak Birinci Japon Savaşı sonrasında 1895'te, Padişah Abdülhamit’in Kıbrıs adasını İngiltere’ye devretmesi gibi, Tayvan, Japonya İmparatorluğu'na bırakıldı. Bu ihanet ve aşağılama Çin’de anti emperyalist mücadelenin fitilini tutuşturdu. Tayvan halkı da Japon işgaline karşı uzun süreli gerilla savaşları yürüttü.

JAPONYA’YI YENEREK KAZANDI

1937'de İkinci Çin-Japon Savaşı’nda Çin topyekûn bir direniş savaşı yürüttü. Çin Hükümeti Japonya'ya karşı savaş ilanında, Tayvan’ı Japonya’ya devreden Şimonoseki Antlaşması da dahil olmak üzere Çin ve Japonya arasındaki ilişkilere ilişkin tüm anlaşmaların, sözleşmelerin feshedildiğini ilan etti. Bildiri, Çin'in Tayvan’ı ve dört kuzeydoğu eyaletini geri alacağını vurguladı. Japon saldırganlığına karşı sekiz yıllık çetin savaştan sonra, Çin halkı nihai zaferi kazandı ve 1945'te Tayvan'ı geri aldı. Tayvan halkı anavatanla birleşmeyi olağanüstü coşkun törenlerle kutladı. Amerikan işbirlikçisi Çan Kay Şek yönetimi, 1949’da iç savaşta mağlup olunca Tayvan adasına çekildi. 1949’da kurulan Çin Halk Cumhuriyeti o tarihten itibaren Tayvan’ı Çin’in bir parçası olarak belirledi ve mutlaka anavatana katacaklarını ilan etti.

TAYVAN SORUNUNU ABD YARATTI

ABD’nin emperyalist emelleri olmasa Tayvan sorunu olmazdı. Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasını önleyemeyen o zamanki ABD yönetimi Çin'i tecrit etme ve çevreleme politikasını benimsedi. Çin Devrimini boğmak için, Kore Savaşı patlak verdiğinde, Tayvan’a silahlı müdahaleye başladı. 27 Haziran 1950'de ABD’nin Yedinci Filosu Tayvan Boğazlarını işgal etti. ABD 13. Hava Kuvvetleri Tayvan'da üs kurdu. Aralık 1954'te ABD, Tayvan yetkilileriyle Çin'in Tayvan Eyaletini ABD "koruması" altına alan sözde bir karşılıklı savunma anlaşması imzaladı. ABD hükümetinin Çin'in içişlerine sürekli müdahale etmesiyle, Tayvan sorunu, Çin ile ABD arasında büyük bir anlaşmazlık konusu haline geldi.

Tayvan halkı, 194’tan itibaren Çan Kay Şek’in kokuşmuş, zorba yönetimine karşı çeşitli kere ayaklandı. Ancak hepsi ABD’nin büyük askeri desteğiyle zorbaca bastırıldı. Tayvan 35 yıl tek parti iktidarında ve sıkıyönetim altında yaşadı. Bu dönemde, Tayvan bir Kontrgerilla cumhuriyeti yapıldı. Dünyadaki Amerikan kontrolündeki faşist örgütlenmelerinin eğitim ve operasyon alanı oldu. Öyle ki, Türkiye’deki Gladyo’nun ünlü tetikçilerinden Abdullah Çatlı da Tayvan’da eğitimden geçirilenlerdendi.

1960'ların başında ada, ABD’nin "Tayvan Mucizesi" diye sunduğu hızlı bir ekonomik büyüme ve sanayileşme dönemine girdi. Tayvan'ın ihracata yönelik sanayi, çelik, makine, elektronik ve kimyasal üretiminden gelen büyük katkılarla, dünyanın 21. Büyük ekonomisi oldu.

Oysa Tayvan, ayrı bir ülke olarak Birleşmiş Milletler tarafından tanınmıyor. Dünyada Tayvan’ı ayrı ülke olarak kabul eden sadece 13 devlet ve bir de Vatikan var. Bunlar Belize, Eswatini, Saint Christopher ve Nevis Federasyonu, Haiti, Holy See, Marshall Adaları, Palau, Paraguay, Guatemala Cumhuriyeti, Nauru Cumhuriyeti, Saint Vincent ve Grenadinler, St. Lucia ve Tuvalu.

Son olarak Daniel Ortega yönetimindeki devrimci Nikaragua, ABD’nin zoruyla 1985’te kurulan Tayvan ile diplomatik ilişkilerini kesti. ABD Nikaragua’ya bu kararından dolayı yaptırım uyguladı. Resmi olarak ABD de Tayvan’ı ayrı bir ülke olarak tanımlamıyor. BM üyeleri 1971'de ÇHC'ni tanıdıklarında “tek Çin” ilkesini kabul ettiler.

BİDEN’IN PERVASIZLIĞI

Resmi olarak ABD hala “tek Çin” politikasını destekliyor ve Taipei hükümetini resmen tanımıyor. Ancak, Trump yönetimi 2020'de "Tayvan Müttefikleri Uluslararası Koruma ve Geliştirme Girişimi Yasası"’nı Mart 2020'de kanunlaştırdı. Ve kırk yıl aradan sonra Taipei'ye bir Kabine üyesi gönderdi. Biden ise Trump’un Çin’i Tayvan'ı başka bir ülkeymiş gibi Aralık ayındaki Demokrasi Zirvesi'ne davet etti. Şimdi ise eski Genelkurmay Başkanı Mullen başkanlığında üst düzey bir askeri heyeti adaya yolladı.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, 1911 Devrimi’nin 100. Yıl töreninde yaptığı konuşmada  Tayvan’ı “Çin'in tamamen iç meselesi ve hiçbir dış müdahaleye tahammülü olmayan bir mesele” olarak tanımladı.

XI JINPING TAYVAN POLİTİKASINI DEĞİŞTİRMEDİ

ABD, Tayvan’ı konu alan kışkırtmalarına dayanak olarak Xi Jinping’in Çin’in Tayvan politikasını değiştirdiği tezini ileri sürüyor. Oysa bu gerçek değil. Çin Halk Cumhuriyeti Ağustos 1993’te yayınladığı “Tayvan Sorunu ve Çin'in Yeniden Birleşmesi” Beyaz Kitabındaki politikaları aynen sürdürüyor. Çin, bu politika metninde yabancı müdahale olduğunda, kendini savunmak için silah kullanacağına açıkça ilan ediyor. ABD’nin kışkırtmaları artınca, Başkan Xi, Çin'in güç kullanımından vazgeçmediği konusunda birkaç kez uyarmasını, politika değişikliğine dayanak yaptılar.

Başkan Xi, 16 Kasım 2021’de Biden ile yaptığı sanal toplantıda, Çin'in politikasında her zaman tutarlı olduğunu ve Çin'in tutumunda bir değişiklik olmadığını belirtti. Tayvan'ın bağımsızlığının Çin’in her zaman kırmızı çizgisi olduğunu bir kez daha ifade etti.

Xi, kendisinden önceki liderlerle aynı şeyleri söylüyor: “Dünyada yalnızca bir Çin vardır ve Tayvan Çin'in bir parçasıdır ve Çin Halk Cumhuriyeti Hükümeti Çin'i temsil eden tek yasal hükümettir.”

Çin'in Tayvan politikasıyla ilgili ikinci yanlış değerlendirmenin dayandırıldığı tez ise, Çin'in askeri yeteneklerinin önemli ölçüde geliştirmesi. Çin'in, gücü olur olmaz Tayvan'ı silah kullanarak alacağı, önümüzdeki üç ila altı yıl içinde Tayvan’ı işgal edeceğine dair manşetler atılıp duruyor. Tarih veren verene!

Oysa Çin'in askeri olarak Tayvan’ı kazanacak askeri kapasiteye sahip olması, bunu yapmayı seçeceği anlamına gelmez. Nitekim, Çin 1964’te nükleer silah kapasitesine sahip olduktan sonra tercih etse Tayvan’ı askeri olarak özgürleştirirdi.

Başkan Xi, her konuşmasında Çin'in “sabırlı olduğunu ve barışçıl yeniden birleşme olasılığı için azami samimiyetle çaba göstereceğini” savunuyor. Askeri baskı, Tayvan'ı ABD’ye uyup bağımsızlık ilan etmekten caydırmak için bir araç olarak değerlendiriliyor.

ATATÜRK’ÜN HATAY’I KAZANMA STRATEJİSİ İLE AYNI

Tayvan sorununu dünyada en iyi anlayacaklardan biri Türk milletidir. Cumhuriyet’imizin kuruluşundan 14 yıl sonra, savaşsız Hatay’ı 1937’de anavatana katma becerisini gösterdik. Yavru vatanımız Kıbrıs için ise mücadelemiz halen devam ediyor. Kıbrıs’ta Türk ve Rumlar birlikte yaşıyor. Tayvan adasının nüfusunun tamamı Çinli. Çin’in 2000’lerden sonraki hızlı kalkınması, Tayvanlılar arasında birlik eğilimini güçlendirdi. Bu konuda Batılılar da pek çok araştırma yapıp, aynı gerçeği saptıyor. Örneğin Duke Üniversitesi Asya Güvenlik Çalışmaları Programı tarafından yürütülen ve “Tek ülke, İki Sistem” politikası altında yaşamayı destekliyor musunuz?" anketine katılanların %51’i olumlu görüş bildirmiş. Kesin karşı olanların oranı ise %39,5.

ABD, Tayvan halkının siyasal tercihlerine, hatta seçimlere müdahale ederek, birleşmeyi baltalamaya çalışıyor. Ancak korkunun ecele faydası olmadığı gibi, birleşmeyi engelleyecek bir güç bulunmuyor. Tayvan, Çin ile mutlaka birleşecek.

Atatürk’ün büyük feraseti ile Türkiye, İkinci Dünya Savaşı’na giderken uluslararası koşulları iyi değerlendirerek, silah tehdidini kullanarak Hatay’ı barışçı olarak kazanmıştı. Çin’de en sonunda yavru vatanı, anavatana kavuşturacak.

Bu demektir ki, “Kılavuzu karga olanlar” burunlarını diledikleri yere sokabilirler.