Tayyip Erdoğan için sonun başlangıcı mı?

Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘ın üniversite mezunu olup olmadığı yıllardır tartışılıyor. Diplomasının sahte (!) olduğu iddia ediliyor.
Hem de bu iddia kitaplara, Meclis çatısı altında soru önergelerine konu oluyor. Hatırlarsınız; bugün MHP Milletvekili olan Türk Tarih Kurumu eski Başkanı Yusuf Halaçoğlu, 2014’ün Nisan ayında Erdoğan’ın “sahte üniversite diploması” ile ilgili belgeler açıkladı.
Cumhurbaşkanı olmak için 4 yıllık fakülte mezunu olmak gerektiğini ancak Erdoğan’ın bitirdiğini söylediği okulun 3 yıllık olduğunu kanıtladı.
Ayrıca... O “mezuniyet belgesi”nde fotoğraf, gizli damga, ve dekanın mührü olmadığını kanıtladı.
Sonuç?
Sessizlik!
***
Bir adım daha öteye gidelim:
Halkın Kurtuluşu Partisi (HKP), 2015’in Eylül ayı sonlarında Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurarak, Tayyip Erdoğan’ın üniversite diplomasının sahte olduğunu öne sürdü ve “Cumhurbaşkanlığının düşürülmesini” istedi.
Sonuç?
Sessizlik!
***
İşin ilginci, “Havada bulut var” dediğinizde “Sen Cumhurbaşkanımıza ördek mi demek istedin?” diye dava açan avukatları nedense, “Diploması sahte” diyen hiç kimse hakkında harekete geçmiyor!
Bu büyük suçlamayı yok sayıyor!
Avukatları bir kenara koyun; her lafa laf yetiştiren Recep Tayyip Erdoğan, konu diploma olunca “kör, sağır ve dilsiz” oluyor...
***
Diplomanın sahtesi olur da...
Fahri doktoranın olmaz mı?
Olmuş... Onu da dün öğrendik.
Erdoğan’ın, Başbakanlığı döneminde ABD’deki St. John’s Üniversitesi’nden aldığı “Fahri Hukuk Doktorası” karşılığında üniversiteye 300 bin dolar bağış yapıldığı iddia ediliyor!
Olayı “Necip Türk basını” olarak biz her ne kadar dün öğrensek de... ABD, dört yıldır bu sansasyonel haberle çalkalanıp duruyormuş...
Meğer; Erdoğan’a 25 Ocak 2004’te fahri doktorasını takdim eden Dekan Cecilia Chang tam bir üçkağıtçıymış!
Hakkında bir sürü yolsuzluk iddiası gündeme gelince ve bu iddialar davaya dönüşünce; 2012’de intihar etmiş... Üniversitenin Rektörü Peder Harrington ise istifa etmek zorunda kalmış!
Chang’in hakkındaki yolsuzluk iddialarıyla yargılanması sırasında mahkemeye sunulan deliller arasında, eski Alaska Valisi Senatör Frank H. Murkowski’e hitaben yazılmış bir mektup varmış... Chang bu mektupta, “2004’te Erdoğan’a verilen Fahri Hukuk Diploması karşılığında Türk hükümeti ile 300 bin dolarlık bir bağış yapılması konusunda anlaşmaya varıldığı”ndan’ söz ediliyormuş!
***
“Yağmur” yağmıyor!
Yani kimseye “Ördek” falan demiyoruz...
Dediğimiz açık:
Cumhurbaşkanı ‘nın üniversite diploması sahte mi?
Fahri doktora için ABD’deki St. John’s Üniversitesi’ne bağış yapıldı mı?
Cumhurbaşkanı bu konularda neden konuşmuyor?
Ve son soru:
Eğer diploması sahteyse... Onu Cumhurbaşkanlığı koltuğundan indirmesi gereken makam olan Yüksek Seçim Kurulu neden harekete geçmiyor?

ARKADAŞ!
“Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş...
Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş...
Dolduramaz boşluğunu ne ana, ne kardaş...
Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş...”
***
Yaşı, cinsiyeti, inancı, siyasi görüşü ne olursa olsun; Melike Demirağ’ın söylediği ve Şanar Yurdatapan’ın yazdığı bu şarkıyı sevmeyen var mıdır?
Bu güzel sözleri, dünya var oldukça söylenecek bir şarkıya dönüştüren besteci Attila Özdemiroğlu’nu dün kaybettik.
Huzur içinde uyusun!

GÜNÜN SORUSU
Silopi’de polislerimizi şehit eden PKK’lı bombacıya eskortluk yapmasıyla tanıdığımız HDP Şırnak Milletvekili Leyla Birlik’in karıştığı skandallar bitmek bilmiyor. Terörle Mücadele Ekipleri önceki gün bu vekilin şoförünü, “PKK’nın dağ kadrosundan olduğu” gerekçesiyle gözaltına almış... Sorum Leyla Hanım’a:
İhanetinizin bedelini biz sıradan Türk vatandaşları “TL” olarak ödemek zorunda mıyız? Neden siz de istifa edip dağa çıkmıyorsunuz?

Binali Bey’in suskunluğu...
Yıllar önce verdiği bir röportajda, gençken Boğaziçi Üniversitesi’ne girme hakkını elde ettiğini ama üniversitenin bahçesinde oturan “kızlı-erkekli” gençleri görünce, “Ben burada yoldan çıkarım” diyerek kayıt yaptırmadığı söyleyen Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, oğlunun kumar oynarken çekilen görüntülerinden sonra sessizliğe büründü!
***
Sakın yanlış anlaşılmasın; kimse, kumar oynarken görüntülendi diye Erkan Yıldırım’ın “kötü” olduğunu iddia edemez. Yetişkin adamdır; istediğini yapmakta, suç işlemediği sürece dilediği gibi yaşamakta özgürdür.
Sorun olan, “bahçede oturan kızlı-erkekli gençleri” bile “yoldan çıkmakla” suçlayan babasının zihniyetidir.
Ah Binali Bey, vah Binali Bey... Keşke sen de zamanında biraz bahçede otursaydın da “yaşam tarzlarını” siyasete malzeme etmemeyi öğrenseydin... İşte; o zaman kendini böyle çaresiz hissetmezdin!

156+292!
Abdullah Gül ‘e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Bakırköy’den Kemal Aycan’da... Sizin de Abdullah Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz:
“Abdullah Bey...
Bugün değilse bile elbette bir gün, bu köşede sorulan soruları size diğer gazeteciler de soracak. Elbette bir gün vurdumduymaz siyasetçilerin yerini sağduyulu genç siyasetçiler alacak... Bakalım o zaman da böyle susmaya devam edebilecek misiniz?”

GÜNÜN İSYANI
Ulaştırma Bakanı’nın oğlunu kumar oynarken görüntüleyen gazeteci ekonomi muhabiri Taylan Büyükşahin... Geçen hafta Singapur’da bir fuara katılmış ve kaldığı otelde Erkan Yıldırım’ın kumar oynadığını öğrenince gizlice deklanşöre basmış... Fotoğrafları da Sözcü’ye göndermiş... Aynı fotoğrafları Hürriyet muhabiri Burak Coşan da çekmiş ancak onun gazetesi bu haberi yayınlamaya cesaret edememiş... İsyanım Hürriyet yöneticilerine:
Basın kartlarınızı yırtmayı düşünüyor musunuz?