TBMM’nin denizci, işçi, sanatçı, madenci, sporcu, asker ve gazi milletvekilleri

Başta “Mavi Vatan” ve çevresindeki denizler ile ötesinde varlık gösterebildiğimiz tüm dünya denizleri ve okyanuslar; Türkiye’nin denizlerden sağladığı jeopolitik güçtür. Denizlerden sağlanan bu güç, eşsiz değerdedir ve bu eşsiz güce, “denizci kültür”ünüze dayanarak erişebilirsiniz. Birkaç hafta önce, millî eğitimin “denizci kültür” ve “denizcilik” alanlarında sergilediği düşük performansı şikâyet eden bir köşe yazısı yazmıştım. Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, Danimarka gibi pek çok Batılı devletten daha fazla kıyı uzunluğuna sahip Türkiye’nin “millî eğitim” altyapısında “denizci kültür”ün “yok denecek” seviyelerde olmasından duyduğum endişeyi sizlere de hissettirmiştim. Saldırgan emperyalizmin denizlerde güçlü olduğunu ve emperyalizme karşı en etkili direnişin denizler üzerinden yapılabileceğini bilen herkes, bu endişeyi taşır. Başta gençlerimiz olmak üzere topluma “denizci kültür”ü aşılama konusundaki bu eksikliğin sorumlusu, öncelikle yürütme organıdır; yani, Türkiye’nin “denizcilik” konusuna öncelik veren bir Cumhurbaşkanına gereksinimi vardır. 3 ay 10 gün sonra yapılması öngörülen Cumhurbaşkanı seçimleri yaklaşırken, denizlerdeki çıkarlarımızın yaşamsal olduğunu yeniden hatırlatmak istiyorum. Denizlerdeki yaşamsal çıkarlarımıza sahip çıkma hedefinin en temel basamağı niteliğindeki “denizci” toplumu inşa etme konusunda güven veren ve seçimlerden sonra yürütme yetkisinin sahibi olarak görmek istediğim isim, elbette, Vatan Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı Doğu Perinçek’tir.

TBMM’DE MESLEK GRUPLARI VE TEMSİL ORANLARI

3 ay 10 gün sonra Cumhurbaşkanı Seçimi’nden başka, 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi ile yasama organımız da seçilecek… Tüm milletvekillerinin bir araya gelerek sorunları tartıştıkları ve çözüm ürettikleri bir yer olan mevcut yasama organımızı da “denizcilik” konusunda mercek altına almak, konunun önemini bilenler için doğal bir refleks olsa gerek. 2009’da Hasdal Askeri Tutukevi’nde koğuş arkadaşım olan Sayın Mehmet Ali Çelebi dışında hiçbirini tanımadığım 27. dönem milletvekillerinin “denizcilik” sorunlarına eğilebilme potansiyelini anlamanın en kestirme yolu, kendi hazırladıkları öz geçmişlerini ve Meclis tutanaklarını incelemektir.

Vefat, milletvekilliklerinin düşmesi, belediye başkanlığı gibi diğer kamu görevlerini tercih etmeleri nedeniyle küçük bir bölümünün milletvekilliği devam etmemekle beraber, TBMM’nin internet sitesinde yayınlanan 27. dönem milletvekillerine ait öz geçmişleri incelendiğinde ve istatistiksel verilere dönüştürülüp analiz edildiğinde karşılaşılan sonuçlar ilginçtir. Mesela, 600 milletvekilinin 135’inin, yani yüzde 22,5’lik bölümünün hukukçu olduğunu biliyor muydunuz? 2018’de Türkiye’de 17 bin 167 hâkim ve savcı ile 116 bin 779 avukat mevcuttu; seçmen sayısı ise 56 milyon 322 bin 632 idi. Seçmen sayısının binde 2,4’lük kısmını oluşturan bir meslek grubu olan hukukçuların, TBMM’de yüzde 22,5 gibi çok yüksek bir oranda temsil edilmesi, benim için çok şaşırtıcı olmuştur. Yargı organı çalışanlarının yasama organında en hâkim kesit olarak yer alması, doğrusu beklenebilecek bir durum değildir. Adaleti sağlamakla görevli bu seçkin kitlenin, TBMM’de olağanın çok üstünde bir düzeyde temsil edilmesi, sizce diğer meslek gruplarının temsil oranları üzerinde olumsuz etkilere yol açmaz mı? Şahsen, TBMM’de tüm kesimlerin doğru orantılı olarak temsil edilmesi taraftarı olduğumu, ama “hitabet ve ikna kabiliyeti”nin gücüne de saygı duyduğumu belirtip devam edeyim.

TBMM’nin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan 119 milletvekilimizin öz geçmişlerinde, iş insanı oldukları ifade edilmiştir. Türkiye’de kaç iş insanı olduğunu bilmiyorum, ama her 5 Türk vatandaşından birinin iş adamı veya iş kadını olduğunu sanmıyorum. Kendisini işçi olarak tanıtan milletvekili sayısının sadece 2 (yani, Meclis'in yüzde 0,3’ü) olması ise, ülke gerçeklerine oldukça tezat olan başka bir veri. Diğer taraftan, 26 milletvekilimizin öz geçmişlerinde “ekmek yedikleri” meslek konusuna hiç değinmek istememeleri veya bir meslek olmayan siyasetçi/aktivist gibi tanımlamaları tercih etmeleri de merak uyandıran diğer bir konu olmuştur. Benzer şekilde, milletvekillerimizin büyük çoğunluğu, öz geçmişlerinde mesleki geçmişlerinden ziyade siyaset geçmişlerine daha fazla yer vermeyi tercih etmişlerdir.

27. dönem milletvekillerimizin öz geçmişleri üzerinden istatiksel bilgilere devam edelim: yüzde 15’i (88 milletvekili) eğitim; yüzde 11’i (66 milletvekili) sağlık sektörü; yüzde 10,5’i (63 milletvekili) ekonomi veya maliye üzerine mesleklere sahip; yüzde 5,5’i (33 milletvekili) endüstriyel alanlarda mühendislik eğitimi almış; yüzde 5’inin (31 milletvekili) kamu idaresi ve devlet bürokrasisi tecrübesi var; yüzde 5’i (31 milletvekili) medya sektöründen; yüzde 5’i (30 milletvekili) inşaat, jeoloji, harita mühendisliği ve mimarlık gibi şehircilik alanı mesleklerinden; yüzde 2,5’i (15 milletvekili) ilahiyatçı; yüzde 2’sinin (12 milletvekili) etkin sendikacılık geçmişi var.

AZ SAYIDA TEMSİL EDİLENLER

TBMM’de en az temsil edilen ve âdeta pas geçilmiş hissine yol açan meslek gruplarından bahsedeyim: yüzde 0,7’si (4 milletvekili) maden mühendisi; yüzde 0,7’si (4 milletvekili) asker kökenli; yüzde 0,7’si (4 milletvekili) sporcu; yüzde 0,5’i (3 milletvekili) sadece biri profesyonel olmak üzere sanatçı; yüzde 0,2’si (1 milletvekili) gazi korucu. 27. dönem TBMM için konuşursak; işçiler, madenciler, asker kökenliler, sporcular, sanatçılar, gaziler ve birazdan bahsedeceğim “denizci”lerin, milletvekilliğe en az layık görülen kesimler olduğu görülmektedir.

“Denizcilik”le ilgili mesleklere sahip milletvekillerimizin oranı, yüzde 0,8 (5 milletvekili) ve bu milletvekillerimiz, gemi inşa mühendisi veya gemi işletmecisi olarak gemi adamı da değiller; iş adamı kimlikleri, ön planda. Tutanaklara göre, denizcilikle ilgili ya hiç konuşmamışlar ya da çok sınırlı konuşmayı tercih etmişler. Dünyadaki gemi adamlarının yüzde 8,15’ini oluşturan 134 bin 501 gemi adamımızdan en azından birini milletvekili olarak görmeyi çok isterdim. Asker kökenli 4 milletvekili arasında Deniz Kuvvetleri’nden hiç kimsenin bulunmaması da, ilginç görünen diğer bir tespit.

TBMM’nin işçi, denizci, madenci, eski asker, sporcu, sanatçı, gazi kıtlığına düşürülmesi, elbette ki, emperyalist Atlantik sistemiyle uyumlu hareket eden siyasi partilerin tercihidir. Saros Araştırma’nın yaptığı araştırmalara göre halkın yüzde 49’unun sistemdeki siyasi partilerden umudunu kesmesi boşuna değildir. 27. dönemde TBMM’ye milletvekili vermiş olan siyasi partiler, emperyalizmle mücadele etmek yerine Atlantik sistemiyle uyumlu olmakta ısrar ediyorlarsa, emperyalizme karşı etkili şekilde mücadele veren bir parti, Türkiye’deki üretken tüm meslek gruplarını layık oldukları TBMM’nin 28. dönemine taşımasını da bilir. Türkiye’de, temsilde orantılılığa dikkat eden, halkın tüm kesimlerini kucaklayan, emperyalizmle mücadelenin öncüsü olan ve Saros Araştırma’nın son anketine göre yüzde 8,5 oy ile TBMM’ye girmesi beklenen, güçlü bir siyasi parti vardır. Adı: Vatan Partisi’dir.