Tekalifi Milliye Kanunlarından Milli Dayanışma Kampanyasına

İşte ellerimiz! Biz ellerimizi veriyoruz.
İşte gözlerimiz! Gözlerimizi de veriyoruz. 
Ayaklarımızın ikisini birden ve tırnaklarımızı da.
Sizden çorap istiyoruz, bir çift çorap.
İstiyoruz sizden çarık ve kara sahtiyan da. 
Biz veriyoruz kemiklerimizi, ayan beyan, 
Süngü istiyoruz sizden, kılınç ve mızrak demiri.
İşte kanımız! Biz kanımızı da veriyoruz.
Sizden gazyağı, benzin, gres yağı, vazelin,
İstiyoruz sizden, fişeklik ve barutun tamamını,
Yüzde kırkını mercimek ve sabunun. 
Sizden kundura çivisi, saraç ipliği, nal demiri,
İstiyoruz sizden solüsyon, sülfirik asit ve tutkal.
Biz gövdelerimizi veriyoruz, hepsi de yürekli.
Sizden gömlek istiyoruz, pazen gömlek, 
Tuz, bez istiyoruz sizden, tuz ve bez. 
Biz kollarımızı veriyoruz, kollarımızın ikisini de.
Sizden istiyoruz iki öküzün birisini.
Biz ciğerlerimizi veriyoruz, kimse istemeden,
Veriyoruz ciğerlerimizin akını karasını,
Körük istiyoruz sizden ve kükürtün yarısını.
Sizden arpa, saman istiyoruz ve kuru fasulye,
İstiyoruz çorbalık un, şeker, vesaire... 
Canlı organlar ve bütün aletler yükümlüdür.
Tornalar da yükümlüdür, frezeler ve bıçkı şeritleri.
Mazlumlar kurtuluş istiyor: Vereceğiz!
Milletimizden aldık ilk büyük siparişi: Acildir!
Dokuz Eylül sabahına yetiştireceğiz.


Şair Hüseyin Haydar’ın Türk edebiyatına kazandırdığı ‘’Vericiler’’ şiiri, şimdi daha da anlamlı değil mi? 

Hüseyin Haydar’a bu satırları yazdıran Türk Milletinin, fedakarlığıdır. O fedakarlık, 1921 yılında bir güneş gibi doğdu, Sakarya Muharebesinden hemen önce. 

Her şeyini veren komutan, savaşı nasıl kazanacağını biliyordu.

Ve o fedakarlık kazandırdı İstiklal Savaşını. 

10 maddelik emir, Türkiye’nin sigortasıydı. 

Her biri altın değerindeydi.

Her ev birer kat çamaşır vermeseydi, nasıl ısınacaktı Mehmetçik?

Halk ve tüccar, buğdayının, arpasının, fasulyesinin, bakliyatının %40’ını vermeseydi, ne yerdi cephede vatan nöbeti tutan kahramanlar?

Ordunun ihtiyacını, öküz arabasıyla, atıyla, eşeğiyle, devesiyle karşılamasaydı eşraf, hangi süngü ve kurşunla defedecektik düşmanı?


Tekalifi Milliye’ye Ne Gerek Vardı?

Şanlı tarihimiz, göğsümüzü kabartır, yüreğimizi okşar. 

Dinlerken, gözümüzden yaşlar gelir. ‘’Keşke orada olsaydık’’ diye iç geçiririz. Orada olsaydık da ‘’ölmeyi emreden’’ büyük komutanın yanında dövüşseydik.

Zamanı geri alamayız. 1921 yılına gidip, Yunan ordusunu bozguna uğratamayız. 

Bozguna uğratan askerlerimizin de bizden istediği bu olmazdı.

Bugün düşmanı nasıl bozguna uğratacağız? Cevap vermemiz gereken soru bu.

1921 yılında çıkan Tekalifi Milliye Kanunlarını, bugün bütün milletimiz destekliyor.

Peki, o zaman yaşasaydık yine herkes destekleyecek miydi?

Üzerinden neredeyse 100 yıl geçmiş ve milletimizin bütün kesimlerinin bağrına bastığı kanunları bugün kabul etmek kolay. 

Kimse elinizden tutmaz, ‘’ya kardeşim, o kadar malı veremem, her şeyimi verdim zaten’’ diyemez. Tarihe geri dönemeyiz.

Peki o gün herkes Tekalifi Milliye’yi kabul ediyor muydu?

Herkes Tekalifi Milliye’yi kabul etse, Tekalifi Milliye’ye ne gerek vardı?

Mustafa Kemal Atatürk neden 10 maddelik kanunu çıkarma gereği duydu?

Demek ki herkes kabul etmiyordu. Bazı dirençler ve düşmanlıklar vardı.


Milli Dayanışma Kampanyası

Bugün de o dirençleri ve düşmanlıkları görüyoruz.

Cumhurbaşkanımız ‘’Milli Dayanışma Kampanyası’nı’’ açıkladı.

Virüsün etkileriyle içerisinde bulunduğumuz durumu aşmanın yollarını anlattı ve milletimizi seferberliğe davet etti. Herkesten destek istedi.

Milletimiz, zor günleri hep birlik ve dayanışma içerisinde aştı.

Tarihimiz bunun güzide örnekleriyle dolu.

Milli Dayanışma Kampanyası, köklerini tarihimizden almaktadır.

Milletimiz, Tekalifi Milliye’de olduğu gibi Milli Dayanışma Kampanyasını da bağrına bastı. 

Elbette bu durumdan rahatsız olanlar da var. 1921 yılında yok muydu? 

Kampanyaya düşmanlık besleyenler, Türk ordusunun PKK’yla mücadelesine de düşmanlık besliyor.

Türk Devletinin, FETÖ’ye karşı mücadelesinde de KHK’lıların sesini yükseltiyor.

Türkiye’nin Çin, İran, Rusya ile yakınlaşmasında da Amerika’nın bayraktarlığını yapıyor.

Düşmanlıktan vazgeçemeyenler Milli Dayanışma Kampanyasında da tutarlılar.


Milletimiz, önündeki sorunları ortaklaşa çözeceği bir döneme girdi.

Bireysel kurtuluşçuluğa yer yok.

Milli Dayanışma Kampanyasına muhalefet edenler, halkımıza çözüm değil, çözümsüzlüğü sunuyorlar.

Milletimizin sefaletini arzuluyorlar.

Onların programlarında, halk yok, toplum yok.

Tekalifi Milliye kanunlarıyla, Sakarya Muharebesinden zaferle çıktık.

Koronavirüse karşı da bir savaş veriyoruz.

Ondan da dayanışma içinde, zaferle çıkacağımıza eminiz!