Tekellere karşı bir umut

Türk sinemasına öteden beri egemen olan dağıtım ve gösterim tekeli, ana akımın dışında kalan birçok nitelikli Türk filminin seyircisinin karşına çıkmasını büyük ölçüde etkiliyor. Bu etki, günümüzde neredeyse engelleme boyutlarına ulaşmış durumda. Örneğin, en büyük ulusal film festivallerinde büyük ödülü kazanmış filmler bile neredeyse vizyon bulamama tehlikesiyle karşı karşıya. Vizyon bulabilenler ise, ancak bir ya da iki yıl gibi uzun bir aradan sonra seyircisinin karşına çıkabiliyor. Bu filmlere, hem dışarda, hem de içerde hatırı sayılır ödüller kazanmış filmleri de dahil edebiliriz. Hatta onların durumu daha kötü.

Bir ülkede, ana akımın dışında yapılan ve tecimsel amaçlar gütmeyen ama sinemamızın geleceği ve de saygınlığı için önemli filmlerin vizyon bulamaması her açıdan endişe verici bir durum ortaya koymaktadır. Önümüzdeki dönemlerde bu durumun daha da korkutucu boyutlara ulaşacağını şimdiden iddia etmek sanırım bir kehanet sayılmamalıdır. Çünkü elimizdeki veriler ve uygulamalar, ana akımın dışında kalan filmler konusunda ne yazık ki umutlu olmamıza yetmiyor.

‘Başka Sinema’ hareketi

Ülkemizde, dağıtım ile sinema salonlarının büyük bir kısmı birkaç büyük tekelin elinde. Onların da bu tür filmlere ticari açıdan sıcak baktığını söyleyemeyiz. Bu tekeller, yalnızca büyük iş yapacakları ticari amaçlı filmleri tercih etmektedir ki, bu tavırları da pek yanlış sayılmaz. Sonuçta onlar, birer sanat ya da hayır kurumu değil, ticari kurumlardır ve yalnızca iş yapacakları filmleri tercih ederler.

Bir yanda dağıtım ve gösterimin büyük bir bölümünü elinde tutan tekeller, öbür yanda ana akımın dışında kalan, yaygın bir söyleyişle gösterime çıkmakta zorluk çeken sanat filmleri. Ticari bakış açısından doğal bir durum, sinema sanatı ve ortamı açısından ise garip bir durum. Ticari filmlerin sanattan, sanat filmlerinin ise ticari konumdan bir haberi yok. Ya da ikisinin de üstlendiği görev bilinçli bir seçim. Birileri gişeye, diğerleri ise festivallere, ödüllere oynuyor. Ama ulusal festivallerde kazanılan çoğu ödül, ne yazık ki bir filmin bırakın belirli bir seyirci toplaması bir yana, gösterime girecek bir sinema salonu bile bulamıyor, ya da bulmakta zorluk çekiyor.

Genç insanların yaşama geçirdiği Başka Sinema hareketi, işte bu çelişkiyi bir nebze ortadan kaldırmak için oluşturulmuş olumlu bir girişim. Küçük çaplı da olsa, tecimsel amaçlı olmayan Türk filmleri için bir mekan sunumu, bu filmlerin seyircisiyle buluşmasına olanak sağlayan iyi niyetli bir girişim. Bazen, bu ve buna benzer adımlar, büyük tekellerin varlığına rağmen, bir şeyleri yeşertebilirler. Eğer bugün nitelikli Türk filmleri ile aynı konumdaki kimi yabancı filmleri izleme şansına sahip olabiliyorsak, bunu genç insanların yaşama geçirdiği Başka Sinema’ya borçluyuz.

Başka Sinema oluşumunun tek düşündürücü tarafı ise, tekellere alternatif olup da, çoğunlukla tekellerin salonlarını kullanmasıdır. Ne kadar yaygınlaşıp büyürler, orasını da zamana bırakmak gerek.