Teknolojik gelişmeler ve tarım

İnsanlık, geçmiş yılın başından beri tarihinin en önemli salgınının olumsuzluklarını yaşayarak yeni bir yıla girmiştir. Bu dönemde insanın yaşamsal gereksinimlerinin temel kaynağı olan tarım ve gıdanın önemi bir kez daha hatırlanmıştır. Her alanda olduğu gibi bilim ve teknolojideki gelişmeler tarım alanında da önemli değişimler yaratmaktadır. Tarımın doğal koşullara bağlı olması ve insan hayatındaki yaşamsal önemi, bu uygulamaların diğer sektörlerden farklı bir anlayışla ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra tarım, ticari ve endüstriyel bir yapı alırken üretim açısından önemli artışlar sağlanmıştır. Bunun yanında, çevre ve insan sağlığı açısından bir takım sorunlar da ortaya çıkmıştır. Tarımın sürdürülebilirliği dikkate alınarak, tarımsal kaynakların korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması konuları tartışılmaya başlamıştır. Diğer sektörlerde bilim ve teknolojinin getirdiği yeniliklerden geriye dönüş olmadığı gibi, geri dönüş fikri gündeme bile getirilmez. Ancak, tarımın doğal koşul ve kanunlara bağlı olması tarımı ayrıcalıklı kılmaktadır. Yani tarımda her aklınıza gelen yeniliği ve teknolojiyi sonuna kadar uygulayamazsınız. Uygularsanız bunun olumsuzlukları ile kısa dönemde olmasa bile uzun dönemde mutlaka karşılaşırsınız. Çok geniş olan bu konuya bir makale kapsamında kısaca değinebiliriz.

TEKNOLOJİK GELİŞMELER

Yeşil devrimle başlayan tarımda kimyasalların ve ıslah edilmiş tohumların kullanımının yarattığı üretim artışları başarılı olarak değerlendirilirken, bu uygulamaların toprak ve su kirlenmesi başta olmak üzere tarımı olumsuz etkilediği saptanmıştır. Bunun yanında artan karbondioksit (CO2) yayılımı, biyolojik çeşitliliğin yok edilmesi gibi çevre ve tarıma zarar veren sonuçlar ortaya çıkmıştır. Bu doğrudan ve dolaylı olumsuzluklar, doğal kaynakların kullanımı ve tarımsal üretimde sürdürülebilirlik anlayışını yaratmıştır. Bu amaçla tarımın kontrol altına alınması için yasal düzenlemeler yapılırken, alternatif tarım uygulamaları geliştirme ve uygulamaları büyük önem kazanmıştır. Nitekim organik tarım, iyi tarım uygulamaları gibi kavram ve uygulamalar yaygınlaşmıştır.

Bilim ve teknoloji alanındaki kimi yeniliklerin günümüz tarımına katkıları yanında yarattığı tehlikeler tartışma konusu olmaktadır. Örneğin bio veya biyo ekleri alan uygulamalar daha çok gündeme gelirken, aynı zamanda tartışma konusu olmaya başlamışlardır. Geleneksel ve doğal kurallara uygun bitki ve hayvan tohum ıslah yöntemlerinin dışındaki biyo-genetik uygulamalar bunların başında yer almıştır. Türler arası gen transferine dayanan genetiği değiştirilmiş tohum ve bunlara dayalı tarım (GDO) üretim ve tüketim alanında en çok tartışılan konulardan biri olmuştur. Balık geninin domatese aktarılması tipik bir örnek olarak verilebilir. Bu alanda sınır yok gibi gözükmektedir. Son uygulama, tavuk tüyünden alınan kök hücrelerden besleyici yoğun bir sıvı ortamında tavuk eti elde edilmesidir. Biyo-gaz üretiminin tarihi oldukça eski olmasına karşın bitkilerden bio-dizel gibi yakıtların üretimi, kıtlık ve beslenme sorunu olan dünyada insan beslenmesine ayrılabilecek kaynakların yakıt üretiminde kullanımı tartışma konuları arasındadır. Küçük ölçekli de olsa biyolojik esaslı kimyasallar, eczacılık ürünleri imalatı, plastik ve kauçuk gibi ürünlerin vb üretimi de biyo-teknoloji başlığı altında yer alan yeni uygulamalardır.

TARIM EKONOMİSİ DE Mİ DEĞİŞİYOR?

Tarımın tohumdan tüketici masasına ulaşıncaya kadar geçtiği tüm aşamaları konu alan ekonomi disiplinin adı da bio/biyo etkisi altına girmiştir. Bu alan tarihi gelişim içinde Tarım İşletmeciliği diyebileceğimiz dar anlamda bir disiplin durumunda iken, tarımdaki gelişmeler karşısında üretim, tüketim, tarım sanayi, tarım politikaları ve tarım eğitimi gibi konuları da içine alacak şekilde Tarım Ekonomisi, Tarım Ekonomisi ve Sanayi gibi başlıklarla isimlendirilmiştir. Çevre sorunları ve sürdürülebilirlik anlayış ve konularının tarım alanına girmesi ile birlikte bu bilim alanı Doğal Kaynaklar Ekonomisi, Doğal Kaynaklar ve Gıda Ekonomisi gibi isimler almaya başlamıştır. Son yıllarda araştırma ve makalelerde sıkça dile getirilen biyo-ekonomi kavramının bu alanda bir karmaşa yarattığı görülmektedir. Biyo-ekonomi terimi İngiliz biyolog Hermann Reinheimer’in 1913'te yayınlanan “İşbirliğiyle Evrim: Biyoekonomi Üzerine Bir Çalışma” adlı eserinde yer almıştır. Bu eserde olduğu gibi terim farklı anlamlarda kullanılmışsa da günümüzde neredeyse çağdaş tarım ekonomisi gibi sunulmaktadır. Örnek mi; Avrupa Birliği (AB) kaynaklarında “Avrupa biyoekonomisi (AB-28), yaklaşık 2.3 trilyon avro bir ciroya sahip olup, 17 milyondan fazla kişiyi istihdam etmektedir. Avrupa biyoekonomisinde tarım, gıda, içecek ve tütün sektörleri ciro ve istihdam açısından liderlik etmekte, onu orman ve kâğıt sanayi izlemektedir” gibi bilgiler yer almaya başlamıştır. Bu açıklama ne anlama geliyor? Yüzde 70’ten fazlası tarım ve gıda sektörüne ait olunca bu tarımın ekonomi ve istihdama katkısı nasıl biyo-ekonomi oluyor. Ziraat, tarım derken, konuya biyolojik üretim diyelim, belki daha çağdaş ve bilimsel olur!

Oldukça kapsamlı ve kısaca anlatılması zor bir konuya değinmeye çalıştık. Kuşkusuz, bilimsel çerçevede kalmak koşuluyla her konunun araştırılması ve teknolojik gelişmelere konu edilmesi sınırlanamaz. Bize göre mevcut işlerin çoğunluğunun robotlar tarafından yapılacağı ve her öğün yemek yerine birkaç tablet içilerek beslenmenin sağlanabileceğini hayal etmenin de bir sakıncası yoktur. Ancak, doğal kanunlara aykırı ve doğanın dengesini bozan buluş ve denemelerin uygulamaya aktarılması çok ciddi sonuçlar doğuracaktır. Bunun son örneği Kovid-19 virüsü değil midir? Gözle görülmeyen bir virüs tüm dünyada neredeyse yaşamı felç etmiştir. Tüm okurlarıma hastalıkların sona erdiği, mutlu ve refah dolu yeni bir yıl diliyorum.