‘Temsilde Adalet’sizlik Hokus Pokusu

Anayasa’da “Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenler.” yazılıdır. Anayasa’da saygın bir vurgusu olan “temsilde adalet”in ne ölçüde uygulandığını anlamak için, milletin temsil edildiği TBMM’yi mercek altına alalım.

“Temsilde adalet”i aramaya “cinsiyet”ten başlayalım… Nüfusumuzun %50,1’i erkek, %49,9’u kadındır. %50-50 diyelim. Günümüzde 121 olan kadın milletvekili sayısı, tarihî bir rekor olmasına rağmen, TBMM’nin sadece %20’sine karşılık gelmektedir. “Temsilde adalet”ten söz edebilmek için kadın milletvekili sayısı 300 olmalı idi.

Anlayacağınız, temsilde erkek çoğunluğun çileli kadınlarımıza layık gördükleri “alın yazısı” devam edip duracağa benziyor. Anayasa’da “kuru kuru” “temsilde adalet”i vurgulamak yerine, “Seçim Kanunları, TBMM’nin yarısının kadın diğer yarısının da erkekten oluşmasını sağlar.” hükmü bulunsaydı temsil; “lafta kalmayıp gerçek adaletine kavuşmuş” olur idi.

“Temsilde adalet”i “meslek grupları” üzerinden de arayabiliriz. Öz geçmişlerini incelediğinizde, 600 milletvekilimizin 24’ünün milletvekilliğinden önce, seçimlerini nasıl kazandıkları konusunda -nedense- “tüyo” vermediklerini görürsünüz. Bu nedenle, yazımın meslek grupları analizinde, yalnızca 576 milletvekilinin öz geçmişleri kullanılmıştır.

TBMM’NİN YÜZDE 29’U PATRONLARDAN

Ağustos 2024 ayı resmî istatistiklerine göre, toplam iş gücümüz, 35.827.000 kişidir. Bu rakamın, 50.000-60.000 civarı, yani 1000’de 1,5 kadarı “iş insanı”, yani “patron”dur. Bu durumda, “temsilde adalet”, TBMM’deki 600 milletvekili arasında “iş insanı (patron)” hüviyetli yalnızca 1 milletvekilini gerektirir. Oysa, günümüzde “iş insanı” veya “aile şirketi” bulunduğunu öz geçmişlerinde açıkça ilan etmiş milletvekili sayısı 177’dir.

Yürüyen seçim sistemimiz, TBMM’nin %29,5’inin iş insanlarından (patronlardan) oluşmasını “adil” kabul edecek ölçüde “çarpık”tır. Dikkat çekmek gerekirse, asgari ücretlilerden kesilen vergiler ile, bu “177 iş insanı (patron) milletvekiline -sanki ihtiyaçları varmış gibi- ayda 170.000 TL maaş; hatta, daha önceki dönemlerde milletvekilliği yapmış olanlarına da “emekli” maaşı dâhil 285.000 TL aylık ödenmektedir.

35.827.000 kişilik iş gücümüzün yine 50.000-60.000 kadarı, yani yine 1000’de 1,5 civarı, “özel sektörde üst düzey yönetici”dir. “Temsilde adalet” için, 600 milletvekilimizden yalnızca 1’inin “özel sektörde üst düzey yöneticilik” geçmişi olması gerekir iken, bu sayı günümüzde 23’tür…

35.827.000 kişilik iş gücümüzün 185.749’u, yani 1000’de 5’i avukattır. Bu durumda “temsilde adalet”, yalnızca 3 avukata milletvekilliği hakkı tanımalı idi. Fakat, Meclis’te avukat kökenli 3 değil, 114 milletvekilimiz vardır. Demek ki, adaleti en iyi bilenler de “temsilde adalet”i tartışmalı hâle getirebiliyorlarmış…

35.827.000 kişilik iş gücümüzün 205.000’i, yani 1000’de 6’sı tıp doktorudur. Buna göre, “temsilde adalet”, yalnızca 3-4 tıp doktoruna milletvekilliği hakkı tanımalı idi. Günümüzde, TBMM’de, 33 tıp doktoru vardır.

35.827.000 kişilik iş gücümüzün 126.859’u, yani 1000’de 3-4’ü “serbest muhasebeci veya mali müşavir”dir. Yani, muhasebeci/mali müşavirlerin TBMM’deki “temsilde adalet”li hakkı, yalnızca 2-3 milletvekilidir. Fakat, TBMM’de “mali müşavir”lik yapan milletvekili sayısı, 18’dir.

35.827.000 kişilik iş gücümüzün 181.498’i, yani 1000’de 5’i üniversitede akademisyendir. Yani, “temsilde adalet”li bir sistemin yalnızca 3 akademisyen milletvekilinin varlığına izin vermesi gerekir idi. Fakat, Meclis’teki akademisyen sayısı, 29’dur.

Türkiye’de Haziran 2024 ayı itibarıyla kamu idareleri, KİT’ler, il özel idareleri, belediyeler ve mahalli idarelerde 3.318.384’ü -işçi hariç- kamu çalışanıdır. Bunlardan kabaca 30.000-40.000 kadarı bürokrattır. 35.827.000 kişilik iş gücümüzün 30.000-40.000’i bürokrat memur olduğuna göre, “temsilde adalet”in yalnızca 1 bürokrat kökenli milletvekiline izin vermesi gerekir idi; ama bu sayı, 63’tür.

Resmî istatistiklerimize göre, “Basın, Yayın ve Gazetecilik İş Kolu”nda çalışan sayısı 99.384’tür. Yani, “temsilde adalet”, “medya çalışanları”na 2 milletvekili hakkı tanımalı idi. Günümüzde, Meclis’te “medya sektörü”nden gelen 19 milletvekili bulunmaktadır.

Özetlersek; günümüzde, 600 milletvekilinin, en az 476’sı; iş insanı (patron), yönetici, avukat, tıp doktoru, mali müşavir, akademisyen, bürokrat veya medya dünyasından gelmiştir. Daha somut özetlersek; 600 milletvekilimizin 476’sı, yani 4’te 3’ünden fazlası, -nasıl olduysa- 35.827.000 kişilik iş gücümüzün 943.690 kişilik “mutlu bir iş gücü kesimi” arasından seçilmiştir. Ben bundan, milletçe “sahte bir temsilde adalet”in yani, bir “rüya”nın içinde olduğumuzu anlıyorum…

TÜRK-İŞ GENEL BAŞKANI’NA KULAK VERMELİYİZ

“Vergide Adalet” mitinglerinde, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın “İşçi, çiftçi, emekli, biz bu ülkenin %65’iyiz. Meclis’te tulum giymiş, işçi kökenli 5 tane arkadaşımızı göremezsiniz. Tulum giymemişsen, sabah 5’te kalkmamışsan işçinin meselesini zor anlatırsın.” dediğini biliyoruz. İşsizleri ve memurları da işin içine katarak Türk-İş Genel Başkanı’nın dediklerini somutlaştıralım.

En az 476’sının “yüksek gelirli, mutlu” kesimden olduğunu yukarıda tescillediğimiz milletvekillerimizin geri kalanın 124’ünün düşük veya orta düşük geliri ile sistemden çokça şikâyetleri bulunan işçi, memur, çiftçi veya geliri olmayan işsiz kesimlerden olduğunu varsayabilirsiniz. Fakat değil… Kalan milletvekillerinin büyük çoğunluğunun serbest meslek grubu içinden ve “yüksek veya orta yüksek gelirli” olduklarını söyleyerek somut değerlendirmelerimize devam edelim…

İŞSİZLERİ TEMSİL EDEN MİLLETVEKİLİ YOK

35.827.000 kişilik iş gücümüzün 3.305.000’i, yani %9,2’si kendine iş aramakta olan, bildiğiniz işsizdir. “Temsilde adalet”ten söz edebilmek için, 600 milletvekillerimizin 55’i kendisine iş bulamayan “işsizler” ordusundan olmalı idi; ama, Meclis’te “işsizleri temsil edebilecek” tek bir milletvekili bile yoktur.

35.827.000 kişilik iş gücümüzün yaklaşık 3.318.384’ünün memur olduğundan yukarıda bahsetmiştik. Kamudaki bürokrat, akademisyen ve tıp doktorlarını bu rakamdan düşersek 3.000.000’ı aşan “kategori dışı” memurumuzun, “adaletli” bir şekilde temsil edilmeyi hak ettiklerini görürsünüz.

İş gücümüzün %8,4’ünü oluşturan bu rakam, Meclis’te 50 milletvekiline karşılık gelse de bürokrat, akademisyen veya tıp doktoru olmayan, yani “kategori dışı” memur kökenli milletvekili sayımız, 29’da kalmıştır.

Çoğu öğretmen veya mühendis olan “kategori dışı” memur milletvekillerimizin de yalnızca 6’sı sendikacılık geçmişine sahiptir. 2.251.330 üyesi bulunan memur sendikalarının, seçimlerdeki örgütsel başarısı, zayıf kalmışa benziyor.

İş gücümüzün devasa bölümünü oluşturan işçilere gelelim… 35.827.000 kişilik iş gücümüzün 16.973.613’ü, yani %47,4’ü işçidir. “Temsilde adalet”ten bahsedebilmek için, 600 milletvekilinin 284’ü Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın sözünü ettiği “tulum giymiş ve mesaiye yetişebilmek için sabahın 5’inde yatağından kalkmış işçilerden oluşmalı idi.

“Tulum giyip giymediklerini” bilmiyorum ama, öz geçmişlerine göğüslerini gere gere “işçi kökenli” olduğunu ifade eden milletvekili sayısı, yalnızca 5, yanlış okumadınız, yalnızca beştir… 284 nerede, 5 nerede? Arada çok ciddi bir “temsilde adalet” uçurumu var…

Üstelik, 5 işçi kökenli milletvekilimizin yalnızca 2’sinin sendikacılık geçmişi var. Bence, seçimlerde yeterince iyi organize olamayan 2.512.033 sendikalı işçimiz, “temsil” haklarının ellerinden kayıp gitmesine seyirci kalmışa benziyor.

Sırada çiftçiler var… Çiftçi Kayıt Sistemi’ndeki çiftçi sayımız, 2.177.000’dir. İş gücümüzün %6,1’i çiftçi olduğuna göre, “temsilde adalet”li bir TBMM’de, çiftçi kökenli milletvekili sayısı 36 olmalı idi; ama 36 değil, yalnızca 3…

ENGELLİ MİLLETVEKİLİ EN AZ 18 OLMALIYDI

Engellilerimizi de unutmayalım… Dünyada engelli ortalaması %16 iken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na kayıtlı 2.515.950 engelli vatandaşımız, nüfusumuzun yaklaşık %3’üne denk gelir. Yani, “temsilde adalet” için engelli milletvekili sayısının en az 18 olması gerekirken, bugün bu sayı, yalnızca 2’dir.

Uzatmaya gerek yok. Türkiye’de “temsilde adalet”in olmadığını ispatladığımı düşünüyorum. Sonuçta, Türkiye’de anayasal bir hak olan “temsilde adalet” konusu, beceri dolu bir hokus pokus ile masala dönüştürülmüş ve garibanın “temsil hakkı” feci şekilde gasp edilmiştir.

Yeni anayasa hazırlama niyetine giren sistem partileri, “darbe anayasasıydı, sivil anayasaydı” filan derken “temsilde adaletsizliğe yol açan bu hokus pokus”tan hayatta vazgeçmezler…

Anayasanın darbecisini sivilini bilmem ama; en iyi bildiğim şey, bizi hayal dünyasından kurtarıp gerçek dünyaya taşıyacak “devrimci” bir anayasanın şart olduğudur…