Terör, kültür sanatı da vurdu

İçinde bulunduğumuz olağan dışı durum ve atmosferden sıyrılarak, hiçbir şey olmamış gibi güncel kültür-sanat olaylarından söz ederek, onlar üzerine yorum yapmak biraz zor, hatta bir noktadan sonra da gereksiz bir eylemiş gibi gözüküyor. Sanırım kimi kültür-sanat yorumcularının, bu olağandışı olarak tanımlayacağımız koşullar nedeniyle kendi alanlarından iç politika yorumculuğuna yönelmeleri de bu yüzden. Elbette ki, bir gazeteci, bir yazar, dahası gündelik basında bir köşeye sahip olan herkesin, her geçen gün daha da şiddetlenip daha da artan, akan kandan, acıyan yüreklerden, anne, baba, çocuk ve eşlerin her gün ekranlara yansıyan o sessiz ama insanın yüreğine dek inen o çığlıklarından etkilenip, kendi alanın dışına çıkıp, herkesi yakından ilgilendiren böylesine bir durum üzerine yazıp çizmesinden daha doğal ne olabilir ki? Artık ateş yalızca düştüğü yeri değil, herkesi yakıyor ya da bir ülkenin ortak acısı oluyor.
SANAT ETKİNLİKLERİNİN YAPILMASINA DESTEK OLMALIYIZAma yine de kültür- sanat üzerine yazanlar için zor bir durum. Yanı başınızda onca acı yaşanırken, bir film üzerine yorum yapmak, bir sergiye ilişkin bir şeyler yazmak, önümüzdeki iki büyük ulusal festivallerde neler olup bittiğine ilişkin okurları bilgilendirmek de, ne kadar doğru olur diye insanı düşündürmüyor da değil...Ama yaşam devam ediyor. Filmler yapılıyor, sergiler açılıyor, oyunlar sergileniyor, kitaplar yazılıyor vs. Böylesine olağandışı durumlarda hiçbir söz, hiçbir etkinlik de kültür sanat yapıtları kadar da etkili olamıyor. Barışın da, kardeşliğin de, hoşgörü ve dayanışmanın da en etkin ilacı hangi koşullarda olursa olsun sonunda kültür- sanat yapıtları oluyor. Onun içindir ki, - bir köşe yazarı olarak - farklı konularda yazıp yazmamakta ne kadar tedirgin olursak olalım, her bir koşulda kültür-sanat etkinliklerinin yapılmasına da o kadar destek olmak zorundayız. Barışı, kardeşliği, ve halklar arasındaki dostluğu, kültür - sanattan başka hangi güç bu kadar kolay ve kalıcı sağlayabilir ki? Çevremizde onca acı varken, bir başka konularda yazıp yazmanının çelişkisi insanı rahatsız edici boyutlarda tutsak ederken, sanırım kültür-sanatı bunun dışında bırakmak gerekir. Kültür sanat etkinliklerin her koşulda yapılmasının önünün kesilmemesi, gereksiz bahane ve kuşkularla iptal edilip kısıtlanmaması, dahası kültür-sanatın bir eğlence aracı olarak değil bir kültür aracı olarak tanımlanıp önemsenmesi gerekir. Ama bizde ne yazık böyle olmuyor. Kültür-sanatı eğlencelik gösterilerle karıştıranlar, ilk iş olarak bu alanda tasarrufa girime gereksinmesi duyuyor. Oysaki ertelenen, ya da büyük ölçüde iptal edilen film festivalleri, aksine böylesine durumlarda yapılmalı, yalnızca filmler değil, onları yaratanlar da şu günlerde en çok gereksinim duyduğumuz barışı, kardeşliği, dostluğu vurgulayarak sanatın bu durumlarda ne denli önemli olduğunu göstermelidirler. Bazen bir filmin, bir sanatçının söylediklerinin ne kadar etkin ve birleştirici rol oynadığına defalarca tanık olmadık mı? Onun için içinde bulunduğumuz koşullar nedeniyle kültür sanat etkinliklerini iptal etmemek, ertelememek, aksine bu durumlarda öne çıkarmak gerekir. Savaş ile barış, düşmanlıkla kardeşlik arasındaki ayırımı, kitlelere filmlerden ve de kitaplardan daha etkin bir şekilde ne anlatabilir ki?